Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Bey, “Ayşe"ye klark çekti. Ayşe, olduğu yere yığıldı kaldı!
Batmak üzere olan 4O0’e yakın şirketi iyileştirmek için “rehabilitasyon" programı uygulanacağını söyleyen Cahit Bey, "Ekin A.Ş.."yi, yani Ayşe'yi daha doğmadan ölüme bıraktı...
Ayşe'nin başına gelenleri anlatmıştım: “Ekin A.Ş."nin kurucuları, yasal haklarından, yönetimin keyfi tutumuna karşın vazgeçmeyeceklerini açıkladılar. Ekin A.Ş.’nin Genel Sekreteri Haluk Gerger, basına yaptığı açıklamada, "... bünyesinde seçkin bir aydınlar topluluğu barındıran, yurt içinde ve dışında yoğun ilgiyle karşılanan Ekin'in yaşama geçirilebilmesi için kurucular, hiç kuşkusuz, üzerlerine düşen sorumluluğun gereklerini yerine getireceklerdir” dedi. Haluk Gerger, daha sonra şunları söyledi:
“Bu noktadan harekele, yasal ve yurttaşlık haklarını korumakta kararlı olan “Ekin" kurucuları, ana sözleşmenin amaç maddesini, Devlet Bakanı’nın açıklaması ve Türk Ticaret Kanunu’nun 271. maddesi uyarınca daha açık bir biçimde tekrar oluşturarak yeniden kuruluş için Bakanlığa başvuru işlemini tamamlamaktadırlar. Haksız bir biçimde engellenen kuruluş bu başvuruyla birlikte Bakanlığa yeniden iletilmekte ve idareye yasalara uymak için yeni bir olanak böylece tanınmaktadır. Yönetimin yasalara bağlılığı ve yasalar önünde eşitlik ilkelerini zedeleyen keyfi davranışını bu kez tekrarlamayacağını umuyoruz."
Cahit Bey, neden Ayşe'ye klark çekti? Cahit Bey'in gazetelerde çıkan resimlerine baktım. Bıyıklarının kesimi gözüme çarptı. Bakıştan, bir kaşının kalkık oluşu, saçlarının taranışı ünlü birini anımsattı. Clark Gable'i. Çocukluğumuzda filmlerine bayılırdık. Sacide Hanım’la konuşuyordum, konu Cahit Bey'di. Sacide Hanım:
Ayol, sen bilmiyor musun? dedi O kendisini Clark Gable'a benzetir!
* * *
4 Şubat 1985 günlü “Üfürük" başlıklı "Ankara Notları"na, İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürü A. Teoman Güner, bir açıklama gönderdi. Açıklamasının sonunda, “...hakikatlere hakikat dışı iddialar kadar sütununuzda yer vermekten kaçınmayacağınıza inancımı muhafaza ediyorum" diyor. Elbette yer vereceğim. Açıklamanın bazı bölümleri şöyle: (Genel Müdür'ün açıklamasında sağlıklı görmediğim yönleri, ayraç arasında yeniden sordum. Kendi yanıldığım noktaları da belirttim.)
-“Namaz kılmayanlar, sürekli izleniyor mu, izlenmiyor mu? diyorsunuz. İtiraf edeyim ki, ben de namaz kılmıyorum. Biz, ibadetin Allah ile kul arasında olduğuna inanıyoruz? O sebeple. namaz kılmayanı veya kılanı takip etmemiz söz konusu olmadığı gibi kimseye de takip ettirmiyoruz.
-Genel Müdür olarak yardımcılarımla her zaman hizmetin gereği temas ve görüşme halindeyim. (Genel Müdür, yardımcısı A.K. ile de konuşuyor mu? A.K'nin yetkileri alındı mı, alınmadı mı? O da bakanlığa başvurdu mu?)
-Kurumun Genel Müdürlük binasının 5. katında mescit yapılması söz konusu değildir. Genel Müdürlük binası dışında, daha önce açılmış bulunan küçük bir yerde mesai saatlerine raslamamak üzere isteyen personelin namaz kılmasına müsaade edilmeye devam olunmaktadır.
(Doğru. Genel Müdürlüğün beş değil, dört katlı olduğunu sonradan öğrendim.)
-Yazınızda, Ş.K. rumuzuyla ismi geçen hakkında sahte imtihan belgesiyle işe girmek suçundan devam eden dava bulunmamaktadır. Bu konuda Ankara 1. Sorgu Hâkimliği’nin 8.2.1983 Tarih E 1979/172. K. 1983/10 sayılı kararıyla mahkemenin men'ine karar verilmiştir.
(Genel müdür, genel müdür olmadan önce avukatlık yaptı mı? Ş.K.‘nın da avukatı mıydı?)
-M.H. rumuzuyla anılan Mustafa Haspolat İş ve işçi Bulma Kurumu’na 33 yıl hizmet vermiş bir personel olup, halen Konya Bölge Müdür Yardımcılığı kadrosuyla Ankara Şube Müdürlüğü görevini tedvir etmektedir. Adı geçenin sıkıyönetimce Eskişehir’e girmesinin yasaklandığı yolunda kuruntumuza intikal etmiş herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. (Doğru, ancak rumuz M.H. değil, D.T.S. olacaktı. Genel Müdür Eskişehir'e girmesi yasaklanan D.T.S.'yi de yazabilirdi Sadece yalanlayarak, doğruya varılamaz.)
-Kurumu yöneten ve temsil eden genel müdür odasının bu durumla mütenasip bulunmadığı, hatta bu konuda TBMM KİT Komisyonu'nda tenkitlere maruz kaldığı göz önüne alınarak hizmeti daha sağlıklı ve verimli yürütebilecek şekilde yeniden düzenlenmesi cihetine gidilmiştir. Kamu kuruluşlarının imkânlarından istifade ile söz konusu düzenlemenin en ucuz şekilde gerçekleştirilmesine azami gayret sarfedilmektedir. Nitekim bugüne kadar sadece 694.552 TL. harcama yapılmıştır. (Hizmetin sağlıklı ve verimli yürütülebilmesi için, kurum personeli üst üste otururken, bir katı olduğu gibi Genel Müdüre ayırmak niye? Genel Müdürlük katında iki çalışma odası, banyo, dinlenme odası, konuk kabul odası vb. lüks mü, değil mi? İki renkli TV, iki video alındı mı, alımadı mı?)
-Yemekhanede görevli fiş memuru iken, Sosyal İşler Şube Müdürlüğüne getirildiği isim belirtilmeden ileri sürülen Nurettin Çakıroğlu, Ankara Meslek Yüksekokulu mezunu olup, kurumda geçmiş 11 yıl 5 ay 17 günlük hizmeti bulunmaktadır. Söz konusu personelin bu müdürlüğe getirilmeden önceki görevi fiş memurluğu değil, İstihdam Daire Başkanlığı Dış Plasman Şube Müdürlüğü raportörlüğüdür. (Genel Müdür, personelin eylemli olarak fiş memurluğu yaptığına nedense değinmek istememiş. Kadrosu başka yerde olabilir.)
* * *
Aybastı olayı konusunda İçişleri Bakanı neden susuyor? Bu son gelişmelerle Bakan, sorumlu duruma düşmüyor mu?
13 Şubat 1985, Cumhuriyet