Ankara Akşamları...

Bu, "Ankara Notları"nda TRT ile sürdürmek istiyorum. TRT’nin sorumsuzca, çiftlik gibi kullanılmasının önüne geçilmelidir. Daha önce de değindim, "Alişim" dizisi ile ilgili olarak, Yücel Çakmaklı'nın Yugoslavya'ya gönderildiğini, sözde "Tuna boylarında" film çekildiğini belirttim, "Alişim", "Alişim İle Zeynep" adıyla TV'ye geldi. "Alişim"e yüz otuz milyon TL. gittiğini duyunca içim cız etti. "Alişim" sözde, birkaç yüzyıl öncesinin Tuna boylarını sergileyecekti, izleyenlerin belirttiklerine göre, o yüzyılların Türk folkloru diye, Yugoslav folklorunu yansıtmamışlar mı? İleri sürüldüğüne göre, "Alişim”in Yugoslavya'da değil, daha yukarılarda geçmesi gerekmekte, izleyenlere göre, tarih de çarpıtılarak yansıtılmış olmuyor mu şimdi? Mezarlık, cami, han hamam görüntüleriyle toplumun alın- teri, nerelere akıtılmış göreceğiz.
TRT'ye, bir dizi yapan köşeyi dönmemeli artık!
TRT-3'te yılbaşından bu yana yapılan değişikliğe gelen tepkiye değinmiştim, son "Ankara Notları"nda. "Cumhuriyet" okuru, bir bilim adamı olan V.O. şöyle sürdürüyordu tepkisini:
"...Hiç kimsenin hangi konumda olursa olsun beğenilen, zevkle izlenen ve geniş bir kesime seslenen bir yayını kendi çıkarları için değiştirmeye hakkı yoktur. TRT Eğitim Dairesi nasıl bir ölçüyle bizi olağandışı programlarla eğitmeye kalkıyor? Acaba onlar bilgi, görgü ve kültür yönünden bizden daha çok mu yüklüler? Hiç sanmıyoruz...
Kanımızca bu tip yayınların başka bir amacı da aydın kesimi Türk müziğinden soğutmaktır Alışık olduğu bir türden müzik dinlemeyi uman bir TRT-3 dinleyicisi, düğmeyi çevirdiği zaman hiç alışmadığı biçimde türkülerle karşılaştığında acaba bu tür müziğe karşı ilgi duyabilir mi?
TRT ayrıca bu programla halkı açıkça aptal yerine koymaktadır: "Haftanın şarkısı" adı altındaki bir çocuk şarkısı her gün 15.55'te günlerce üst üste bağırtılmaktadır. Yılbaşından sonraki ilk programda aynı şarkı iki hafta süreyle her gün boy gösterdi. "Haftanın çocuk şarkısı" ya da "birlikte söyleyelim"in yeri TRT-3 müdür? Görevlilere soruyoruz, acaba hangi çocuk bu kanalı izlemektedir?
‘Dereden tepeden kim aşar/Laylay lam/Avcı eline kim düşer / Lay lay lam.
Arşın ayağı kim sevmez / Loy loy lom / Burma bıyığı kim bilmez / Loy loy lom.
Kaplumbağaya kim geçilir / Ley ley lim / Uyku kralı kim seçilir / Ley ley lim'
Bu tavşan şarkısı'nın yeri bir pazar akşam üzeri TRT-3 müdür? TRT görevlileri halkla alay mı ediyorlar? Bir TRT yetkilisi gazetenize, bu konuda yapılan eleştirilerle ilgili olarak bir demeç verdi. "Bu konuda eleştirilere uğradığını, ancak yakında FM-4 kanalıyla eski TRT-3 düzeninin geri getirileceğini söyledi. Şimdi soruyoruz: FM-4 açılıncaya dek bizi bu felaket yayınlara mahkûm mu edeceksiniz?"
TRT-3'ten yayımlanan hafif Batı müziği ile Batı sanat müziği yayınlarının kaldırılması üzerine, yapılan eleştirileri aktardım. TRT’nin okurları da, izleyenleri, dinleyenleridir. Onların eleştirilerine kulak vermek zorundadır...
