Aydın İnsan Hakları Derneği Başkanı Erol Ertuğrul’un çağrısı üzerine Aydın’a gittik. Orada, üç gün süren İHD etkinliklerinin ikincisine katıldık. Prof. Rona Aybay İstanbul’dan gelmişti; Akın Birdal, Muzaffer İlhan Erdost’la üçümüz Ankara'dan gittik. Ege'de ilkyaz, papatyalar, laleler, sümbüllerle göstermiş ucunu. Bademler çiçek açmış. Yeşillik kaplamış her yanı. Daha ilkyaza var oysa, aldanmasa bari çiçek açanlar...
-Aydının dağlarından yağ, ovalarından bal akar! Derlermiş. Dağları zeytinlik, ovası incir! Ama değerlendirememiş bu ürünlerini, ayak uyduramamış kurallarına sanayinin.
Aydın’da, İHD'nin etkinlikleri, 23 Şubat 1990 cuma günü başlar. O gün şiir günüdür. Jülide Gülizar sunucudur. İlyas Salman, Muzaffer İzgü, Hüseyin Türkoğlu konuşurlar. Aydın’dan, Aydın yöresinden gençler şiirler okurlar. Çok kalabalıkmış belediye salonu. İlyas Salman'ı görmeye koşmuş çok kişi; Muzaffer İzgü, "Baş Pezevenk” öyküsünü okumuş! Jülide Gülizar'ın eşi kalp ameliyatı geçirmişti. O nedenle Jülide, çok kalmamış hemen Ankara'ya geri dönmüş.
Bize ayrılan toplantıda, "Demokrasi Ve Düşünce Özgürlüğü" konusu tartışılacaktı. Başkan Erol Ertuğrul açış konuşmasını yaptı. Sonra sözü Aydın Valisi Recep Yazıcıoğlu’na verdi. İnsan Haklan Derneği'nin etkinliklerinde ilk kez bir vali konuşuyordu. Oysa kamu görevlileri, valiler, kaymakamlar, böyle toplantılardan kaçarlardı. Görüldü ki İnsan Hakları Derneği'nin etkinliklerinde adam yenmiyor. Olsa olsa eleştiriliyor. Aydın Valisi Recep Yazıcıoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Sait Yazıcıoğlu'nun ağabeysiymiş, bilmiyordum. Babaları müftüymüş. Konuşmasında, yerel yönetimlerin yeniden düzenlenmesi, yetkinleştirilmesi üzerinde durdu. Valilerin, kaymakamların zaman içinde bu makamlara seçimle gelmeleri görüşünde Aydın Valisi Recep Yazıcıoğlu. Hazırlayıp bize verdiği broşürde bu da var. İlginç. SBF'yi bitirmiş genç kızların da kaymakam, vali olabilmelerine ilişkin bir şey görmedim. Vali Bey, daha çok aydınların halktan kopukluğunu ele alıp ağır eleştirdi. "Seçkinci aydınlar” deyimini kullandı. Gözlerimin önüne hemen, kapatılan "Köy Enstitüleri” geldi. Köyleri, köylüleri uyandıracak bu kurumlar kapatılınca elbette böyle olacaktı. Ne bekleniyordu ki "Seçkinci aydın” sözünü Bülent Bey de çok kullanır. Haklı, haksız çok kişi kullanır. 12 Eylül'den sonra en ağır darbeleri yiyenler arasında aydınlar da vardı. Gençlerle, aydınlar "hain" sayılmadılar mı?
Konuşmacılar, toplantıya katılıp konuşma yaptığı için Vali Recep Yazıcıoğlu'nun tutumunu övdüler, ama konuşmasının kimi bölümlerini de eleştirmekten kalmadılar. Vali de incelikle, toplantıyı dört saat süreyle izledi. İHD toplantılarını hep hükümet komiserleri, görevli polisler izliyorlardı. Bu kez Aydın’daki değişiklik şaşırttı...
