Denizli'den ilginç izlenimlerle ayrıldık. Bu yörenin, söyleyişi, deyişi değişik. Isparta’ya, Burdur’a benzer Orada anlattılar, yemekte. Denizlispor’la, Bandırmaspor'un maçtan varmış bir zaman. Bandırma'nın amigosu tempo tutuyor, bağrışıyorlarmış:
Bandırma, Bandırma!
Denizlililer karşılık veriyorlarmış:
Bandırcez, bandırcez!
Kahvelerde, değişik söyleyiş biçimlerini duyarsınız, örneğin, “Beni bi çay yap" tümcesi. "Bana bi çay ver" demek; “hayırına", “hay ana” demek, “ıyalım", "herhalde” anlamına. "Ne cabur”, “mecburen" yerine; “Geldik mi galan?", "Geldik mi artık”; “Nişiyon gari”, "Ne yapıyorsun?” anlamın a geliyor. Halk, sözcükleri, yerel deyişleriyle eğip bükerek, kendine özgü bir biçime getiriyor. Arapça, Osmanlıca sözcüklerin yerlerinde yeller esiyor. Bu yörede, “gözlek” sözcüğü var, ‘gözlem yeri” anlamına gelmeli. “Göz"ûn çok yerde kullanıldığını görürsünüz; “suyun gözü", "suyun kaynak yeri" demek, “Nalın gözü"nü herkes bilir!
Dil Derneği Yönetim Kurulu, son toplantılarının birinde, “kol başkanları"nı seçti. Beni de “Derleme Kolu Başkanlığı'na getirdi. 12 Eylül yönetimince kapatılan Türk Dil Kurumu, bu konunun üzerine eğilmişti. Naim Hazım Onat‘tan sonra, bu göreve getirilen Ömer Asım Aksoy, sekiz cilt tutan “Derleme Sözlüğünü” hazırlamayı başarmıştı. Dil, sürekti gelişen, yenilenen bir olgu. Ömer Asım Aksoy, Anadolu'da aydınların katılımıyla 1960 yılına dek 600000 sözcüğün derlenmesini sağlamış kişiydi. Bu kolun başkanlığına getirildiğimi öğrenince çok sevinmiş, şöyle dedi:
Halefim olduğunuzu öğrenince çok sevindim. Size her yardıma hazırım!
Dil Derneği’nin olanakları sınırlı, kıt. Atatürk'ün kalıtı, kimlerin elinde, nerelerde çarçur ediliyor? Dil Derneği halk arasında kullanılan sözcükleri derlemede, Anadolu aydınlarına güveniyor. Onların, Dil Derneği’ne sahip çıktıklarını kısa sürede gördük. Bu konuda da Anadolu aydınlarına güveniyoruz...
Denizli'de gözledim, aydınlar üstlerindeki korkuyu, yılgıyı atmış gibiydiler. İnsan Hakları Derneği Denizli Şubesi’nce düzenlenen açıkoturumu izlemeye gelenlerden belliydi bu.
Denizli yöresinde “gerici akımlar" 12 Eylül Atatürkçülerini de şaşırtacak nitelikteydi! 'Akyazılılar” diye anılan, bir tarikat var; bunlar “Fetullahçı”lar, Nurculardan kopmuşlar, “Akyazılılar” diye anılıyorlar. Bunlar, "kız-erkek Öğrenci yurtları” yapıyorlar. Bir örnek, Sarayköy ilçesine bağlı Sığma kasabasındaki gösterilebilir. “Kuran Kursu ve Yurdu” diye açılan yurda, dışarıdan getirilen öğrenciler dolduruluyor. Sığma Köyü'nden öğrenci alamıyor yurda, alınsa bile bir daha evine, anasının, babasının yanına gönderilmiyor. Bu olay, yeni ilçe olan Babadağ'da da ve Tavas'ın kasabalarıyla, köylerinin çoğunda var. öğrenci yurdunun içinde ne olup bittiğini kimse bilmiyor. Söylentilere göre, bu yurtlarda dinsel eğitim yapılıyor, ancak bu çocuklar camilere de gelmiyorlar. Akyazılılar, üç yıl önce Acıpayam-Denizli yolu üstünde, çok büyük bir yurt yapmışlar, büyük bir "parti” de vermişler orada; Denizli'nin ileri gelenlerinin tümünü çağırmışlar. Denizli'nin içinde, bir İmam-Hatip Okulu var; önünde de Atatürk büstü. Ancak büstün önündeki tükrük hokkasının ne işe yaradığını kimse bilmiyor!
Denizli, “tarikat" olaylarında, sanki Ege Bölgesi'nde, “pilot bölge” gibi. Diyanet İşleri’ne bağlı “Kuran Kursları’nı, sonradan “Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği" adı altında yurtlara dönüştüren Süleymancılar, örgütlü bir güç olarak, siyasal İşlevlerini sürdürebiliyorlar. Söylentilere göre, Denizli'de Süleymancıların lideri, ANAP’lı Belediye Meclis üyesi AE.'dir. ANAP içinde kümelenen Süleymancılar, Antalya'dakilerle yakın ilişki içindeler. Kesin olmayan rakamlara göre, Denizli'de 750 kadar Kuran kursu Öğrencisi olmasına karşın, pansiyonlarda, yurtlarda üç bini aşkın öğrencinin barındırılıyor.
13 Ekim 1988, Cumhuriyet