Mete Tunçay'ın "Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler" yapılının başına gelenleri anlatmıştım. Yapıt, İstanbul'da, Türkiye’nin başka yerlerinde özgürce dağıtılıp okunurken, Ankara'da toplanmıştı. Kitapçılardan yapıtı toplamaya gelenlere, aklama kararı olduğu bildirildiğinde, görevliler, şu karşılığı veriyorlardı:
Yazar aklandı, ama kitap aklanmadı!
“Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler” toplanıp götürüldüğü gibi, kitapçılardan, oradaki satıcılar, çalışanlarda götürülüyorlardı. Evrensel Kitabevi’ne geldiklerinde Aktan Bozer:
Çocukları götürmeyin, ben geleceğim! dedi. Birkaç saat emniyette kaldı.
Gazeteci olarak, olayı merak ettim, başka yerlerde satılırken, Ankara'da nasıl, neden toplanıyordu. Toplanan yapıtların içinde, Mete Tunçay'ın aklandığına ilişkin mahkeme kararı bir ek olarak bulunmaktaydı. Ancak kitapların salınmasına ilişkin bir karar, kitabın içine konmuş değildi. Belki de toplatma kararının kaldırıldığına ilişkin bilgi, Ankara'daki görevlilere ulaşmamıştı...
Bunun için İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 3 No'lu Askeri Mahkemesi’nin 15.11.1984 gün, 1983/491 sayılı kararını vermek istiyorum.
Başkan Necdet Karaağaoğlu, üyeler Hv. Yargıç Yarbay Aytekin Kızılkaya, Yargıç Kıdemli Yüzbaşı Erdoğan Genel, tutanak memuru Cemal Gökgöz'ün imzalarını taşıyan kararda şöyle deniyor
"Belge Yayınevi sahibi Ayşe Nur Zarakoğlu vekili avukat Hüseyin Özkan mahkememize verdiği 8.11.1984 tarihli dilekçe ile müvekkili Ayşe Nur Zarakoğlu'nun Belge Yayınevi'nin sahibi olduğunu, bu yayınevi tarafından yayımlanan Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler isimli kitabın yazarı olan Mete Tunçay hakkında mahkememize dava açıldığını, neticede beraat kararı verildiğini, bu kararın Askeri Yargıtay’da onandığını, adı geçen kitapların daha önce İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen karar gereğince toplatılmış olup halen İstanbul C. Savcılığı Emanet Memurluğu’nda bulunduğunu, kitabın yazarı hakkında beraat kararı verilmiş olmasına göre emanetteki kitapların yayınevi sahibine iadesine karar verilmesini istemiş olmakla bu hususta Askeri Savcı'nın yazılı mütalaası alındıktan sonra bu işe ait mahkememizin 1982/861 esas No'lu dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü:
Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler isimli kitabın yazarı Mete Tuncay'ın adı geçen kitaptaki yazılar nedeni ile TCK’nun 142/1 maddesini ihlal ettiği iddia edilerek hakkında mahkememizce dava açılmış olmasına, yapılan duruşma sonunda mahkememizce sanığın beraatına karar verilmiş olup bu kararın Asken Yargıtay 3. Dairesi’nce tasdik edilmek suretiyle kesinleşmesine, dava konusu kitabın Belge Yayınevi tarafından yayımlandığı, kapağındaki notları ve ayrıca bu yayınevi sahibinin de Ayşe Nur Zarakoğlu olduğunun dizi 13'deki tutanaktan anlaşılmış bulunmasına göre İstanbul C. Savcılığı Emanet Memurluğu'nun 29.6.1983 tarih ve 1983/554 sayılı emanet makbuzunda yazılı Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler isimli kitapların Belge Yayınevi sahibi Ayşe Nur Zarakoğlu'na geri verilmesine, 15.11.1984 tarihinde Askeri Savcının yazılı mütalaasına uygun olarak ve kanun yolları açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 15.11.1984'' (İmzalar).