* * *
İsmail Gülgeç’le konuşuyorduk, şöyle dedi:
Bir Ankara’ya gelip seninle dolaşmak istiyorum, çizgilerin adınıda "Ankara akşamları" koyacağım. Neler görürüz kim bilir?
İsmail gelmedi ya, "Ankara akşamları"nı bir başıma izliyorum. Perşembe akşamüstü, Büyük Ankara Oteli'nde, Pamukbank’ın otuzuncu yaş günü kokteyli vardı, ona gittim. Pamukbank yaş gününü Ankara’dan sonra, İstanbul'da da kutlayacakmış. Bakıyorum, şöyle pek tanıdığım yok. Ne bankacı tanıyorum, ne işadamı. Politikacılar da görünmediler daha. Erkence gittim ki, erken çıkayım diye. Çok eski bir tanıdık, planlamadan tanıdığım Bengü Bilik geldi. "Hoş geldiniz" dedi. Bengü Bilikler, Pamukbank'ın halkla ilişkiler ile ilgili işlerine bakıyorlarmış. Anladım beni kimin çağırdığını o zaman...
Birkaç tanıdık daha geldi; onlarla konuşuyoruz. Pamukbank, Karamehmet’in. Çukurova Holding'le birlikte. Karamahmet, İstanbul’daymış, gelmemiş. Yardımcıları, çalışanları varmış. Başka bankaların genel müdürleri, temsilcileri...
Hah, tanıdık bir yüz, Ferit Melen geldi. Görür görmez de takıldı:
Senin burjuvaların arasında ne işin var? dedi.
Ekmek yapıyorum, dedim, âlem yesin diye...
Güldü. Çook önceleri, bir "Ankara Notları”nda aktarmıştım. Ferit Melen anlatmıştı: Melen, ortaokulda okurken, bir Fransızca Öğretmenleri varmış. Fransızca sözcükleri çevirirken, yerel deyişle çevirir, öğrenciler kıkır kıkır gülerlermiş. Kitaptan şöyle okur çevirirmiş Öğretmen:
Que faites - vous le boulanger? (N'apirsin ekmekçi?)
Je fais du pain pour manger (Ekmek yapirem ki âlem yiye!)
Ferit Melen, Meclisin en yaşlı üyesi. Kulislerde söylendiğine göre. Kinyas Ağa veto edilmeseymiş, Ferit Bey Van’dan güç gelirmiş...
Adalet Bakanı Necat Eldem oradaydı. Ona, Necdet Calp’ın af konusunda, parti başkanlarına önerisini sordum, "Ne dersiniz?" diye. Şöyle karşılık verdi:
Bana gelmedi, Başbakana göndermiş!
Adalet Bakanı, af konusunun ince, yani "hassas" bir konu olduğunu söylüyordu. Satır arasından sezdiğim, böyle girişimleri uygun bulmuyordu. Necdet Bey'in girişimi havada mı kalacaktı?
Maliye ve Gümrük Tekel Bakanlığı Müsteşarı Ertuğrul Kumcuoğlu da oradaydı. Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem’in de geleceği söyleniyordu.
Büyük Ankara Oteli'ndeki kokteyle gelmeden önce. Ankara Sanat Kurumu'nda, Ozan Sağdıç'ın fotoğraf sergisini görmüştüm. Ozan Sağdıç, müzisyenlerin, orkestra şeflerinin, çalışırken yakaladığı pozlarını sergilemekteydi. Karamehmet’in kokteylinden, devlet konser salonuna, Bavyera Eyaleti Kültür Bakanı Prof. Dr. Hans Maier’in "Açıklamalı Org ve Klavsen Resitali"ni dinlemeye gittim. Ozan Sağdıç bu kez orada, Hans Maier’in pozlarını yakalamaya çalışıyordu.
Hans Maier'in dinletisi, nasıl da dinlendiriciydi...
Ankara akşamlarını aktaracağım zaman zaman. "Çağdaş Gazeteciler"in gecesini de..