27 Mayıs’ta Öğretmenler

Salı günkü Milliyet’te, yazılarını zevkle okuduğum, Necati Doğru’nun et boykotuna ilişkin bir yazısı vardı, şöyle bitiyordu: "Et boykotunun tutması mümkün değil. Çünkü boykotu, eti bu duruma düşürenlere karşı yapmak gerekiyor.'' Yazının girişinde de şöyle diyordu Necati Doğru.
"Ya domuz eti yiyeceğiz... Ya da birbirimizi. Şimdi inanmış gerçek Müslümanlar 'Domuz eti yemek de nereden çıktı?' diye sabır çekeceklerdir. Ama müthiş bir etobur olan biz Türklerin protein açığını kapatabilmemizin yolu ucuza mal olacak hayvan yetiştirip, onun etini yemekten geçiriyor..."
Necati Doğru'yu, bu yazısından dolayı açıp kutladım. Domuz etiyle ilgili yazılarımı yakından izlemiş. "Bir Çetin Altan seni izledi, o da bıraktı" dedi. Çetin Altan'la konuştuğumda da öyle demişti:
Ben seni destekledim, ama gericilerden çok kütür geldi yav! Gelebilir. Şimdi işbaşında bulunan güçler bilinmiyor mu? Çankaya'ya tırmanıp oturan Hacı Turgut Bey'in Nakşibendi müridi olduğunu söylemeyen, yazıp çizmeyen var mı? 25 mayıs cuma günkü Milliyet'te, Tunca Bengin ne yapmış? Birinci sayfadan, üç sütun üstüne resimli bir haber. "Dana eti diye yutturuyorlar. Domuz yiyoruz" başlıklı. Dokuz yılım geçti Milliyet'te, böyle “asparagas" haber görmedim. Bakın ne deniyor başlıkta: “İnsan sağlığı için son derece zararlı olan domuz etinin ucuz olduğunu, besiciliğin güç olmadığını ve bu nedenle kaçak üretimin cazip hale geldiğini belirten yetkililer. ‘Her ucuz eti almayın' diye uyarıyor." Baştan sona uydurma, masa başında yazıldığı nasıl da belli. Önce, bunu yazan Türkiye’de domuz yetiştiriciliğinin desteklenmediğini, buna kredi verilmediğini, ya bilmiyor ya da bile bile yazıyor. Tarım Bakanlığı, çift tırnaklı hayvan yetiştiricilerini destekliyor, bunu planlara alıyor, gelgelelim tırnak içinde 'geviş getirmesi şartıyla' diyor. Domuz da öküz gibi çift tırnaklı, ama geviş getirmiyor! Ne yapsın yani, zorla geviş mi getirsin? Domuz çiftliği kuranların başlarına gelenleri bilmiyor mu Tunca Bengin? Biga’da domuz çiftliği kurmak isteyen Yusuf Tavukçu'nun domuzları, nasıl gericilerin saldırısına uğradı? Yusuf Tavukçu, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu'na başvurdu. Kurul, Yusuf Tavukçu'nun başvurusunu incelemeye değer buldu. Gelişmeleri bilmiyorum; belki de Haydar Kutlu-Nihat Sargın başvurusunda olduğu gibi çiftliği yerle bir ettiren gerici yöneticilerin bilgilerine de başvuracak, sorgulayacak onları. Onlar da biliyor, Türkiye’de domuz etine karşı tepkileri, gazetecilerin bile gericilerin oyuncağı olabileceğini; ancak insan haklarına saygı gibi hayvan haklarına saygının da gerektiğini. Bunları şunun için yazdım, sanıyorum, dokuz yılım geçen bir gazetedeki haberi de eleştirmek hakkımdır. Basının kendi kendini denetlemesinden anlaşılması gereken de bu olmalı. Türkiye’de, domuz çiftlikleri kapanınca, turistler için ithalat yapılıyor!
Halk çoğunluğu aç, et yok. Olmayan ete, boykot yapılıyor. Çankaya'daki Sayın Hacılar da destekliyor bunu. Buyurun, but mu istersiniz, bonfile mi? Bir Bektaşi fıkrası vardır; domuzun biri camiye girmiş, cami görevlisi domuzu dışarı çıkaramıyormuş. Bektaşi bakmış bakmış:
Softanın domuzunu görmüştüm, ama domuzun softasını ilk kez görüyorum! demiş. Gazeteciler, bilir bitmez halkı aldatmasınlar bari! ,
Ankara, 'Hande' olayıyla çalkalanıyor. Bu da Çankaya'nın başında patlayacak gibi. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Tugay Özçeri’nin görevinden alınacağı söyleniyor. Ya Adalet Bakanlığı Müsteşarı Arif Yüksel? Onun suyu ısınmadı mı dersiniz? Çünkü DGM ile Çankaya arasında bağı kuranın o olduğu söyleniyor. DGM savcılığının hazırladığı ilk iddianame ne oldu? İlk iddianamede, Hasan Celal ile Hande ilişkilerine yer verilmemiş miydi? Kimin isteğiyle ikinci iddianame hazırlandı? Adalet Bakanlığı Müsteşarı, Hacı Semra Hanım'ın yazlık komşusu Arif Yüksel’in bu olaylarda etkisi ne oldu? Kim ifadeleri, meraklı Çankaya'ya, taşıdı.
