400. Gün Dörtlüğü...

İsmet İnönü ile ilgili olarak Süleyman Bey, Kurtul Altuğ'a şöyle der:
İsmet İnönü bir müessesedir. Siyaset apayrı bir şeydir. 1964 sonu 65 başında biz kendisini hükümetten uzaklaştırdık. Yahut istifasına sebep olduk. 1965'te bizim karşımızda muhalefet lideridir. 1969'da yine öyle. Zaten Sayın İnönü, 1972'de CHP Genel Başkanlığı'nı Sayın Ecevit'e bıraktı, 1973'ün sonunda da vefat etti...
Süleyman Bey’in Kurtul Altuğ'a söyledikleri, buncağız değildir, daha var: Sabah'ın 10 aralık günlü sayısında çıkan “Demokrasinin Yaralı Yılları" başlıklı yazı dizisinde, bir yerde de şöyle anlatıyor İsmet Paşa'yı:
Bir seviye idi, seviye!.. Çünkü bilirsin karşındaki adam bir seviyeden aşağı inmez. Mecbursun ona göre davranmaya...
Böyle diyor Süleyman Bey, İsmet Paşa için. Peki, iyi hoş da neden zamanında İsmet Paşa'dan politika dersleri almamış da hem İsmet Paşa’ya hem de Türk politikasına haksızlık edip durmuş bakalım? Türk demokrasisi yaralar almışsa, bunda kötü politikacıların payı yok mudur? Son AP kongresi bile bunun yakın, canlı örneklerinden biri değil mi? Kurnazlığına iyi, allem edip, kallem edip kazanmaya iyi, ama demokrasinin kuralları nerede kalıyor?
ismet Paşa, Süleyman Bey'in başında bulunduğu AP için ne düşünürdü? Bunu biliyorum. 1969 yılı olmalı. CHP Genel Başkanı İsmet Paşa, CHP Parti Meclisi'nde, AP'yi çok ağır eleştirir, bir yerde şöyle der:
Bunlar (yani AP liler), onlardan (Yeni Demokrat Partililerden) beterdir!
İsmet Paşa, bunu söylemiştir; bir yandan da “Kuyudan adam çıkararak" Celal Bayar'ın siyasal yaşama dönmesini sağlamaya uğraşmaktadır. Çünkü, Süleyman Bey'in hakkından. Celal Bayar ile takımı gelebilir. Kuyudan adam çıkarılır da. Süleyman Bey. İsmet Paşa’nın sağlığında, biraz "insaflı" davranabilseydi, Türk demokrasisi böyle olmaz, bu durumlara düşmezdi. İnsaflı olamamıştır. 1980’li yıllardan birinde, siyasal haklarına kavuştuktan sonra bir telefon görüşmemizde, Süleyman Bey şöyle demişti:
Ekmekçi, Allah sizden razı olsun!
Neden?
Yine de insaflı yazıyorsunuz.
Elbette insaflı yazacağız Süleyman Bey, biz siz miyiz?
Süleyman Bey, Deniz Gezmiş ile arkadaşlarına biraz “insaflı’’ olsaydı. Türk toplumu, Türk gençliği daha başka olurdu. Olmamıştır...
Eski Demokratlar, 1950'de iktidara gelir gelmez, yaptıkları ilk iş, Türkçe ezanı Arapça’ya çevirmek olmuştu. Bunu oy için yapmışlardı. Süleyman Bey, Türkiye'de, cami avlusunda başına takke geçiren ilk başbakan değil mi?
DYP-SHP ortaklığında "partizanlık” yine diz boyu. DYP'nin elindeki bakanlıkların kapısından, sosyal demokratlar bakamazlar bile. Bu ne biçim ortaklık? DYP’li bakanlara, eski MHP'liler, sosyal demokratlardan çok çok daha yakındır. Kimi polisler, CMUK’ya neden kızıyorlar? “Bu da nereden çıktı ”diye. Ellerine düşeni, “evire çevire "dövmenin zevkinden yoksun bıraktığı için mi?
CMUK'nın böyle topal çıkışında, Süleyman Bey'in etkisi olmadı mı? Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın hazırladığı biçimde tasan Meclis ten geçmişti. Hafit Çelenk, bunu bir açıkoturumda da söyledi. CMUK. DGM'ye giren suçlarda Doğu-Güneydoğu olaylarında uygulanacak biçimdeydi. Özette tam demokratik bir biçimde yasa çıktı. Ondan sonra Hacı TÖ, yasayı geri çevirdi. Geri çevirme gerekçesinde. Hacı TÖ, özetle şöyle diyordu:
“Yasa, Meclis'ten çıktıktan bir gün sonra üst düzeyde yapılan bir toplantıda. Başbakan'ın da bulunduğu bir toplantıda, şu düşünceler ileri sürülmüştür ve bu düşünceler. bizce de uygun görülmüştür...” Şimdi, Süleyman Bey de orada, üst düzey toplantıda o da var. Elbette, askerler var. Askerler istemiş olmalı. DGM'lik suçların CMUK dışında kalmasını. Süleyman Bey. neden savunmuyor orada CMUK’u da “Şapkasını alıp gidiyor7“ Bunu anlamak güç değildir.
Orada, Meclis'ten çıkan yasayı savunmuyor. Hacı TÖ'nün Veto 'su üzerine, Meclis'e dönen tasarı, işte böyle kör-topal çıkıyor...
Taşlama ustaları, zaman zaman “Ankara Notları”nın konuğu olur. Kimileyin Hasan Çelebi, kimileyin Mustafa Eşref. Bugün konuğumuz Mustafa Eşref; “500 günün dörtlüğü”nü yazmış. 500 güne daha 100 gün var. Bu dörtlüğü “400 gün" için de geçerli sayabiliriz. Şöyle diyor Mustafa Eşref:
“Biri: 'Ortadireğim', biri: ‘İşçim, memurum,/Dar gelirlim’ diyerek görümüzü külledi,/Onlar mı ters anladı, biz mi bir hata yaptık?/Kime ‘baba’ dedikse anamızı belledi.”
***
Bugün önemli bir gün; ismet Paşa'nın ölümsüzlüğe göçüşünün 19. yılı. Bu nedenle, saat 14.00’te SBF’de önemli bir toplantı yapılıyor. Onu izleyeceğim. Açık oturumu Osman Olcay yönetiyor. Seha Meray sağ olsaydı, o da katılır, konuşurdu sanıyorum. Kavaklıdere’de, Seha Meray'ın bir parkı vardı. Vedat Dalokay vermişti parka Seha Meray adını. Seha Meray adı, sonra kaldırılıvermiş; Seha Meray'ın adını kaldıran nasıl bir insandır, merak ediyorum. Seha Meray adı, yerine konmalı hemen.