Allah Allah!

“Biri erkek birisi dişi”, Ş. Yurdagül’ün gençlere doğum denetimiyle ilgili bir yapıtı. Konuyu, sanatçı bir çabayla işlemiş. Kitapta, Tan Oral'ın çizgileri, ozanların şiirleri, ünlülerin özdeyişleri de var. İşte bir halksözü:
Çocuk yetiştirmek, keçiboynuzu yemeye benzer: Bir çuval keçiboynuzu yersiniz, bir tadımlık tat alırsınız.”
Sultan Veled:
— Aşk öğrenilmez, kendiliğinden doğar demiş.
Cervantes daha Donkişotca:
— Namuslu adam erken evlenir, akıllı adam hiç evlenmez diyesi...
Ş. Yurdagül, “Neden doğum denetimi?” bölümünün girişine Ceyhun Atuf Kansu’nun şu dizelerini almış:
“Sazdır damları köy evlerinin / Yıldızlar kaynaşır gökyüzünde / Eller ayaklar kaynaşır yaz yatağında / Bağrı açık yaylalarından yel soluğu / Üfler iç çalgısını sevişmenin / Küçük ayakları kadının değince / Tutuşur kavı erkek çakmağın / Boşaltır ateşini serin testisine gecenin / Küçük kadın on ikinciye gebe.”
E. Sziglietti'nin dizeleri, gençleri anlatır;
“Her zaman derler ki bana, / Sevmek İçin pek küçüğüm / Gülerim ben onlara / Bilmezler ki küçük güğüm, / Çabuk kaynar. Hem ne fayda / Küçük, büyük demez sevda.”
Ş. Yurdagül, “Çocuklara gerekli cinsel bilgiler, yemek yemeyi öğrettiğimiz gibi, zamanı geldikçe verilmeli ve çocuk erginlik çağına bilinçli olarak girmelidir. Bu bilgiler, her şeyde olduğu gibi, ailede başlamalı kuşkusuz. Ve okulda geliştirilmelidir” diyor eğitime önem verirken, Atatürk’ün “yetişmemiş insanlar elinde, en iyi tasarım ve tasarılar bile başarısızlığa uğrar” sözünü anmış. Küçücük bir kitap ama, emek vererek hazırlanmış.
Yurdagül, kitabını imzalayıp verdiği zaman sormuştum:
— Siz evli misiniz?
— Hayır, neden sordunuz?
— Yani, şey.. Bunları nereden biliyorsunuz? diyecektim.
— Evliler, bunları bilmedikleri için çok çocuk yapıyorlar ya!.
★ ★★
Ş. Yurdagül’ün yapıtını okurken, bir başka kitap elime geçti. Bu, Diyanet işleri Başkanlığı yayını. Adı: “Hazreti Peygamberin sünnetinde terbiye”. Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 4.5.1979 gün ve 49 sayılı kararı ile basımı uygun görülmüş. Kitabın 314'ncü şayiasında şöyle bir bölüm var:
“...cinsi bayatla ilgili meselelerin Hz. Peygambere fazla tereddüt edilmeden intikal ettirildiğini te’yid eden bir diğer rivayet Hz.Ömer'le ilgili. Hz.Ömer, bir gün gelerek: “Ya Resulallah “Helak oldum” der. “Seni helak eden şey de ne?” diye sorunca, kinayeli bir şekilde: “Geceleyin bineğimi ters çevirdim” der. Hz. Peygamberin anladığı ve şarihlerin de açıkladığı üzere Hz. Ömer, zevcesine, değişik istikametten yanaşmıştır, bu hususta sormaktadır. Bunun üzerine “Kadınlarınız tarlalarınızdır, tarlalarınıza (ön tarafa), nasıl isterseniz öyle varın, ayeti nazil olur. Müfessirler ayette “Tarta” kelimesine yer verilmekle kadına sadece, cinsi uzvundan temas edilebileceğini, hiç bir hal ve şartta diğer uzvundan temas edilemiyeceğini açıklamışlardır. Ancak cinsi uzuvdan yapılacak temasın muhtelif şekillerde olabileceğine dair ayette ruhsat gelmiş olmaktadır…”
Böyle sürüp gidiyor bölüm. Bu da bir ahlâk kitabı: Cinsel ahlâk diye, çocuklara, gençlere neler öğretilmek isteniyor? Yazan da bir doçent…
Erzurum Atatürk üniversitesi İslâm ilimleri Fakültesi'nde okutulan bir başka kitap İse, YÖK’e de geldi. Kitabı karıştıran YÖK üyelerinin tüyleri diken diken oldu. Kitap, bir fıkıh (hukuk) kitabı. Birinci kitap, temizliğe (teharete) ayrılmış. Kitabı çeviren asistan TDK’ nun bulduğu sözcüklere de karşı. Nazlı hanım duysa, tanrı bilir ya, onu da dil akademisine aday gösterirdi. Şöyle diyor asistan:
“Tercemede kullandığım dil, milletimizin yaşayan dilidir. Dilci olduğunu sanan, Türkçeciyim deyi ortaya çıkan fakat Türklerin benimsediği dil yapısını hor gören mantar beyinli, dilimizdeki ışıktan yarasa gibi kaçan kara düşünceli haddini bilmez masa ve kalem soytarılarının dili değildir.. “
Yüksek okul öğrencilerine, temizlik diye anlatılanlardan birkaç tümce. (Bazı sözcükleri ... biçiminde gösterdim)
“...Nehir yahut kanal suyu (İnsan b..u) götürüyorsa, insan b..un yakınından avucuyla (yahut bir kapla) su alabilir. Suyun tadı, rengi yahut kokusu değişmedikçe su temizdir. “Bu sular abdest alınacak sulara örnek olarak böyle anlatılıyor”
Öğretim üyesinin bir başka tümcesi, konu yine temizlik;
“... Az olsun çok olsun, sidik, b.. ve dübürden çıkan yel abdesti bozar.”
“... Zekeri ve havası kesilmiş insandan, sidiğe benzer bir şey çıksa, (belirse), a) çıkan şeyi tutabiliyorsa; ister tutsun ister tutmasın o: abdesti bozan bir sidiktir. b) Çıkan şeyi tutabiliyorsa: akmadıkça abdesti bozulmaz...”
Bunları duysa, “Hayatta en gerçek yolgösterici bilimdir”.” diyen Mustafa Kemal’in kemikleri sızlardı, İsmet Paşa’nın kemikleri sızlardı..
Anayasa Komisyonu sözcüsü Şener Akyol’un durup dururken. Anayasa’nın başlangıç bölümüne “Yüce Allah’ın adının konacağını” açıklaması, din sömürüsü değil miydi?
İsmet Paşa’nın bir sözünü anımsadım. Paşa’ya yakınındakiler şöyle dediler.
— Paşam, karşıtlarımızın liderleri, her konuşmalarında “Allah” diyorlar. Bizim ağzımızdan Allah sözcüğünün çıkmadığını söyleyerek, vatandaşı kandırıp oy Alıyorlar. Siz de bir kez olsun. “Allah” deseniz, bizim için iyi olacak.
İsmet Paşa, “Peki” dedi. Bir yerde konuşmasını şöyle bağladı:
— Dini politikaya alet edenlerin Allah belasını versin..