'AA'nın 70. kuruluş yıldönümü kokteylinde, Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'yu gördüm. Söz arasında bir ara:
Siz bir yazınızla, bir savcının başını yaktınız! dedi.
Nedenmiş? Ne yapmışım?
Prof. Muammer Aksoy'un Adalet Sarayı'ndaki cenaze törenine katılan savcının mektubunu yayımlamışsınız. Savcı hakkında soruşturma mı açtırıyordu? Bakan, soruşturmayı bakanlığın başlattığını söyledi. Soruşturmayı başlatan müsteşar mıydı?
Allah Allah! dedim içimden. Olay şuydu: Prof. Muammer Aksoy'un Adalet Sarayı önündeki törenine, pek az yargıda, savcının katıldığını yazmıştım; Ankara savcılarında Rahmi Özel, bir mektup yazarak kendisinin de törene katıldığını bildirmiş, ben de onu yayımlamıştım. Yani eksiğimi tamamlamıştım. Bakan Sungurlu’nun soruşturma açmasına şaştım kaktım. Müsteşarına gücü yetmeyen Sungurlu, savcıya soruşturma açtırıyordu. Savcının mektubu 20 Şubat 1990 günlü "Ankara Notları"nda çıkmıştı. Mektubu yayımlayan benim, neden benim için soruşturma açılmıyor ki?
Sümeyra Çakır, dün 44 yaşına bastı. Frankfurt'ta, İstanbul’da Sümeyra için toplantılar yapıldı. Sümeyra 1946 doğumluydu. 8 şubat perşembe günü toprağa verdik Sümeyra’yı, İstanbul'da, Zincirlikuyu’da. Ruhi Su’nun yamacına gömüldü. Gerçekte, sevenlerinin gönlüne gömüktü. Eşi Hasan Çakır, son bandını yolladı. Adı "Gülün Elinden." Kul Hüseyin’den derlemiş. Şöyle: "Dostun bahçesinde güller / Ne bilsin halimden eller / Şakıyıp öter bülbüller / Gülün elinden elinden”
Sümeyra, Pir Sudan'dan derlediği 'Hoş Geldin’ türküsünü de bizler gibi Türkiye'den Almanya’ya, gurbettekileri görmeye gidenler için söylemiş: "İki yad idik buluştuk / Şükür bir daha kavuştuk /Muhabbet kapısın açtık / Dostum hoş geldin, hoş geldin."
Sümeyra'nın gurbet ellerde ölümünü düşündükçe içim kararıyor. Onun genç, kırk dört yaşını kutladım dün içimden. Onu ananlarla, yaşatanlarla birlikte oldum. Müziğin de vatanı, yurdu yok. Sevda-Cenap And Müzik Vakfı'nın, 7. Uluslararası şenliklerine gittim. İtalyanların "Mantova Oda Orkestrası" dinlendirdi beni. Sevda - Cenap And Müzik Vakfı'nın Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet A. Başman’la tanıştım. Demokratların ilk Milli Eğitim Bakanı Avni Başman'ın oğluymuş. Onunla uzun uzun babasını konuştuk. Avni Başman'a, DP liderleri, Köy Enstitülerini kapatacak, kökünü kurutacak yollar bulmasını söylerler. Avni Başman, bunu reddeder. Görevinden istifa eder. Demokratları eleştirir. Partiden atmak isterler. Bir de bakarlar ki, partiye üye değil! 27 Mayıs'ta öğretmenleri düşündüm. Her dönemde öncülük yapan öğretmenleri. Toplumumuzun en bilinçli kesimi öğretmenler. En çok haksızlığa uğrayan, ezilmek istenen, ezilmeyen, yassılmaysa onlar!
Eğiticiler, yarın sendikalaşmak için valiliğe başvuruyorlar. Ankara Valisi Saffet Arıkan Bedük, adını Atatürk'ün Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan'dan aldığını bana söylemişti. Bakan Arıkan, amcasının arkadaşıymış. Saffet Arıkan Bedük, öğretmenlerin sendika girişimiyle ilgili olarak bakalım ne yapacak?
Bugün 27 Mayıs, mayısların güzeli hoş geldin! Düşmanı da dostu da çok 27 Mayıs’ın. Değeri, en büyük yapıtı anayasasında; her geçen gün daha iyi anlaşılıyor, aranıyor.
Yazıya etle başladık, etle bağlayalım. Et yok, çiftlikler kapanalı, domuz eti hiç yok. Bulsak da yesek! Mahmut Makal, Abdullah Cevdet'in ikiliğini (beytini) söyledi, şöyle: "İçmem susuzların elinden su / Açlar arasında ben tok olamam."
* * *
Düzeltme: "Özallar Ne Yiyor?” başlıklı "Ankara Notları”nda, Cumhurbaşkanlığı ile ilgili olarak verilen bütçe rakamları, trilyon değil milyar olacaktır. Düzeltir, özür dilerim…