Aziz Nesin, Tahsin Saraç için şöyle derdi:
Tahsin Saraç'ın dışı sert içi yumuşaktır!
Benim için de şöyle demiş:
Ekmekçi’nin de dışı yumuşak, içi serttir!
Şeftali gibi filan mı ne? Aziz Nesin, Tahsin’e "atkestanesi gibi” derdi; belki ceviz ya da fındık, daha uygun...
Basınımızda haftalardır Aziz Nesin, günün konusu. Onun Hürriyet'ten Nuriye Akman’la konuşmasını okuyordum. İzmit'ten Oralp Basım telefon etti:
Aziz Nesin’i okudun mu?
Şimdi okuyorum.
Oralp Basım, kahkahadan kırılıyordu, çok hoşlanmıştı.
Aziz Bey'e bir telgraf çekeceğim diyordu, yıllarca domuz eti üstüne tek sözcük söyletemedik, şimdi söyledi!
Yazıyı okur okumaz, Aziz Bey'in başına gelecekleri sezdim. Basın elbirliğiyle Aziz Nesin'e çullanacaktı. Öyle de oldu, bir ikisi dışında. İlk konuşma, şöyle başlıyordu:
"- Geçenlerde 'enayi' dediğiniz Türk halkına artık güveninizin kalmadığını söylediniz. Neden?
Zaten yoktu ki güvenim! Türk halkı yorumları hep yanlış yapılmıştır. En büyüğünü bilerek Mustafa Kemal yapmış. ‘Türk halkı zekidir, çalışkandır' demiştir. Bunlar o zaman önemliydi. Türk halkı ezikti, bitikti. Moral vermek istemiştir. Yoksa o da Türklerin tembel olduğunu, zeki olmadığını biliyordu.
Popülist bir yazarsınız. Sözleriniz bir bozgun yaşadığınızı düşündürüyor.
Bu demek değil ki halkı sevmiyorum, bütün Türkiye aptaldır. Ama Türk halkı zeki değildir. Zeki olmanın koşullan vardır. Örneğin bu halk iyi besleniyor mu? Yalan! Domuz yiyor mu? Yalan!
Zeki olmak için domuz yemek şart mı?
Et yemek şart. Ama domuz yerse akıllılık eder. Çocukluğumda dinsel şeylerden etkilenmişim, ben yiyemiyorum. Zekânın kuşaktan kuşağa geçmesi için tarih bilinci olması, eğitilmesi gerekir. Bu millet eğitiliyor mu? Yalan!
Size 'Bu halk enayi' dedirten gerçek şey ne?
Şirketlerde yüzde 51 hisseyi elinde tutan egemendir. Toplumumuzun da yüzde 60'ı enayidir. Onun için toplum enayi diyorum.."
Buncağız değil, daha var. Ama, asıl domuz eti yemeyenleri, Aziz Nesin'in üstüne saldırtan bu tümceleri oldu sanıyorum.
Oralp Basım gibi ben de yıllardır Aziz Nesin'e söylerdim:
Aziz Bey, domuz eti üstüne bir de siz yazın!
Sen yaz! Ben karşı değilim, onaylıyorum. Ama, ben yemem!
Yemeyin canım, yazın! Bizi yalnız bırakmayın!
Gülüşürdük. Tahsin Saraç'ın evinde her zaman domuz
salamları, İzmit'ten gelmiş domuz pirzolaları bulunurdu. Tahsin, konuklarını ağırlamayı severdi. Sonra, o grubun çoğu dağıldı, kimileri birbirine düşman bile oldu!
Çetin Attan bir kez yazmıştı, ' domuz eti" üstüne; açıp kutladım. Bir daha yazmadı:
Neden kestiniz diye sordum.
Çok küfrediyorlar yav karşılığını verdi.
Gericiler yükleniyorlardı özellikle; yok efendim, domuz, eşini kıskanmazmış. domuz eti yiyenler de eşlerini kıskanmaz olurlarmış. Domuz eti yiyen milyarlarca insan ne oluyor peki? Saçma sapan şeyler. Zekâ ürünleri! Domuz, her pisliği yermiş; pisliğinin üzerine oturmayan tek hayvanın domuz olduğunu nereden bilecekler? Hayvanların içinde en zekilerinden biri domuzdur; bunu Torbalı'da yaban domuzu avcılarından. Belediye Başkanı Ertan Ünver’den. sayrı bir Cumhuriyet okuru "Deccal Ahmet"ten dinlemiştim. Avcılar, rüzgârlı havalarda domuz avına çıkmazlar pek; çünkü domuz, kilometrelerce uzaktan avcının, yani insanın kokusunu alır; çok küçük bir çıtırtıda, yolunu değiştirir gider. Karşıtları, domuz eti üstüne her çeşit yalanı söylerler. Avrupa'da domuz etinin ucuzluğunu bile savlarını güçlendirmek için ileri sürer dururlar. Türkiye'de domuz eti, satarken ucuz, alıp yerken pahalı. Oralp Basım'ın çektiklerinden biliyorum; belli yerler aldığı için "Nasıl olsa, bizden başkasına satamaz" diye, salam-sosis yapanlar ucuza alırlar. Bir de lüks oteller, lokantalar. Ama, buralarda bir domuz pirzolası isteseniz, dana pirzolasının üç misline yiyebilirsiniz! Amerika’da da, domuz pirzolasını zenciler değil, zenginler yer. Vedat Türkali öyle derdi;
Domuz çiftlikleri olup da domuz eti satılsa, merak etme, sana bana kalmaz; onu yine başkaları yer!
Tutucu bir Çanakkale Valisi. Biga'daki domuz çiftliğini yok etti; "Benim vali olduğum yerde domuz beslenmez! Bunları yaşatmam" diye tutturdu. Adı, Erdinç miydi neydi? Çiftliği kuran genç Yusuf Tavukçu, beyin kanaması geçirdi, yatalak oldu. Vali Erdinç Büyükakalın, en büyük kötülüğü ettiğini nereden bilecek? Tok, açın halinden ne anlar?
Aziz Nesin'e saldırılar kaleme gelir gibi değil; sövgülerin hesabı yok! Aziz Nesin'i, bir doğru dürüst savunan Refik Erduran çıktı. 10 Ekim 1992 günlü "Meydan"da "Kanıt" başlıklı fıkrası şöyleydi Refik Erduran'ın:
"Aziz Nesin bütün Türklerin aptal olduğunu değil, çoğunun zaman zaman aptallıklar yaptığını söyledi.
Şimdi aralarında bir avukat da bulunan bir grup vatandaş. mizah ustamızı Türklüğe hakaretten’ dava edip cezalandınlmasını istiyorlar.
Onun tezi de böylece doğrulanmış oluyor."
18 Ekim 1992, Cumhuriyet