Alnı Açık Yaşayanlar...

Binali Seferoğlu anlatmıştı; Binali'nin anası şöyle demiş:
Kuzunun kulağındaki en, kurda vız gelir!
Buradaki “en", işaret demek; koyunları, kuzuları belirlemek için işaretler koyarlar. Kimi kuzuların kulağını dağlayarak kulağında yırtık ya da delik açarlar. Tüylerinin değişik renklerle boyandığı da olur. Kuzular yaylaktan dönünce, onları ayırıp eve götürmek kolaylaşır. Ama bu kurda vız gelir!
Binali'nin anası bir Doğu Anadolu kadını, bilge kadın. Binali'ye:
Siz, istediğinizce çırpının; emperyalizm, egemen güçler yapacağını yapar! demek istiyor...
Geçenlerde Abece dergisinden Ali Bozkurt, Binali Seferoğlu, Bilim ve Sanat’tan İlhan Alkan, bir de Yusuf Çetin, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti'nin İzmir Caddesi'ndeki Elgin Sokak’ta açılan lokalinde oturmuş konuşuyorduk. Binali, TÖB-DER dönemiyle ilgili anılarını anlatıyordu. TÖB-DER Genel Başkanı Ali Bozkurt'la, bir gün Erzurum'a gitmişler, Binali de TÖB-DER’in Genel Sekreter Yardımcısı. Konuşma yaptıkları salon pek kalabalık değilmiş, öğretmenler uzaktan uzaktan bakıyorlar, köşelere çekiliyorlarmış. Dört beş kişilik bir güvenlik görevlisi de orada bir köşede durup izlemişler konuşmaları. Onlar görevli oldukları için yüzleri de pek gülmüyormuş. Ali Bozkurt, çekinen, uzak duran öğretmenlere seslenerek şöyle demiş:
Korkmayın arkadaşlar, ne korkuyorsunuz? Sizi buradan öteye sürecek değiller ya; sizi sürseler sürseler Edirne'ye sürerler. Sizler yoksul çocuklarısınız. Yoksulların çocukları ya öğretmen olur ya polis ya da imam!
Konuşmaları bitirmişler, ikisi de Ankara'ya dönmek için garaja gitmişler. Otobüs yazıhanesindeki çocuk, Binali Seferoğlu'na:
Sizin biletiniz alındı! demiş.
Kim aldı?
Şu karşıdaki polisler aldılar…
Binali Seferoğlu polislerin yanına gitmiş. Onlar, konuşmaları izleyen görevli polislermiş.
Niçin bizim biletimizi aldınız?
Görevli olarak sizin konuşmalarınızı dinledik, demiş polislerden biri, konuşmalarınız çok hoşumuza gitti. 'Bu da bizden olsun!' diye biletlerinizi biz aldık...
Ali Bozkurt da, Binali Seferoğlu da çok duygulanmışlar bu olaya.
12 Eylül, öğretmenin sırtına balyoz gibi indi.
TÖB-DER yöneticileri çok ağır cezalara çarptırıldılar. Cezalandırılanların sayısı elliyi buluyordu. İlk verilen ağır cezalan Askeri Yargıtay bozdu. Yargıtay'ın bozması üzerine dokuz yıllıklar sekiz yıla indi. TÖB-DER yöneticilerinden çoğu Çanakkale Cezaevi'nde yatıp cezalarını bitirdiler.
TÖB-DER yöneticilerinin, öğretmenlerin savunmalarını 12 Eylül dönemi başlar başlamaz açılan davalarda, savunman olarak Halit Çelenk, İlhan Dişçi, Şükrü Günel, Günfer Karadeniz üstlendiler. Halit Çelenk'in ağırlığını taşıyan savunmanın sonucunda şöyle deniyordu:
"Davamızdaki sorun, ülkedeki genel özgürlük ve demokratik haklarla ilgili bir sorundur. Biz de bu sorunda en geniş hak ve özgürlüklerden yana olduğumuzu her zaman söyledik, söylüyoruz ve söyleyeceğiz. Asıl, özgürlüklere düşman olanlar ve insanlara özgürlükleri layık bulmayanlar suçlu olmalıdır.
Biz, düşünce ve anlayışlarımız nedeniyle insanlık düşmanı faşizmin cinayetlerine karşı sessiz kalmadığımız için;
Üyelerimizin hakkını, hukukunu, ekmeğini kararlılıkla korumaya çalıştığımız için;
Daha örgütlü ve daha güçlü mücadele vermek amacıyla sendikal haklar talebini savunup, bu uğurda yasal çalışmalar yaptığımız için;
Çarpık, akıldışı, bilime aykırı eğitim sistemi yerine akılcı, bilimsel, yararlı, insan ve yurt gerçeğine uygun bir eğitim sistemi isteyip bunun ilkelerini araştırmaya çalıştığımız için;
İnsan hak ve özgüllüklerini, bilimi, kültürü inançla savunduğumuz için;
Emperyalizme, faşizme, şovenizme karşı olduğumuz için;
Suçlandığımız TCK 141/1 maddesini ihlal etmek suçunu işlediğimiz inancındayız.
Bize isnat edilen suçu işlemedik.
Yargılanmamız boyunca ve bu savunmamızdan dolayı açıklamaya çalışarak, savunma olanaklarımızın alabildiğine kısıtlı olduğu şu koşullarda suçsuzluğumuzu kanıtlamaya çalıştık.
Yukarıdan beri açıklamaya çalıştığımız gibi, yurtseverlik ve demokratlık görevlerimizi, geri bıraktırılmış bir ülkenin aydın ve ilerici öğretmenleri olarak yerine getirmeye çalıştık. Bunun için suçlanıyoruz
Öğretmenlerin ve halkının yüzüne bakamayan öğretmenler olmaktansa; aç işsiz, mahpusta ve sürgünde yaşamak, ama onurlu ve alnı açık yaşamak daha güzel olsa gerek.
Derneğimizin kapatılma isteminin reddine ve beraatimize karar verilmesini dileriz. 30.10.1981”
Abece dergisinin TÖB-DER davasını kitaplaştırmak için çalıştığını öğrendim. İlginç bir belge olacak bu...
Abece dergisinin cuma günü Türk-İş salonunda düzenlediği ''Öğretmenlerin Örgütlenmesi" konulu açıkoturuma gelenler çok kalabalıktı. Gençlerden çok orta yaşlılar doldurmuştu salonu. Anadolu'nun dön bir yanından öğretmenler gelmişti. Orada yapılan konuşmalar Abece dergisi mart sayısında yayımlanacak. Öğretmenlerin örgütlenmesi önemli bir adım.