Boğaz Köprüsü’ne Video Konamaz mı?

Küçük kardeşim, ticarete çok meraklıydı; hemen bir şeyleri paraya çeviriyordu. Evde gazete mi var; kesekâğıdı yapıp bakkala satıyordu. Kesekâğıdı yapmayı nereden öğrenmişse öğrenmişti; babamın fırınından hamur alıyor, hamurlarla yapıştırıyordu kâğıtları. Ağır çekerse, daha iyi oluyordu.
Daha ilkokula başlamış, başlamamıştı. Bir ara piyango çektirmeye meraklandı. Koca koca adamlar, kadınlar gelip, onun hazırladığı kâğıtları çekiyorlar, şanslarına çıkanı alıp gidiyorlardı. Bazı kâğıtlara da “boş” yazıyordu. Piyangosunda taraklar, firketeler, kurdeleler, makaslar, daha birçok şey vardı. Zengindi yani... Sabun, kirman bile vardı.
Kardeşimin foyası, anamın tarağını arayıp bulamamasından sonra ortaya çıktı. Herkes kıvranmaya başladı. Ablam:
Ana, benim de tokalarım yok! diyordu. Ardından makasın da olmadığı, evden daha bir sürü şeyin yittiği anlaşılınca, gözler piyangoya dikildi. Kardeşimin serüveni de sona erdi...
Geçenlerde, bir okulda maçta seyirci çocuklar bağırıyorlardı hakeme:
Köprüyü sattık, sıra hakemde!
Boğaz Köprüsü’nden geçişler parasız olamaz mı, diye düşünüyordum; ne parasızı, üstelik satışa çıkarılıp, senetleri kapışıldı!
Karayolları eski genel müdürlerinden Şerafettin Uzuner’le konuştum; şöyle dedi:
Boğaz Köprüsü’nden taşıtların geçişlerinde ücret ödenmesi nedeniyle yığılmalar ve beklemeler meydana gelmektedir. Beklemeler günün bazı saatlerinde uzun kuyruklara ve yoğun birikimlere neden olmaktadır. Giderek artan Boğaz Köprüsü taşıt trafiğinin akışını, kâr amacıyla paralandırma diyebileceğimiz ekonomik caydırıcı önlemlerle aksatmak doğru olmaz. Ayrıca köprü üzerindeki taşıt yığılmaları, fazla yakıt yakılmasına, köprünün taşıyıcı elemanlarının daha çok yorulmasına, en önemlisi, zaman kaybına neden olmaktadır. Ülke bütçesinde devede kulak sayılabilecek köprü gelirlerini başka kaynaklardan sağlayacak önlemler alınarak, en iyisi köprüden geçişin serbest bırakılmasıdır. Böylece, geçişte doğan yığılmalar önlenecek, vatandaşlar, rahat bir geçiş yapabileceklerdir. Batıda, paralı yol ve köprü yapımı geçerliliğini yitirmeye başlamıştır. Çünkü bu tür işler, kamuya hizmet amacıyla yapılır. Kâr amacıyla yapılmaz...
Kimi karayolcular, çokluk, yolların, köprülerin paralı olması görüşünü savunurlar; bunu emek verip yaptıkları yolların, köprülerin bakımı için öngörürler. Buna karşın, Şerafettin Uzuner, halk yararına olanı söyleme yürekliliğinde bir kişi.
Başbakanlığa ayrılan, tüm bakanların oturdukları "Yüksel Sitesi"nin dairelerine, 14 bakan için, ev eşyası alınması kararlaştırıldı. Üşenmeyip bunların bazılarını sırasıyla yazayım; önce demirbaşlar:
Buzdolabı (büyük ve küçük boy), çamaşır makinesi (tam otomatik), fırınlı ocak (elektrikli), televizyon, elektrik süpürgesi, avize (kristal ve diğer), video.
Başbakan adına müsteşar Hasan Celal Güzel'in , imzasını taşıyan genelgeye göre, sayın bakanlara bunlar devlet kesesinden alınacak. Ancak "video" hangisinden olacak? Ne marka? Belli değil. Video kasetlerini kim alacak, devlet kesesinden mi, bakanın kesesinden mi alınacak? Bilinmiyor.
Usuma, tek parti dönemi bakanlarından Sırrı Day’la ilgili bir anı geldi. "Ankara Notları''nda değinmiştim: Cumhurbaşkanıyla bir gezide, yağmurda pantolonu ıslanır, yedek pantolonu olmadığı için yemeğe gidemez, pijamasının uçkuru olmadığı için de yatağından çıkamaz Sırrı Day. Bir bunları, bir de konutuna devlet kesesinden video alınacak bakanları düşünüyor insan ister istemez.
12 Kasım 1984 günlü genelgeyi okumayı sürdürelim, bakalım daha neler alınıyor bakan evlerine; örneğin mobilyalar:
Misafir odası takımı (modern veya yarı klasik), yemek odası takımı, yatak odası takımı (gardropsuz), oturma odası takımı, çocuk odası takımı (ihtiyaca göre alınacak), televizyon sehpası, mobilya aksesuarları (sehpalar, telefonluk, portmanto vs. ihtiyaca göre alınacak)
Bakan çalışma odası da şöyle donatılacak: Çalışma odası takımı (çalışma masası ve müştemilatı). Kitaplık unutulmuş, niye acaba? "Rahle" yeter diye mi? O da yok...
Bakın, halı ile perdeye önem verilmiş. İki halı, altı metre karelik olacak. İki halı ise iki, üçer metre karelik, güneşlik perde, tül perde, kadife ya da kumaş perdelerin sayıları da, türleri de belli değil. Bakan evlerini donatacak görevliler, bu konuda güçlük çekecekler. Bakanın eşi hangi rengi sever ne bilsinler?
"Mutfak malzemeleri”nin neler olacağı yazılmamış. Artık anlaşılır. Yalnız mutfakta ağaç bir masa olacak, sandalyeler de gereksinime göre alınacak denmiş. Gereksinim değil elbet "ihtiyaç” deniyor...
“Özel tahsisli konut” denilen bu yerlerde, konutların, ısınma, işletme, bakım, onarım giderleriyle demirbaşlar, saydığımız tüm giderler, elektrik, su, gaz, temizlik, telefon, kapıcı, aşçı, kaloriferci, bahçıvan giderleri devletten karşılanacak. Bu, kamu konutları yönetmeliğinin 26. maddesinin "b" bölümünde yazılı. Takunya, leğen, ibrik sanırım bu bölüme girer!
Bunların hepsi iyi, hoş da; Başbakan Özal’ın "kemerleri sıkın" buyruğunu vermesi insanı şaşırtıyor. Cumhunyet'in 6 Aralık 1984 günlü sayısında çıkan, genelgede Turgut Bey, kamu kurum ve kuruluşlarına buyuruyor; işlerin tasarrufa uyularak yürütülmesini, ek ödenek isteğinde bulunulmamasını öneriyor. Ben de düşünüyorum, Boğaz Köprüsü’nün ortasına bir video konulamaz mı?