* * *
Salı akşamı, Devlet Bakanı Mesut Yılmaz, "Devlet Konukevi" dediğimiz eski Ankara Palas'ta gazetecilere bir yemek verdi. Başbakanın dışında, bakanların çoğu oradaydı. Ankara Palas, yeni düzenlemeyle güzel olmuştu. Yöneticiliğine getirilen Nil Turagay, işlerin düzenli gitmesi için, şimdiye dek epeyce çaba göstermişti. Pek bir şey açıklamadılar, ama dışardaki lokantalardan, otellerden de çok ucuza geliyordu. Diyelim, Büyük Ankara Oteli'nde onbin liraya çıkan bir yemek, burada bin lira kadardı. Ancak devlet kamu kuruluşlarına hizmet veriyordu eski Ankara Palas. Böylece devlet konukları için otellere, lokantalara milyonlar ödemekten kurtulmuş da oluyordu...
Gazeteciler, bakanları, yakalamışken, bir şeyler öğrenmeye, gazeteci deyimiyle “sızdırmaya" çalışıyorlardı. Ayaküstü söyleşiler sırasında Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler, takıldı durdu. Konuşurken “Bellek" mi demişim, bakan sözü kesiyor:
Sıkma kendini, hafıza de, hafıza! Diyordu...
Peki diyordum, sayın bakan Zonguldak'ın "Ulus" ilçesine bundan böyle “millet ilçesi" mi diyeceğiz?
Öğretmenlerin sorunlarıyla, ilgilenmiş olmama da takılıyordu:
Siz öğretmenlerin hamisi misiniz? (koruyucusu musunuz?) diyordu.
O tatlı hava içinde, öğretmen kıyımını anlatmaya çalışıyor, okulunda yasak kitap bulunduğu ihbarı üzerine, bir öğretmenin müdürlük görevinden alındığını söylüyordum. Müdürü de ihbar eden, bir öğretmendi. Bakan, inanmaz görünüyordu. Yasak kitap dedikleri. Cem-May yayınlarının çıkardığı, piyasada satılan kitaplardı. Çoğu çocuk masalları, Bekir Yıldız'ın yapıtlarıydı. Talip Apaydın'ın kitapları da vardı. Ama ihbar ihbardı! Bu yüzden Musa Zerger, Seymenler İlkokulu Müdürlüğü'nden Keçiören Piyangotepe İlkokulu öğretmenliğine verilmişti...
Rehber öğretmenler sorunu büyük ölçüde çözüme ulaşmıştı. Vehbi Bey, meyve suyu içiyordu. Öğretmenler üzerine fıkralar anlatılıyordu. Vehbi Bey, bir Milli Eğitim Müdüründen dinlediği şu fıkrayı anlattı: Cehennemde, fokur fokur kaynayan kazanların başlarına ikişer de zebani konmuştu. Bir kazanın başında zebani yoktu. Cehennemi gezen yanındakine sordu:
Bütün kazanların başında zebani var, şu kazanın başında yok. Bu nedendir?
Çünkü o kazanda öğretmenler kaynıyor, zebani koymaya gerek görmedik!
Biri kazandan çıkmak, canını kurtarmak istese, öbürü bırakmazmış!
Herkes, bakanın bu fıkrasına çok güldü. O sıra, öğretmenlerin örgütlenmeleri gereğini düşündüm. Bir şey demedim...
Masalara dağıldık; kimi eşleriyle gelmişti... Bizim masada Teoman Erel, Selçuk Altan, Uluç Gürkan, Ayçan Giritlioğlu, Basın-Yayın Genel Müdürü Turgut Tülümen ile Devlet Bakanı Kazım Oksay var. Yan yana oturduğum Kazım Oksay'a, "Aybastı olayları"nı anlatmak istedim. Çıtlattım da azıcık. Vazgeçtim olayın ayrıntılarına girmekten. O, tatlı almaya gitti...
Dün Abdi İpekçi'nin ölümünün yıldönümüydü. Bu, "Ankara Notları"nı onun için yazdım. Gazetecilik görevimizi sürdürerek, o yolda ölenleri yaşatabiliriz. Abdi İpekçi'ye, sevgiyle...
2 Şubat 1985, Cumhuriyet