Azrail’in ölümü...

Ali Yüce’nin “Ortadoğu Şiirleri"nden sonra, “Anamı Arıyorum"u da yayımlandı. “Anamı Arıyorum" çocuklara şiirlerle selam veriyor.
Ali Yüce'yle çoktandır görüşemiyoruz, buluşamıyoruz. Tek tük telefonla aradığı, sesini verdiği olur. Gazeteye bıraktığı “Anamı Arıyorum" yapıtına şunları yazmış:
“Sevgili Ekmekçi,
Sen benim anamı tanır mısın? Tanırsın elbet. Ne yazık ki o seni tanımaz. Seni tanıdığım için çok mutluyum.
Yalnız senin mi güzel kızların var? İşte benim de ikinci bir kızım geldi dünyaya. Ellerinden öper amcası. Matbaada işçinin biri bu güzel kıza abayı yakmış...
Oğlum dedim, git işine bunun yaşı küçük daha.
Beklerim be Ali amca, demesin mi?
Gözlerinden öperim.
Ali Yüce. ”
Yapıtın kapağında, güzel bir kız çocuğunun fotoğrafı var. Kitabın arka kapağında Ali Yüce'nin uzaklara bakan bir fotoğrafı. Sonra. “Kitap Uludur" şiirinden birkaç dize. Şiirin tümü şöyle:
“Kitap/Anamca Ulu/Ekmekçe lokma lokma/Suca yudum yudum/Kenarında yitirdim dünyayı/Ortasında buldum
Odundum eğirdi beni/ İnsana çevirdi beni/Geceyi Onunla yıktım/Kara girdim koynuna/Ak çıktım"
Ali Yüce, kitabı isteme adresi olarak PK. Kızılay/Ankara, diye yazmış, fiyatı 150 lira.
“Anamı Arıyorum" şiiri şöyle:
"Senden ayrı senden uzak/Yersiz göksüz gibiyim/ Hem analı babalı/Hem öksüz gibiyim
Uzanmış anamıza/Uçsuz bucaksız gurbet/Bir uçunda sıla var/Öbür ucunda ekmek
Bütün analar ağıt şimdi/Bütün ağıtlar ana/Ya beni de al gurbet/Ya anamı ver bana
Hem kova hem kuyuyum/Yorgun bir halk suyuyum/Sen bana nenni söyle/Ben dizinde uyuyum"
“Vitrindeki Bebek”i de aktarayım, çocuklar için...
"O vitrindeki bebeğin/Annesi yok dedin anne/Acıkınca kim meme verir/Kim ninni söyler ona/Altını kim değiştirir/Ateşi yükselince/Kim kor elini alnına
Sen görmedin anne/Arkamdan bir bakışı var/Bir iç çekişi derinden/Boynunu bir büküşü var/Öyle acıyorum ki ona/Bir daha geçemiyorum/O vitrinin önünden"
“Olmaca" şiirini dinleyin:
"Ben çocuk olsaydım eğer/Kav çakmak satardım/Bulut amcalara/Pamuk şekeri alırdım yerine/Patlamış mısır alırdım
Ben çiçek olsaydım eğer/Hiç saksı giymezdim ayağıma/Ödünç kanat alırdım/Güvercin teyzemden/Barış uçardım üstünüze
Ben ırmak olsaydım eğer/Altına saklamazdım ayaklarımı/Öyle yaklaşmazdım denize/Düşmana yaklaşır gibi/Sürüne sürüne
Ben tüfek olsaydım eğer/Patlamazdım kimsenin üstüne/Bir tetiğimden utanırdım/Bir de eğri parmağından/İnsan amcaların" , “Yaba" dergisi Ankara'da çıkar, adresi. Çevreli Sokak 98/B İçaydınlık-Ankara. Yazışma: PK 404 Ulus-Ankara...
Yaba’nın son sayısında Ali Yüce'nin “Azrail'in Ölümü" adlı bir şiiri vardı. Onu aktarmak için uzun süre yanımda gezdirdim. Dergi benimle birlikte gezilere çıktı. “Azrail'in Ölümü" şöyle:
“Duvarları kerpiç/Çatısı teneke/Bir kondudan dışarı/Attı kendini azrail/Öf dedi yaka silkerek/Pes vallahi pes/Azrail oldum olalı/Görmedim böylesini
Yıllardır boğuştum durdum/Kılıç salladım güzele/Ne kolum kaldı ne budum/Alamadım canını/Kaçıncı gelişim bu/Elim boş dönüyorum/Güzelim yerine/Ben kendim ölüyorum
Çin şeddinden kalın/Kale duvarından yüksek/Nice engeller aştım/Varınca güzelin katına/Unuttum azrail olduğumu/Aptallaştım
Bir değil beş değil/Bin canı var güzelin/Hepsi birbirinden yiğit/Hepsi birbirinden taze/Alamadım hiçbirini/Elim boş dönüyorum/Güzelin yerine/Ben kendim ölüyorum."
Ellerine sağlık Ali Yüce.