“Ayşe"nin kuruluşuna izin verilmedi. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı "Ekin A.Ş.” yetkililerine yazdığı yazıda, özetle, “Ekin AŞ."nin, sevilen sözcükle “Ayşe” kuruluş amacının Türk Ticaret Yasasının 271 inci maddesine uymadığını ileri sürdü. 271. madde şöyle:
“Anonim şirketler, kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi maksat ve tamular için kurulabilirler.
Şu kadar ki; esas mukavelede, şirket mevzuunun hudutlarının açıkça gösterilmiş olması şarttır."
Efendim, ortaklığın kâr etme amacıyla kurulduğu, ana sözleşmede belirtilmemişmiş. Sanki ortaklıklar, tecimevleri zarar etmek, batmak için kurulurlarmış gibi.
Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı Rafet Genç, yetkililere başvurarak, Ayşe'ye neden izin verilmediğini sordu. Devlet Bakanı Mesut Yılmaz da, “Şirketin kar amacı gütmesi gerektiğini bildirdi, bu değişiklik yapılırsa, izin verileceğini belirtti. Yalçın Küçük:
Kâr edeceğiz, hem çok kir edeceğiz! dedi. Bunu böylece bakanlığa bildireceğiz...
Devlet Bakanı, “kâr edeceğinizi belirtirseniz, kurulacak” diyor, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ise izin vermiyor. İki bakanlık arasında bu ne çelişki?
Gerçekte iki bakanlık değil, tüm hükümet Ayşe ile ilgili, bildiğim kadarıyla. Ortaklar, on beş günde kurulabildiği halde, Ayşe, aylardır kurulamıyor. Üyelerden toplanan iki buçuk milyon liralık güvence akçası da, salıverilmedi. O da kullanılamıyor, her gün değerinden yitiriyor...
Aziz Nesin basın toplantısında da açıkladı, Ayşe'yi gürültü koparmadan, durumu dünya kamuoyuna yansıtmaya gerek kalmadan kurmak istediklerini söyledi. Bunun için özel girişimlerde de bulundu. Refik Erduran’la birlikte bir Ankara'ya geldiklerinde, Başbakan Turgut Bey’le görüşmek istedi. Özü, “Bize güçlük çıkarmayın, hükümetiniz için de iyi olmaz” diyecekti. Olmadı, görüşemedi. Bir akşam, Başbakanlık Özel Kalem Müdürü telefonla aradı; Mülkiyeliler Birliği'nde Ayşe'nin yemeğindeydik. Zaman zaman, Ayşe’yi oluşturacak olanlar, bir araya geliyor, herkes kendi kesesinden yemek yiyordu. Özel Kalem Müdürü Terfik Bey, telefonda şunları söyledi:
Sayın Başbakan, Sanayi ve Ticaret Bakanı'nı çağırdı, durumu konuştu. Ona, “Şirket neden kurulamıyor, incele, bana durumu bildir" dedi.
İyi, dedim içimden. Ancak, Turgut Bey, bir türlü Aziz Nesin’le görüşmek istemiyordu. Nedendi acaba?
Refik Erduran, Adnan Kahveciye konuştu. Konu yine Ayşe’ydi. Refik Erduran özetle:
Siz liberal bir iktidarsınız, şirket kurulmasına izin vermiyorsunuz! Bu ne biçim iş? diye sordu.
Adnan Kahveci de işi biliyordu. Erduran’a, bazı değişiklikler yapılırsa izin verileceğini bildirdi. Aydınları da karşılarına almak istemiyorlardı. Refik Erduran'a:
Biz onlara yaklaşmak istiyoruz. Başbakan’ın Aziz Nesin’le, Yaşar Kemal’le birlikte yemek yemesini düşünüyoruz, ne dersiniz? diye sordu. Erduran:
İyi olur, dedi. Aziz Nesin:
Ben yemek filan yemem, Ayşe'nin kurulmasına izin versinler! diyordu...
Olay, basında dallandı, budaklandı. Ayşe daha kurulmadan, neredeyse duymayan kalmamıştı. Mümtaz Soysal, Uğur Mumcu, Oktay Akbal, Refik Erduran güzel yazılar yazdılar. Mümtaz Soysal, ‘Türkiye’de en kolay iş gizli örgüt kurmaktır, en güç iş de açık iş yapmaktır" biçiminde yazdı...
Nokta dergisi de olaya eğildi.
Tercüman, "Solcular şirket kuruyor” diye mi yazmış? Bu kafa yetkililere egemen olmamalıdır...
Kitabını bastıramayan yazar, görevinden alınan vali, YÖK’ten uzaklaştırılan bilim adamı, işsizliğe, açlığa bırakılmak istenen aydın, karınlarını doyurmak, çoluk çocuklarını okutmak için biraraya gelip, yasalar çerçevesinde bir tecimsel ortaklık oluşturmak istiyorlar, böylece çalışarak topluma yararlı da olacaklarına inanıyorlar. Bunlar ne yapsınlar? Açlıktan ölsünler mi?
Ayşe yüzüstü bırakılmayacaktır, bu da bilinsin...
***
"K" ili “E” ilçesinden bir öğretmen geldi; beden eğitimi öğretmeniymiş. Ancak, altı ay öğretmenlik yapabilmiş. Mahkemeye verilip aklanmış, öğretmenlik görevine almıyorlarmış. Gençti. Evliymiş. Biri altı, öbürü üç yaşlarında iki çocuğu vardı...
En küçüğü en çok seviliyor herhalde? diye takıldım.
Ne sevmesi? dedi, çocuklarımı sevemiyorum ki! Aylardır yüzlerini görmüyorum. İnşaatlarda işçilik yaptım, pazarlarda çalıştım. Onların karınlarını doyurmaya çalışıyorum.
Sigara verdim, almadı. Çoktan bırakmış.
Çay, kahve ne içersiniz?
Kahveyi unuttum, dedi. Çay içeyim.
Cumhuriyet'e dertleşmeye, derdini dökmeye gelmiş. Uzun süredir gazeteyi de alamıyormuş.
İçim kararıyordu...
Aybastı konusu, aylar sonra Meclis'e geldi. Halkçı Parti Grup Başkan Vekili, Ankara Milletvekili Seyfi Oktay, yaptığı bir açıklamada, bu olayda partizanlıkla ilgili olarak, Meclis araştırması isteyeceklerini söyledi. Seyfi Oktay'ın açıklaması, Cumhuriyet’le Güneş'in taşra baskılarında çıktı...
Aybastı Savcısı, SODEP'ten ayrılıp, bağımsız kalan belediye meclis üyelerinin ifadelerini aldı. Savcı, üyelerin ayrılmasında bir baskı olup olmadığını araştırıyor...
İçim açılsın diye sergilere attım kendimi.
9 Şubat 1985, Cumhuriyet