Ali Bozer’le Görüşme

21 temmuz perşembe günü olmuş Ankara'ya gelen yabancı konuklarla Devlet Bakanı Ali Bozer'in görüşmesi. Yabancı konuklar, Haydar Kutlu-Nihat Sargın davasının duruşmasını izlemeye gelmişlerdi. Görüşmenin konusu da Haydar Kutlu-Nihat Sargın davası diye bilinen TBKP davası Bunun gelişmeleri. Dava ile hemen hemen tüm demokrat dünya ilgili. İstanbul'da, İzmir- de yeri yerinden oynatan Amerikalı sanatçı Joan Baez de mesaj yollamadı mı? Türkiye'deki aydınların ise konuyu Avrupalılar gibi görüp değerlendirdikleri pek söylenemez gibi geliyor. Örneğin, yazarlarımız duruşmaları izleme gereğini duymuyorlar. Hâlâ ilk tartışmalar sürüyor:
— Canım, onlara kim dedi, çıkıp gelin diye?
Demokrasinin ‘olmazsa olmaz" koşulu olduğunu söyler dururuz da dava duruşmalarını gazetelerden izlemeyi yeğleriz.
20 temmuz duruşmasında ben de yoktum. Yallardaydım. Yabancı konuklar, duruşmaları izledikten başka, yetkililerle de görüşmek istiyorlardı. Bu görüşmelerin bazılarını izleyip yazmıştım. Bu kez, duruşmayı izledikten sonra Devlet Bakanı Ali Bozer'le görüşenler arasında şunlar da vardı:
Almanlar- Heinz Lang (Alman Komünist Partisi Politbüro üyesi). Klaus Lieber-Harkott (Profesör Türkolog), Gisela Parvvez (Tarihçi),
Belçikalı: De Ryke (Avrupa Parlamentosu üyesi, Liberal Grup üyesi),
Danimarkalı: Bay Smith (Sosyal Demokrat Milletvekili),
Fransız: Jean François (L'Humanite’den gazeteci), kan-koca iki eğitimci, Franck Boulirte (Dünya Sendikalar Birliği temsilcisi),
Grekler: En kalabalık onlar. Geçen yılın Atına Baro Başkanı, Grek Tekstil İşçileri Sendikasından bir kişi. Atina'ya yirmi kilometre uzaklıkta bir belediyenin başkanı, adı: Glifada. Çoklarının adlarını öğrenemedim. Tümünün adlarını yazabilmek isterdim. Sayıları on dört-on beş var Asıl önemli olanı, görüşmenin nasıl geçtiği Avrupa Parlamentosu üyesi, Liberal Grup gözlemcisi De Ryke, Alman Sosyal Demokrat, yine Avrupa Parlamentosu üyesi Fellermaier’le birlikte. Nihat Sargınla Haydar Kutlu'yu emniyette gözaltında tutuldukları sırada devletin özel izniyle görebilmişlerdi...
Daha önceleri, Ali Bozer'den çok sık görüşme isteğinde bulunulmasına karşın, hiçbir gözlemci, Bakan Bozer'le görüşme olanağı bulamamıştı. 21 temmuzdaki görüşme ilk kez olmaktaydı. Bu kez, Alı Bozer'e De Ryke'ın adı verilince, görüşme hemen sağlandı. Bakan, ' Hay hay" dedi. De Ryke, "sağcı" bile sayılabilirdi grubunun temsilcisi olduğu düşünülürse...
Ali Bozer'den randevu. De Ryke adına alınmıştı, ama görüşmeye tüm gözlemciler katılmışlardı Alı Bozer, belki de De Ryke Me yalnız görüşeceğini düşünmüştü. Karşısında çok kalabalık bir grup görünce biraz bozulduğu gözlendi gözlemcilerce.
Sözcülüğü De Ryke üstlenmişti. Ancak yer yer öbür gözlemciler de söz alıp konuştular...
De Ryke, davayı anlatarak başladığı konuşmasını, Avrupa'nın Türkiye’den demokrasi beklediğini belirterek sürdürdü. De Ryke, bu konuşmada sivri irdelemeler yapmamaya özen göstermişti. Ancak diplomatik dille duyarlılığını vurgulamaktan da geri durmamıştı...
Devlet Bakanı Ali Bozer, konuşmasına, “Bu dava ile Avrupa’nın neden bu kadar ilgilendiğini anlamadığını" söyleyerek başladı. Çünkü, Türkiye'de buna benzer birçok dava vardı. Bu dava da benzerleri gibi süren normal bir ceza davasıydı. Mahkemeler bağımsız olduğundan, zaten hükümetin yargıya "müdahalede" bulunamadığını belirtti. Gözlemciler, Ali Bozer’in bu son tümceyi döne döne en az on kez vurguladığını kaçırmadılar.
Ali Bozer konuşmasını sürdürüyordu. 'Esasen, kendilerinin de bu ara birçok problemleri vardı Bunlarla uğraşırken ve Avrupalı dostlarından yardım ve anlayış beklerken, bir de bu konuda sorun çıkarmalarını anlamak güçtü Alı Bozer’in, "kendilerinin de bu ara birçok problemlerinin olduğunu" söylemesi, görüşmecilerin dikkatinden kaçmadı. Bakan, bununla ne demek istemişti? Görüşmeciler de cin gibiydiler. Bakan acaba. ANAP içindeki "Kutsal Bağlaşımcılar" gibi, akımları mı kastetmişti? Gözlemcilerin ortak kanısı buydu. Ama. bu konuda Ali Bozer’e açıkça bir şey sormamışlardı. Ali Bozer ayrıca, ülke içinde de çeşitli güçlüklerle uğraştıklarım, çözmede çok güçlük çektiklerini sözlerine ekledi
Ali Bozer, tüm bu nedenlerle kendilerine, (hükümete) Avrupa1 dan yardımcı olunmasını beklediklerini belirterek sözlerini bitirdi...
Ali Bozer, Türkiye’nin AT’ye girebilmesi için en çok uğraşan görevliydi. AT ülkeleri arasında mekik dokuyordu. Gelgelelim, Avrupalılar da bunun başlıca koşulunun demokrasinin tastamam uygulanması okluğunu vurgulayıp duruyorlardı, Özal iktidara tam bir kısır döngü içindeydi. AT’ye, davullu zurnalı başvuru yetmemişti. Ali Bozer'in emekleri de boşa mı gidiyordu?
20 temmuz duruşmasında, polisin, duruşmayı izlemeye gelenlere yumuşak davranması gözlerden kaçmamıştı. Duruşmaya, iddianameyi hazırlayan savcı yardımcılarından Ülkü Coşkun’un katılmaması gözlenmişti.
20 temmuz akşamı, savunmanlar, yurtdışından gelen konuklar onuruna Anıttepe'deki Yüzüncü Yıl Yüzme Havuzu bahçesinde bir yemek vermişlerdi. Yabancı konuklar uçak, otel paralarını kendileri ödüyorlardı. Onurlarına bir yemek veriliyordu, o kadar. Yabancı konuklar, parlamenterler, gazeteciler, sanatçılar, konuya, davaya çok önem verdiklerini söylüyorlardı...
Türkiye'de konunun yeterince kavranılmadığını belirttim. Hiç unutmam, Prof. Turan Güneş, ölümünden kısa bir süre önce şöyle demişti:
—Ekmekçi, biz Avrupalı değiliz. Doğuluyuz! Yıllar sonra anladım bunu…