Ayağınızı 6 Kasım’a göre uzatın!

“Ankara Notları”nı çatıp, yazarken bunu gönlümce yapmak isterim. Öyle de yapmaya çalışırım. Doğrusu ya, yazı işlerindeki arkadaşlarım, bazı hukuksal, teknik sakıncalar dışında çok karışmazlar. Yazıda, yer yer makaslamalar oldu mu da, ses çıkarmam!
Demek İstediğim o değil, bazı olayları, bazı konuları kendi kendime sınırlıyorum. Örneğin, bir arkadaşımın, bir dostumun bir yapıtını ele alabilir miyim, alamaz mıyım diye kendi kendimle tartışıyorum...
— Olmaz! O senin arkadaşın. “Ankara Notları” sana babandan kalmadı, orayı dilediğince parselleyemezsin, arkadaşından söz edemezsin! diyorum...
Konuyu açtıklarım, “Yooo.” diyorlar, “Haksızsın! ille de başarılı şeylerden söz etmek zorunda değilsin. Arkadaşın da olsa, o da bir şey yapmış, ne olur duyur...”
Kendi kendime kıvranıp duruyorum...
Gültekin Samanoğlu, “Uzun Vuran Gölge” kitabını yolladı. GüItekin’le, ilkokul çağlarında tanışmıştık. O, gezmeye ilçemize, Hadim’e gelmişti. Kısa pantolonluydu. İkimiz de o yılları unutmadık. Şiir kitabının kapağına: Hadim dağlarından bu yana gölge amma da uzun vurdu değil mi?” diye yazmış...
Çocukluk arkadaşlarımdan Ali Galip Onat, “Vakko”da resim sergisi açtı. Ali Galip Onat askerdi. Albaylıktan emekli olmuştu. Çağrıyı alınca, “Bu, bizim Ali Galip mi?” diye düşündüm. Demek Galip, resme merak sarmıştı. İlkokulda birlikte üç yıl okuduk. Çamurdan ördek, testi yaptığımızda öğretmenimiz Hilmi Bingül, Galip’inkileri daha çok beğenirdi. Ördeklerin gagası. horozun ibiği, kaşığın sapı yerli yerinde olurdu...
Sulhi Dölek’le, Ankara Sanat Kurumu'nda, Madaralı Roman Ödülü töreninde tanıştım. Yıllardır, öykülerini, fıkralarını okurdum. Törende Mustafa Şerif, ödülün 10 yıllık geçmişiyle ilgili bir konuşma, yaptı. TV'den gelmişlerdi. Benden başka da gazeteci yoktu. Ben de Seçici Kurul üyeleri arasında olduğum için, “şimdi bunun haberini nasıl yazarım?” diye kıvranıp duruyordum. Tören başlamadan. “Öğretmen Dünyası” dergisinin yazı kurulu üyeleri. Fikret Madaralı'ya çiçek verdiler. Talip Apaydın, ödülü “Kiracı” romanıyla kazanan Sulhi Dölek'i, yapıtını anlatan güzel bir konuşma yaptı. Daha sonra Sulhi Dölek konuştu. Sulhi Dölek 1948 doğumluydu. Söyleşimiz sırasında kendisi anlattı: Dölek, uslu, akıllı anlamınaymış. Kayseri dolaylarında: “Dölek dur!” derlermiş. Bazı yörelerde de, “Tek dur!” derler. “Ortalığı karıştırma, uslu dur!” demek o da. Sulhi Dölek, şunları söyledi konuşmasında:
— 1950’Ierde Aya gitmek bir düş iken, bugün dolmuş yapılıyor. Ama bu, yoksulluğa, açlığa çare olmuyor. Bizim gibi azgelişmiş ülkelerin sorunları daha da büyük. Nasıl çalıştığını bilmediğimiz bilgisayarlar, azından banka hesapları yoluyla girmiş yaşamımıza...
Sulhi Dölek, “Duygu ve düşünce dengesi iyi kurulmuş yapıtları seviyorum” dedi, ekledi:
— Kelebeklere çelik kanatlar takmaya gerek yok. Biçerdövere yürek takmaya gerek yok...
“Ankara Notları”nı kaçırmadan okurmuş, sevindim. Satır aralarını okurmuş, titizlikle...
***
Ankara’da siyasal yaşam, canlanıyor. 70 sayılı MGK bildirisi’nin yürürlükten kaldırılarak, değişiklikler getirilmesi, eski karara göre, haklarında soruşturma açılanlar, mahkemeye verilenler ve hüküm giyenler için, olumlu sonuçlar doğuracak.
Beş yıl süreyle parti kurucusu ve yöneticisi olamama hükmü içine giren eski parlamenterler, yeni durumda bazı haklardan yararlanabilecekler. Örneğin, demeç verebilecekler, toplantılara katılabilecekler. Hatta, bir parti kuruluşunu destekleyebilecekler. İlçe başkanları için ise, getirilen kısıtlama devede kulak niteliğinde... Bu konuda da, Evren’in Anayasa oylaması öncesindeki Antalya konuşması geçerli...
Anayasa oylaması geçen yıl, 7 Kasım Pazar günü yapılmıştı. Seçimlerin ise bu yıl 6 Kasım Pazar günü yapılması düşünülmekte. Parti kuracaklar, ayaklarını 6 Kasıma dek uzatabilirler.