Ara Seçim

Çocukluğumda, ara sıra babamın fırınına gelen bir demirci Mehmet Emin usta vardı. Bana takılmadan edemezdi. Şöyle derdi:
Atımında altmış, çalımında yetmiş, bir vurmada doksan dokuz can telef etmiş, Kahriman Kara Mustafa!
Önce hoşuma gitti, kahramanlık kimin hoşuna gitmez? Kara Mustafa, bir vurmada doksan dokuz canı, düşmanı telef etmiş he mi?
Çocuk usu işte, vurdan, kırdan yana. Gelgelelim, Mehmet Emin ustanın, bıyık altından gülerek söylediğini de sezmiyor değilim. Kara Mustafa'nın kıydığı doksan dokuz can, sineğin canıymış. Doksan dokuz sineği telef edip kılıcına yazdırmış. Bunu sezdikten sonra, Mehmet Emin ustanın övgüsünü doğrusu biraz kuşkuyla karşılar oldum. Bir vurmada doksan dokuz can mı telef edilirmiş diye düşünmeye başladım. İnce adam demirci, kuşkumu sezer:
Sen inanmıyorsun ama, vallahi doğru. Kitaplara geçmiş bu. ‘Alımında altmış, çalımında yetmiş, bir vurmada doksan dokuz can telef etmiş kahriman Kara Mustafa’ diye yinelerdi.. Kahramanı "Kahriman" diye söylerdi.
Ara seçime gitmek de neredeyse yiğitlik oldu. Başbakan Turgut Bey, GAP yiğitliğinin ardından, Kıbrıs'a giden ilk Başbakan kuşağını kuşandı. Rumlara "Aptallar, ahmaklar!" dedi.. Kırkpınar'ın şildi de, başını döndürmesin mi?
Erdal Bey, ara seçiminin anayasaya göre, bu güz yapılması gerektiği konusunda yerden göğe kadar haklıdır. SHP Başkanlık Divanı üyeleriyle, ara seçim yapılacak illerin başkanlarının, denetçilerinin katıldıkları toplantıda şöyle diyor:
"... Anayasanın 78. maddesi gayet açık. Seçim yapılır diyor. 'Bunun için iktidar partisinin işine gelebilecek zaman seçilir, başbakanın kararı beklenir, durumun iyi olmasına bakılır' diye herhangi bir şey söylenmiyor. 'Boşalma olması halinde araseçime gidilir' diyor..."
Erdal Bey, ara seçim yapmayıp, 1987’de "erken seçim" yapılması görüşleriyle ilgili olarak da şöyle diyor:
"Sayın Başbakanın ve iktidar partisinin yetkililerinin bu sözlerle konuyu dağıtması sadece bir nedene dayanıyor. Ara seçimlere gitmekten korkuyorlar. Bu ara seçimlerde görünür bir kayba uğramaları, çoğunluğu sağlayamamaları, politikalarının halk tarafından benimsenmediğini açıkça ortaya koyacak bir işaret olacak. Bundan korkuyorlar. Bunu istemedikleri için 'Seçimlerin önemi yoktur. Erken seçimle birleştirilir, daha vakit var' gibi hikâyeler anlatıyorlar. Ama bunlar kimseyi aldatmıyor...".
"Hayır" oyu verdiğim 1982 Anayasası'nın 78. maddesinin ara seçime ilişkin üçüncü bölümcesi (fıkrası) şöyle:
"…Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliklerinde boşalma olması halinde, ara seçime gidilir. Ara seçim, her seçim döneminde bir defa yapılır ve genel seçimden otuz ay geçmedikçe ara seçime gidilemez. Ancak, boşalan üyeliklerin sayısı, üye tamsayısının yüzde beşini bulduğu hallerde, ara seçimlerinin üç ay içinde yapılmasına karar verilir..."
Okuduğunu anlayan herkes bilebilir, lafı dolandırmaya gerek yok. TBMM üyeliklerinde boşalma durumunda ara seçime gidilecek. Anayasa "gidilebilir" demiyor. "Gidilir" diyor. Bu anayasa buyruğudur, emridir. Emir, demiri keser. Anayasaya ister "evet", ister "hayır" demiş olalım, onun buyruklarına uyma zorunluğu var. O, paspas değil ki, çiğneyip durasın!
"Hayır" oyu verdiğim anayasanın, bu maddeye ilişkin gerekçesi de şöyle:
"...Seçim dönemleri beş yıl olması nedeniyle, yapılacak ara seçimlerinin beş yılın ortası olan otuz ay geçmedikçe yapılması uygun görülmemiştir. 1961 Anayasası'nın 74'üncü maddesinin genel anlayışı içerisinde, bu süre tespit edilmiştir. Ancak, genel seçimlere gitmeden önce, Meclis üye tam sayısının yüzde beşi oranında bir boşalma olduğu takdirde üç ay içerisinde ara seçimlerin yapılması zorunlu görülmüştür. Çünkü yüzde beş oranında bir boşalmanın iktidar değişikliklerine sebep olabilecek bir noksanlık olduğu görüşüne varılmıştır.
