Bağır Bağır Bağırıyorum!

Gazeteci Soner Yalçın, “Başak Yayınları"nda çıkan "Hangi Erbakan" adlı araştırmasında, ilginç olaylar yaka­lamış. Bunlardan biri de Hacı Necmettin Erbakan'ın se­çim hilesi! Milli Selamet Patisi donemi; MSP grubunda, Meclis Başkanvekilliği'ne aday seçimi yapılıyor. MSP'nin eski Manisa Milletvekili M. Gündüz Sevilgen, olanları şöyle anlatıyor:

... Orhan Batı reyleri toplayıp gitti. Fakat neticeler, grupta bulunan herkes tarafından öğrenilmişti. Grup Başkanvekilliği'ne Rasim Hancıoğlu, Meclis Başkanvekil­liği'ne Yasin Hatipoğlu seçim işli. Milletvekillerinin bü­yük çoğunluğu bu yolda oy kullanmışlardı. Necmettin Erbakan'ın arzusu istikametinde oy kullananlar ise sade­ce 5 kişiydi.

Bu neticeye rağmen ertesi grup toplantısında Genel Başkan Erbakan, oyların kendi dediği gibi neticelendiğini bildiriyor. Ve bir emrivaki yaparak Meclis Başkanlığı’na o günkü tarihli bir yazı ile (20.21974 tarihli ve Hasan Aksay imzalı) MSP'nin Meclis başkanvekili adayının Rasim Hancıoğlu olduğunu bildirdiğini söylüyordu.

Bunun üzerine arkadaşlar, seçim neticelerinin böyle olmadığını bildiklerini, rey pusulalarının getirilip yeniden tasnif edilmesini söyleyerek itirazda bulundularsa da Er­bakan. 'Kağıtlar odamdadır. itiraz edenler gelsin, göste­reyim’ diyerek meseleyi kapatmak istedi. Bilahare odasına giderek reyleri görmek isteyenlere de göstermedi. Bir seferinde Orhan Akkoyunlu arkadaş, konuyu grup toplantısında gündeme getirdi, reyleri görmek istediğini söyledi. Ancak Erbakan, bu konuşmayı da yanıtsız bıraktı.

Böylece Erbakan, milletvekillerinin verdiği reyleri hiçe sayarak istediğini yapıyordu Milletvekilleri seçim sonu­cu, Meclis Başkanlığı'na bir emrivaki ile intikal ettirilmiş olduğu için bir skandal çıkmasın diye bu açık sahtekârlığı sineye çekmek zorunda kaldı. Bu hadise. Necmettin Erbakan'ın kendi isteklerinin yerme gelebilmesi için nelere tevessül edebileceğini göstermesi bakımından dikkat çe­kicidir.

Şimdi, yerel seçimlere hile karıştırıldığı söyleniyor, oy pusulaları çöplüklerden toplanıyor. Bir "Ankara Notları"nda, "Çarşaflıların yapmayacağı yok!" diye yazmış mıy­dım? Ankara'da Altındağ'da, on bin anakent belediye başkanı oyu ortada yokmuş. Hacı Necmettin Erbakan'a bir sorsalar. "Nereye gitti bu kadar oy" diye. Ne yanıt verir?

Muhterem kardeşim, ne bileyim nereye gitti?

Adalet Bakanı Seyit Oktay. Bosna'ya gönderilmeyip deve yapı lan yardım paralarının araştırılması için savcıla­rı uyarmış. Bakalım ne çıkacak?

Soner Yalçın'ın kitabından, Hacı Necmettin Erbakan'ın yaşam öyküsünden ilginç kesitler izliyoruz. Necmettin Si­nop’ta 1926 yılında doğdu. Babası. Ağırceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Sabri Bey’di. Arapça. Farsça, Fransız­ca. Türkçe bilirdi. Kendisi Adana'nın Saimbeyli’sindendi. "Arap Hâkim" denmesinin nedeni Arapça bildiğinden miydi, ne biteyim? Bu bölüm Soner Yalçın’ın araştırma­sında geçmiyor. Ama ilginç şeyler çok...

1969'da bağımsız olarak Konya'dan aday olup seçilir. Taşlama ustası Ümit Yaşar Oğuzcan şu dizeleri yazar:

Destek almakta geriden / İnat ettin profesör
Gericiliği yeniden / İcat etim profesör
Olmaz din madrabazlığı / Etme sen bu cambazlığı
Yazık! sinmiş yobazlığı / Azat ettin profesör
İlmini irfanını da / Bir kürsünün şanını da
Adını, unvanını da / Berbat ettin profesör.

Bilmiyordum, Erbakan’ı iş yaşamına da politikaya da atan Nakşibendi Şeyhi Mehmet Zahit Kotku’ymuş. Hani, Hacı Tö’nün annesinin ayakucunda yattığı şeyh! Erbakan, üniversite yıllarında Şeyh’in müritleri arasına girmiş! Odalar Birliği'nde çalışırken de Erbakan'ın sık sık söylediği "ağır sanayi hamlesi" gibi sözlerin buluşu (patenti) Şeyh Mehmet Zahit Kotku'nunmuş. Şeyhi, ağzına tükür­müş!

Okuyun Soner Yalçın'ın yapıtını, çok daha ilginç olayları yakalayabilirsiniz. Laikliğe düşmanlık nerelerde çörekle­niyor, görürsünüz.

Pazar günü gerçekleştirilen "şeriat provası" DYP-SHP ortaklığının gözünü açmış gibi. Çarşaflılar, gericiler, adla­rı üstünde "gerici"dirler. İleriyi göremedikleri için, he­men çarşafa dolaşıyorlar. Bir şeriatçıyla bir karasakalın, cumhuriyetin temellerini dinamitleyip yıkması usa gelebi­lir mi hiç? Cumhuriyetin yaşı. Hacı Bekir lokumları kadar bile değilmiş, öyle yazıyor karasakal. Turp sıkılacak us bu işte. Cumhuriyetten haberi yok. usunu şeriatçılıkla bozmuş. Polis örgütünün yaşı 149 değildir; Osmanlı zapti­yesi, cumhuriyet polisi değildir de ondan. Polis, cumhuri­yet savcısı, yargıcı gibi, cumhuriyetin polisi olduğunu unutmamak zorundadır.

Günlerdir, biri kız biri erkek, lise çağında iki kardeş, An­kara Emniyeti'nde gözaltında tutuluyorlar. Sınavları var. Neymiş? Polis gözetiminde sınava götürülüp yeniden gö­zaltına alınacaklarmış. Neden evlerine bırakılıp derslerini çalışmaları sağlanmıyor? Olmaz böyle şey, olmaz! Pazar günü, şeriatçılar karşısında kılını kımıldatmayan polis, li­se çağındaki çocukları -belki de işkencede- gözaltında tutuyor.

Bağır bağır bağırıyorum! Seyfi Oktay’ın hazırlayıp Meclis'e sunduğu yasa tasarıları arasında bulunan "Adli Polis Yasası "bir an önce çıkmalı; işkenceler durmalı!

Kitap fuarı, bu hatta sona eriyor. Daha yazacağım. Ben­ce çok başarılı geçti kitap fuarı; güzel bir başlangıçtı her şeyden önce.

Yarın sabah saat 07.00 sıralarında. TRT 1’de "Gündem" izlencesinde. Mahmut Makal'ın konuşması var. "Köy Enstitüleri"ni anlatacak, izleyeceğim.