Doğumunun yüzüncü yılında bugün İsmet Paşa'dan söz etmek gerek. Günlerdir kafamda, çatmaya çalışıyordum çatıyı. Bugün, onun yüzüncü yılı ya, yarından sonra 26 eylülde de, Dil Devrimi'nin elli ikinci yılı. O gün de Dil Bayramı. Türk dilinin "yabancı diller boyunduruğundan" kurtarılması amacıyla, Atatürk’ün başlattığı devrimin bayramı.
26 Eylül 1932, ilk Dil Kurultayı'nın Dolmabahçe Sarayı'nda yapıldığı gün. Dil Kurumu'nun ilk kuruluş tarihi bundan biraz öncedir, 12 Temmuz 1932. Ancak Kurultay da Halit Fahri (Ozansoy) bir önerge vererek, 26 eylülün “bu büyük günün bayram olarak kutlanmasını" ister, önerge oybirliğiyle benimsenir. Halil Fahri Ozansoy, bayramı öneren kişi olmakla birlikte sonradan döner. Kuruma da, dilde özleştirmeye de karşı çıkar.
Atatürk’ün başlattığı Dil Devrimi'ni, İnönü yaşatmak için büyük çaba harcadı Ezanın Arapça değil de, Türkçe okunması, Atatürk döneminde başlatılıp özlenmesi yanında, yasa olarak İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı döneminde gerçekleştirildi.
Atatürk de, İnönü de, Dil Kurultaylarının sürekli izleyicileriydiler. İnönü, sık sık Kurultaydan sonra, Kurultay onuruna kokteyller vermiş, her Kurultaydan sonra, yöneticileri yemeğe çağırarak onurlandırmıştı...
İnönü'nün demeçlerini, konuşmalarını karıştırıyordum: 26 Eylül 1941'de, "Dil Bayramı dolayısıyla" yayımladığı mesaj, çok ilginç geldi. Şöyle diyordu İnönü:
"Dil Bayramı'm sevinçte kutluyoruz. Bu bayramın, vatandaşlarıma bir büyük davanın heyecanını tattırdığını ve ödevlerini hatırlattığını düşünüyorum. Bizim inandığımız ve bağlandığımız esas şudur ki, milletimize layık olduğu kültür hâzinesini az zamanda sağlayabilmek için dilimizin, milli dil olarak işlenmiş ve yükselmiş olması gerekti. Bu memleketin aydınları, belki yüz yıldan beri eksiği görmüşlerdir. Milli dili arıtmanın bu kadar uzun ve yavaş sürmesi, aydınların kendi zevklerinde çok kıskanç olmalarından ve herkesin kendi ölçüsünü en üstün tutmasındandır. Eğer Türkler, bilimin her dalında yabancı diller için çalıştıkları kadar kendi öz dilleri için emek çekselerdi. Türk dili çok zamandan beri eksikliklerinden tamamıyla kurtulmuş ve medeniyet dünyasının örnek bir dili olmuş bulunurdu. Aynı alışkanlık bugün de bizi kolayca elde edeceğimiz çok ilerleyişten alıkoymaktadır. Ulusa söz işittiren ve okutabilen her aydınımız, dil işinde bir tek yabancı kelimenin eksik olmasını özenmeye değer bir zevk saysa birçok sıkıntıyı hiç fark etmeden geçebiliriz.
Dil Bayramı, büyük ve ulusal bir devrimin gerçekten işaretidir. Bu devrimin yolunda inanla ve sevgiyle yol almak ve yol aldırmaya çalışmak, hepimiz için borçtur. Büyük bir millet, milletler arasında kendi dilini yapma olmayan öz yaradılışıyla göstermek zorundadır. Milletler arasındaki boğuşma ve savaş, vatandaşlarımın gözlerinden kaçmaz ki, yalnız demirle çatışma değildir. Milletlerin benliklerindeki güç, yaşamaları için en sağlam kaynaktır. İşte bundan dolayı ve milli benliğe doğrudan doğruya dokunduğunu düşünerek dil çalışmalarını sevgiyle ve ilgiyle genişletmeliyiz.
Yeni bilim terimlerinin okullarda verdikleri neticelerden memnunum. Kültür dilimiz hızla arınma yolundadır. Henüz eksik olan terimler de tamamlanırsa, dilimiz birden çok gelişmiş olacaktır. Bu meselelerin her biri bizim için, ayrıca önemlidir.
Büyük Atatürk'ün Türk dili uğrunda harcadığı emekler boşa gitmemiştir ve asla boşa gitmeyecektir. O'nun kutsal adını, derin sevgiyle anıyoruz. Türk dili için son anına kadar beslediği geniş umutları gerçekleştireceğiz. Bayramı vatandaşlarıma bu düşünceler ve duygularla kutluyorum."
İnönü’nün yaş yıldönümleri, sade, güzel törenlerle kutlanırdı. Gazeteci olarak onları kaçırmamaya çalışırdım. Şaka yapar, takılır, ünlü kahkahalarını patlatırdı. Bir yıldönümü için, CHP yönetimi Bulvar Palas'ta bir tören düzenlemişti. İnönü geldi, hemen sordular:
Paşam ne içersiniz?
Ne var?
Her şey var Paşam, rakı var, votka var, cin var...
Bir votka içeyim dedi. Sordular:
Neyle içersiniz?
Votka bir şeyle mi içilir? dedi. Garsonun getirdiği votkayı yudumladı.
Kimin, birinin anısında okumuştum, İsmet Paşa, asker olmasa politikacı olmasa, yazar olurmuş. Bundan habersiz, uçakta 1969 yılında Diyarbakır'a giderken sormuştum Paşa’ya:
Türkiye 'de en güzel yazı yazan, dilimizi en iyi kullanan kimdir?
Durdu, düşündü o sordu bu kez:
Kim, sen söyle...
Sizsiniz diye karşılık verdim. Bugün dilimizi en güzel kullanan... Durdu yine. Karşılık vermedi. Bir kız gibi utanmış, kızarmıştı...
Doğru değil mi Paşam?
Ne bileyim ben? dedi. Sen söylüyorsun!
1959 yılında, İnönü 75 yaşını kutladı. CHP Gençlik Kolları, başkanları Ergun Ertemle birlikte, Paşa’ya giderek "platin yaş dönümü"nü kutladılar. Gençlik Kolları Başkanı Ergun Ertem -sonradan CHP Senatörü oldu- bir konuşma yaptı: "Türkiye'mizde başında bulunduğunuz büyük demokrasi mücadelemizin gerçekleşmesi uğrunda, devrimlerin savunulması uğrunda göğüsleyemediğimiz güç yoktur" dedi. İnönü, onlara şu karşılığı verdi:
"Arkadaşlar, benim yaş günüme gelmekle neşemi bir kat daha arttırdınız. Hepinize teşekkür ederim. CHP Gençlik Kolları adına konuşan arkadaşlarımızın gençliğin demokrasi, devrimler, hürriyet ve insan hakları konularında azimli olduğunu belirtmesi yaş günümde benim için en değerli armağan olmuştur. Bugün gençliğin enerjisini kendi ruhumda hissediyorum. Hepinizin gözlerinden öperim."
24 Eylül 1984, Cumhuriyet