Ağır Ol Molla Desinler...

Yalçın Küçük, "Quo Vadimus" (Nereye Gidiyoruz) adlı son yapıtında. Turgut Bey'den "Bakanlar Kurulu Başkanı" diye söz eder. Hiçbir yerde “Başbakan"demez. Bunu şöyle açıkladı:
Özal, hiçbir zaman başbakan koltuğuna ısınmadı. Suudi Arabistan Başbakan Yardımcısı geliyor, onu karşılıyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle şey yoktur. Başbakanlığı hiçbir zaman hissetmemiş. Mecliste başbakanlar iki de bir laf atmaz. Onların bir ağırlıkları vardır. Geçmiş sadrazamların, başkanvekillerinin bir ağırlıkları vardı. Biz, Türkiye Cumhuriyeti’ni önemsiyoruz; bunu önceden sezdiğim için, kitabımın hiçbir yerinde "Başbakan" demedim, "Bakanlar Kurulu Başkanı" dedim...
Çarşamba günü Mecliste, polis görev ve yetkilerine ilişkin yasa tasarısı ile ilgili görüşmeleri izlerken, gözüm Turgut Bey’deydi. O da basın locasına mı bakıyordu? Yüzü kararmış gibiydi. Zaman zaman görevliyle, Meclis Başkanı'na, başkan vekiline pusula gönderiyordu.
Seyrederken düşünüyordum, Turgut Bey'in DİSK'le, Barış Derneği’yle ilgili olarak, "International Herald Tribüne” muhabirine söylediklerini. Tutumu, davranışı Anayasa'ya da, yasalara da aykırıydı. Görülmekte olan bir dava üstüne, bir başbakan nasıl konuşur, nasıl görüş açıklar?
Bir başbakan, gazetecilere öfkelenmiş de olsa, onlara nasıl “aldınız mı?” diye yanıt verebilir?
Anadolu'da Osmanlı'dan kalma bir söz vardır; "Ağır ol da molla desinler" derler...
Çarşamba günü, öğleden önceki oturumda, Meclis Başkanı Necmettin Karaduman da, ağır "yara” aldı. Meclis Başkanı'nın, hukukçu danışmanları yok muydu?
Efendim, siz Cumhurbaşkanına vekalet ediyorsunuz, bu yönden Meclis'e başkanlık etmeniz uygun değildir, demediler mi?
Cumhurbaşkanına vekalet eden bir Meclis Başkanı, Mecliste yuhalanmamalıydı. Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır. Meclis Başkanı'nın Cumhurbaşkanına "vekalet” ederken, Meclis'e de başkanlık etme girişimi, başlıbaşına bir "taktik" yanlışıdır. Aynı zamanda bir kişi, hem savcı, hem yargıç olamayacağına göre, Karaduman da, Meclis'e Başkanlık edemezdi. Tutanaklara geçen ağır eleştirilerin belleklerde uzun süre kalacağını ve yinelenmemesi gereken bir örnek olacağını sanıyorum.
Meclis’e Karaduman başkanlık ediyor, tartışma bu konuda. Turgut Bey, Karaduman'a pusula gönderiyor.
Şükrü Babacan (Kırklareli) — Bütün bunlar Başbakan'dan kaynaklanıyor, Başbakandan! Başbakan'ın başının altından çıkıyor bütün bunlar.
Arif Toprak (Niğde) — Sayın Başbakan, ne yazdınız oraya, ne gönderdiniz divana, pusulaya ne yazdınız? Reisicumhuru emriniz altına mı aldınız?
Başkan — Oturun efendim, lütfen oturun. Arkadaşlar, bakınız..
H.Sabri Keskin (Kastamonu) — Hatalı yolda ısrar ediyorsunuz, yanlış bir teamül tesis etmek üzeresiniz sayın başkan.
Tutanakta, bir başka konuşma:
Kamran İnan (Bitlis) — Pek sayın Cumhurbaşkanı Vekili (HP sıralarından "duyulmuyor, kürsüye çık" sesleri)
Başkan — Bir dakika efendim, orada konuşun sayın İnan. Buyurun efendim.
Kamran inan (Bitlis) — Pek sayın Cumhurbakanı Vekili.
Başkan — Ben Meclis Başkanıyım şu anda (ANAP sıralarından "bravo" sesleri ve alkışlar.) Ben karşınızda Meclis Başkanı olarak size hitap ediyorum. Evet efendim?
Kamran İnan (Bitlis) — Türkiye Cumhuriyeti içinde iki tane büyük makam ve koltuk vardır; Devlet Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı ve hemen arkasından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı. İki büyük sıfatı birleştiren en büyük makam zatı devletleri Cumhurbaşkanı Vekilidir. Büyük sıfatı arızi olarak telakki etmek mümkün değildir efendim. Devlet, devamlılık esası üzerine kurulur ve icraat bulur efendim. Türkiye Cumhuriyeti şu anda Çankaya’yı boş telakki edemez, mümkün değildir. Devlet Başkanımızın yurt dışında bulunduğu zamanlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı'nın vekalet etmesinin Anayasada öngörülmesi, devletin ve icraatın devamlılığı bakımındandır. Zatıaliniz şu anda Anayasanın Cumhurbaşkanımıza tanıdığı bütün yetkileri ve görevleri üstlenmektedir. Binaenaleyh zatıaliniz iki tane tarihi hata işlemiş bulunuyor efendim; Affınıza sığınarak arz ediyorum: Birincisi bu iki büyük makam ve sıfatı böyle bir münakaşa mevzuu konusu yapmaktır. İkincisi bir tarihi hata yapıp bunu tescil ettirmeyin, bunu oylamaya koymayın lütfen. (MDP sıralarından alkışlar).