Geldikleri Gibi Giderler...

Kanada Müşteşarı Harry Sterling ile eşi Lynne'ın verdikleri kokteyldeydik, dinlenceden yeni döndüğüm günlerdeydi, Lynne Sterling bir ara:
Amerika'ya giderseniz, sizi otobüse almazlar, diye takıldı. Öylesine yanmışım ki, Taşucu'nda zenciye dönmüşüm demek...
Kanadalıların geleneksel "Uluslararası Şarap-Peynir Günü"ndeydik. Harry ile eşi Lynne, evlerinde güzel bir toplantı düzenlemişlerdi. Vedat Dalokay, Deniz Baykal, Prof. Necmi Özgür de oradaydılar. Yiyecek olarak binbir çeşit peynir vardı. Sterling’ler resmi seviyorlar. Kokteylde, ressamlar, yontucular da var.
Cuma akşamı, Fransız büyükelçisi F. Rouillon’la, bir dost evinde yemekteydik. Bilmiyordum, Fransız elçisinin ozanlığı da varmış. Şiirler yazıyormuş, ama kimse bilmiyormuş ozanlığını. Türkiye ile Fransa arasındaki soğukluğu gidermek için, elinden gelen çabayı gösterdiği izlenimi bıraktı. O günkü duruşmaya da. Fransız Basın Ataşesi Jacquelıne Sejean gelmişti.
Türkiye'de bir yıldır, radyo ve TV'lerde Fransız şarkılarının çalınıp, söylenmediğini biliyordum. Tiyatrolarda, Fransız yazarlarının oyunları oynanmıyordu. Fransız hükümetinin, Türkiye için ayırdığı öğrenci bursları ile, uzmanlık bursları geri çevriliyordu. Fransız yazarlarının oyunları, devlet tiyatrolarında oynanmıyordu ya, bu yıl İstanbul'da Albert Camus’nün "Caligula”sı oynanacak. Gencay Gürün bunu gerçekleştiriyor.
Yılmaz Güneyin, Paris’te "Kürt Enstitüsü”nden kaldırılışı olayını büyükelçiye sordum. Özetle şöyle karşılık verdi:
Kürt Enstitüsü, Paris’te, oradaki Kültlerin, aydınlarının toplandıktan bir enstitüdür. Bunun kuruluş amacında, kuruluşa izin verilmesinde, Türkiye de bir Kürdistan oluşturulması diye bir şey söz konusu değildir. Çünkü, Fransa Lozan Antlaşmasına bağlıdır.
Belleğimi yokladım, Lozan Antlaşması’nı uzun yıllar imzalamayan bir devlet geldi usuma: Amerika... Yine Amerika uzun yıllar, Anadolu hükümetini görmezden gelip, büyükelçiliğini İstanbul'da tuttu. Ankara'ya çoook sonraları taşındı. Türk diplomatları ilk, Amerika’da, Ermeni militanlarınca öldürüldüler. Basında, çeşitli çevrelerde yapılan tüm uyarılara karşın, yeterli tepki gösterilmedi. Dünya jandarması Amerika'da Ermeni yıldırıları sürerken, öç anıtları dikilirken, hemen hemen çıt çıkmadı. Üzüntü bildirilmekle yetinildi. Hiçbir Türk büyükelçisi, Hasan Esat Işık’ın, valizini alarak Paris’i terketmesi örneğini vermedi. Neymiş neymiş, ABD büyük devletmiş, hem ondan yardım alıyormuşuz; son Amerikan Temsilciler Meclisi'nde alınan kararı konuşuyorduk.
Amerikan kovboy şarkılarını radyo programlarından çıkarmanın ne yararı olabilir?
Geldikleri gibi giderler! demiş Mustafa Kemal. Unutmayalım...
İnönü, anılarında, Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlardan çektiklerini anlatır. Sabahattin Selek’in kaleme aldığı anılarda. İnönü "Almanlar Türkiye'ye gitmek üzere gelmemişlerdir” der. Birinci cildin sonu şöyle biter.
"...Bu bahsi bağlarken birkaç söz söylemek istiyorum. Birinci Cihan Harbi’nde Almanlarla beraber çalıştık. Anlaştığımız zamanlar oldu, çatıştığımız zamanlar oldu. Çok defa Almanlar da bizden şikâyetçi olmuşlardır. Almanlarla münasebetlerimizin hususiyetini belirtmek için şunu işaret etmek isterim ki, Türk-Alman ittifakı içinde beraber çalıştığımız Almanların, Alman İmparatorluğu menfaatine birtakım hesapları vardı. Bilhassa Suriye'de ve Arabistan'da hususi bir politika güdüyorlardı. Bize, yüzümüze karşı açıkça söylediklerine göre, Ermenilere yapılan muameleden son derece kırılmışlardı. Gerçi onlar zulüm görmüşlerdi, kötü muamele görmüşlerdi. Almanlar da buna üzülüyorlardı, ama Ermeniler de bize yapmışlardı. Bu noktayı hiç hesaba katmıyorlardı. Almanların Araplara karşı politikaları büsbütün başkaydı, onlara hususi bir muamele yapıyorlardı ve aslında harbi kazansalardı, yani Almanların istedikleri ölçüde kesin bir zafer kazansaydılar, onlardan kurtuluş kolay olmayacaktı. Açıkça görünüyordu ki, Türkiye'ye gitmek üzere gelmemişler..."
İnönü'nün satır arasında söylemek istedikleri, bilmem anlaşılıyor mu?
24 eylül, İsmet İnönü'nün doğumunun yüzüncü yılı. Güzel bir rastlantıyla, dünyada gençlik yılı. Bu yıl içinde, "Ankara Notları”nda İnönü, anılarla yaşatılmaya çalışılacak...