Bu şartlara rağmen her ne sebeple olursa olsun genel seçimlere bir yıl kala, ara seçimlerinin yapılmasının sakıncalı olduğu görüşüne varılmıştır. Bu nedenle, seçimlere bir yıl kala, yüzde beş boşalma nedeniyle, ara seçimlerine gidilemeyecektir..."
Gerekçe de bu. Oldukça açık. Anayasa, otuz ay geçtikten sonra, "Şu pazar günü yapılır" demiyor. Bu zamanlamayı, Meclise bırakıyor. Yüzde beş boşalma, yani 20 milletekili sandalyesinin boşalması durumunda, üç ay içinde ara seçime gidilmesini zorunlu görüyor. Şimdi, 20 değil, 11 üyelik boştur. Yani, ara seçime zorunlu olarak gitmek için dokuzunun daha ölmesi, ya da milletvekilliğinin düşmesi mi gerekecektir? Tek üyelik de boşalsa, anayasaya göre, ara seçime gidilecektir. Bunun savsaklanması, uyutulması olanağı yoktur.
Ara seçim yapılmasının, demokrasinin işlerliği açısından pek çok yararları vardır. Yalnız iktidar için değil, muhalefet için de bir kendine çekidüzen verme olanağı sağlar.
1950-1960 yılları arasında, 1924 Anayasası uygulandı. Bunun ara seçime ilişkin hükmü şöyleydi: (1945’te Türkçeleştirilen biçimiyle)
"Ölen, yahut yukardaki maddeler gereğince milletvekilliği sıfatı kalkan veya düşen milletvekilinin yerine bir başkası seçilir."
1950-1960 arasında, yalnız 1951 yılında ara seçim yapıldı. Demokrat Parti iktidarı, başka ara seçim yapmadı. Sürekli seçimden kaçtı. Cezasını da çok ağır ödedi. Menderes 1957 seçimleri için:
Allah bir daha o geceyi göstermesin! dedi. Gösterdi...
1961 Anayasası'yla ara seçim düzenli bir biçime sokulmuştu.
Bunu düzene sokan, iki yılda bir yapılan "Senato kısmi seçimleri"ydi. İki yılda bir Türkiye kapaçlarını (supaplarını) açarak, kirli havayı çıkarma olanağı buldu. Ancak, AP’de, ustası DP'nin sayrılıklarını taşıyordu. Onun da demokrasiden anladığı yalnızca "kazanmak" tı. Kazanıyorsa demokrasi vardı, yitirirse yoktu. 1961 Anayasası rafa kaldırıldı. Başbakan Süleyman Bey, "Bu anayasayla devlet yönetilmez!" kafasındaydı. Demokrat Parti’nin kör uçuşu, onu da yakalamakta gecikmedi. Hiçbir şeyden ders almadı. 1979 ara seçimlerinde Ecevit'in partisi beş ilde seçimi yitirince, iktidarı bıraktı. Fırsat bu fırsattı, Süleyman Bey'in beklediği buydu. "Bunlar üç kazı güdemezler!" dememiş miydi? Al işte, kazı sonra kimler güttü?
Ara seçimler sağlıklı olarak zamanında yapılıp, demokrasi içe sindirilmediği zaman, demokrasiyi yalnız genel seçimlere bıraktınız mı, patlamalar olmakta. Türkiye'deki patlamaları araştıranlar, bunun üzerinde de durmak zorundalar..
* * *
Yukarıdaki tümceleri, ANAP MKYK toplantısından önce yazdım. Cuma akşamı yapılan toplantıda, Turgut Bey, arkadaşlarına "Ara seçimleri yapalım, bunu yapmak zorundayız" dedi. ANAP'lılardan kimi, "1987 ilkbaharına bırakalım" dedi. Kimi, erken seçimle birleştirilmesinden yana çıktı. Turgut Bey, düşüncesinde direndi. "Üst üste seçime memleketin tahammülü yok" diye konuştu. ANAP ileri gelenlerindeki izlenim, Turgut beyin "Seçimden kaçıyor!" denilmesinden korkusuydu. Basına açıklamasında da "Hodri meydan!" dedi.
Yüksek Seçim Kurulu kolları sıvarken, Anayasa Mahkemesi Başkanı da raportöre, "raporunu bir an önce vermesi için" uyarıda bulundu. Bir yandan seçim kararı alınırken, bir yandan da Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Evren ile SHP'den gelen, Seçim Yasası ile ilgili iptal istemlerini karara bağlayacak. Maddelerden iptal edilen olursa, eski yasa hükümleriyle ara seçim yapılacak.
Kim ne derse desin, bu işte kârlı çıkan "demokrasi" olacak...