Baharı Karşılamak

Neden ilgilendim, Bayan Grancarova’nın verdiği çayla? Kendim de iyice anlayabilmiş değilim. 27 Mayısçılardan bir dostla konuşurken söyledi, eşinin Bayan Grancarova’nın çayına gittiğini...

Bayan Grancarova, Bulgaristan'ın Ankara Büyükelçisi

Vladimir Grancarov'un eşi. İki gün önce elçilikte vermiş çayı. Oldukça kalabalıkmış. Çaya, Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'in eşi Bayan Türkmen, Bayan Çağlayangil, Bayan Cantürk, Bayan Çetin, Bayan Gürün, Gazeteci Nilüfer Yalçın, sosyalist ülkelerin elçilerinin eşleriyle, Yunan elçisinin eşi, FKÖ temsilcisi Abu Firas'ın eşi, 27 Mayısçıların eşleri: Bayan Küçük, Bayan Tunçkanat, Bayan Karaman'a Bayan Gürsoytrak, gelenler arasındaymış

Bazı TV yıldızları, gelip şarkılar söylemişler, yenilmiş içilmiş. Menekşelerle karşılamışlar konukları. Gelenlere, birer işlemeli mendille, plak armağan edilmiş...

Toplantının adı, «Baharı Karşılama» toplantısıymış.. Baharı karşılamak ne güzel!

Dışarı baktım, bazı ağaçlar çiçek açmıştı.

— Aldanmasalar bari diye geçirdim içimden...

★ ★ ★

Büroda bir genç bayan öğretmen, kendisine nasıl eziyet edildiğini anlatıyor. Keçiören’de bir Ortaokulun Müdür yardımcısı bayan...

Gözaltına alınan öğrencilerden Tamer, öğretmeninin adını vermiş.

Bayan öğretmen, bir koltukta oturuyor. Koltuğun solu meşinden de, sağ kolun geleceği yer, yolunmuş. Demiri kalmış. Gözleri bağlı ifade veriyor...

— Söyleyin hocanım, öğrenciniz her şeyi anlattı!

— Hayır, ben öyle bir şey yapmadım!

Az sonra öğrenci getirilir, öğretmeninin karşısına. Öğretmenin gözeri açılır, öğrenciye sorulur:

— Hocanım mı eğitti sizi? Size seminer verdi!

— Tamer, size ben seminer verdim mi?

— Evet efendim!

Öğrenci çıkarılır dışarıya. Bayan öğretmenin gözleri bağlanır yeniden...

— Bakın hocanım, öğrenciniz söylüyor!

— Doğru söylemiyor!

— Çizmeni çıkar...

Çizme çıkar...

— Çorabını da çıkar...

Çorabını da çıkarır bayan öğretmen. Ayaklarına bakmaya korkuyorum. Yine de gözüm kayıyor, ayakkabıları var ayağında. Yeşil gözleri, yaşlarla doldu dolacak. Onurundan, ağlayamıyor...

— Cereyan verildi.. diyor, sağ ayağımın serçe parmağıyla, sağ elimin serçe parmağından. Önce bağırmadım. Ama yukarıda arkadaşlar, dakika tutmuşlar, on beş dakika bağırmışım!

Başbakan Ulusu, son basın toplantısında, şöyle demişti: — İşkence ile ilgili olarak bugüne kadar 68 iddia ileri sürülmüştür. Bunlardan 40 tanesi hakkındaki soruşturma halen devam etmekledir. 14 tanesinde, işkence yaptığı iddia edilen kişiler hakkında ceza davası açılmıştır. 14 işkence iddiasının ise, yapılan soruşturma neticesinde doğru olmadığı ortaya çıkmıştır.

Bir defa daha belirtmek istiyorum ki, 12 Eylül yönetimi işkenceyi asla tasvip etmemektedir ve müsamaha ile karşılayamaz.»

Anayasamız gibi, Ceza Yasamız da işkenceyi yasaklamakta, yapanlara ceza verilmesini öngörmektedir. Türk Ceza Yasasının 245’inci maddesi Böyle der.

«Kuvve-i cebriye imaline memur olanlar ve bilumum zabıta re ihzar memurları memuriyetlerini icrada ve mafevkinde bulunan amirinin emrini infazda kanun ve nizamın tayin ettiği ahvalden başka surette bir kimse hakkında sulmuamele veya cismen eza verecek hale cüret eder, yahut o kimseyi darp ve cerh eylerse üç aydan üç seneye kadar hapis ve muvakkaten memuriyetten mahrumiyet cezaları ile cezalandırılır. Eğer işlediği cürüm bu fiillerin fevkinde ise o cürümlere tereddüp eden ceza üçte birden yarıya kadar artırılır.»

Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi, 18.11.1969'da aldığı bir kararda şöyle demiştir:

«Jandarma başçavuşu olan ve zor kullanmaya yetkili bulunan sanığın, karakola gelmesini sağlamak amacıyla mağdura sövmesi durumunda TCY'nin 245. maddesi uygulanır.» (Kara numarası: 969/4485)

Başbakan Bülent Ulusu'nun basın toplantısında yaptığı açıklamaları olumlu bulduğumu, hemen arkasından yazdığım «Ankara Notları»nda vurgulamıştım. Milli Güvenlik Konseyi'nin de konuya ağırlık verecek bir açıklaması, çok yararlı olur..

★ ★ ★

Bahar insana gençliği anımsatır.

Baharı karşılarken, görevlerimizi -uygarca- yapabilir, toplumdaki bozukluklara, yüreklice eğilebiliriz gibime geliyor..