Konuşmacılar, Rona Aybay, Muzaffer İlhan Erdost, Akın Birdal, bir de yöneten Erol Ertuğrul, beşimiz masaya dizildik. Konuşmam sırasında, bu dizilişimizi "Nazilli bardağı"na benzetmiştim. Konu demokrasi olduğuna göre SHP'nin içindeki, parti içi demokrasiye aykırı davranışlara da satır arasında değinmeme, bir dinleyici, Nazilli’den Enis Karakuş pek içerlemiş. Sorular bölümünde şu soruyu yöneltti:
"Sayın Ekmekçi,
Her zaman olduğu gibi yine SHP'yi eleştirdiniz. O eleştirdiğiniz SHP iktidar olamadı, ama hiç olmazsa birinci parti oldu. Ama senin mensubu olduğun gazeteyi hiç birinci yapamadınız. Neden?"
Dinleyici, ayrıca benim "Nazilli bardağı” sözümü düzeltmiş. Onun aslı "Nazilli bardağı" değil, “Karacasu bardağıymış. Bunu biliyordum, ama unutmuşum. Gerçekten "Karacasu bardağı" olacaktı. O bardaklar Aydın'ın Karacasu ilçesinde yapılır, Nazilli pazarında satıldığı için Karacasu'ya haksızlık edilir. Aydından ayrılırken Karacasu bardaklarını aramaya zamanım olmadı. Topraktan küçük testiler. Menemen’de de Menemen bardağı varmış.
Dinleyiciye, Cumhuriyetin neden baskıda birinci gazete olamadığını uzun anlatmadım. "Baskıda birinci değil, ama yalnız gazete veren ciddi bir gazete sayılıyor işte; o da iyidir!" dedim.
Nazilli'den terzi Sabri Övgün, ta Aydın'a bir not yazıp göndermiş, şöyle demiş 24 şubat günlü notunda;
"Sayın Ekmekçi,
Merhaba. Hoş geldiniz. Aranızda bulunamıyorum. Elimde bugün yetişmesi gerekli düğün elbiseleri var. Yarın da bir akraba düğünü var. Sizin gibi bir dostu görememek, birlikte geldiğiniz dost insanları tanıyamamak ve bir 'merhaba' diyememek üzüntü verici. Lütfen arkadaşlarınıza selam ve saygılarımı iletin. Aman gözünü seveyim kardeşim kendine iyi bak.”
Toplantıya Aydın Valisi'yle birlikte, pek çok yönetici de katılmıştı; bunlar arasında şunlar da vardı: Emniyet Müdürü Aydın Genç, Vali Yardımcısı Hami Kırımca, Kuşadası Belediye Başkanı Lütfü Suyolcu. Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver, Muğla Baro Başkanı Birdal Ertuğrul, Muğla İHD Başkanı Sabahat Arkın, Bıyıklı Belediye Başkanı Abidin Aslan, Eğit-Der Aydın Şube Başkanı Maksut Doğan, Nazilli Belediye Başkanı Ahmet Şensan, DYP Kuşadası İlçe Başkanı Mehmet Temiz, SHP Aydın İl Başkanı Tunç Aytürk, Denizli İHD Başkanı Yıldınm Aycan, Ku- şadası'ndan "Galery Asia” yöneticisi Ahmet Altunsoy, eşi Sibylle Altunsoy, Nazilli "Barış Kırtasiye” sahibi Hüseyin İren, Yılmaz Kasırga, Aydın'dan Mimar Cem Cemil Öztürk, Aydın SHP il yöneticileri, Aydın, Nazili E Tipi cezaevlennde yatan gençlerin aileleri, anneleri, kalabalık gençler, bu yörenin aydınları, insanları. Aydın İHD Başkanı Erol Ertuğrul’un eşi Şenay Ertuğrul. toplantıdan sonra şöyle dedi;
-Çocuğum kırk derece ateşle yatıyor. Onu bırakıp sizleri dinlemeye, konuşmaya geldim!
İyi izlenimlerle aynldım Aydın'dan. Etkinliklerin son gününde, halkoyunları gösterilen vardı:
İzmir - Karşıyaka Turizm ve Halkoyunları Derneği düzenlemişti. O toplantıya kalamadık. Aydın'dan ayrıldık. Biz ayrıldığımız gün, Kuşadası'nda, Kuşadası - Aydın takımlarının ayaktopu maçları vardı. Çoğun Aydınlıların oturduğu sekiler (tribünler) çökmüş, yaralananlar olmuş...
1 Mart 1990, Cumhuriyet