Kayseri'nın Cebir köyünde "Karpat" diye anılan bir aile varmış. Daha soyadı yokken, onlara herkes “Karpatlar” dermiş. Karpat aşağı, Karpat yukarı. Oğullardan biri, bir gün para istemiş; vermemiş mi ne olmuş, babasına kızmış. Tuttuğu gibi, babasını sürüklemeye başlamış. Sürüklenen baba, sesini çıkarmazmış. Bir kaç kilometre sürüklemiş babasını, köprünün başına dek. Bir ara baba şöyle demiş:
Oğlum Karpat yeter; ben de babamı buraya dek sürüdüydüm;
Yunak SODEP İlçe Başkanı Sami Ünal, Fikret Ünlü’ye şöyle demiş:
Yahu, Mustafa Ekmekçi bu mu? Çok garip bir kişiymiş. Yaşlıymış da.
Sami Ünal'ı düş kırıklığına uğrattığıma üzüldüm. Ne yapayım, yaşlanıyorum işte, bir gün de öleceğim.
Akşehir’de, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'nın “karargâh"ını dolaşırken, gerçekten etkilendim. İsmet Paşa’yla, Kurmay Başkanı Asım Gündüz’ün odaları yan yana, ikisinin odası da öylesine sade ki. Yalnız Başkomutan Mustafa Kemal'in odasında bir telefon var. Asım Gündüz'ün masasında "Remington" marka bir daktilo. Harf sırası “a" ile başlayan daktilolardan. Oradaki eşyalar, Kurtuluş Savaşının nasıl kazanıldığını göstermeye yeter.
Batı Cephesi “karargâhı” Sakarya savaşından sonra, getirilir Akşehir'e. İsmet Paşa’nın yanında bulunan Halide Edip, şöyle anlatır:
"İsmet Paşa bana ‘onbaşı benimle gel’ dedi. Yolda İsmet Paşa, Türkiye’nin geleceğinden bahsediyordu. Bütün kötülüklere, suiistimallere son vereceğini söylüyordu."
“İkinci Adam" yazarı Şevket Süreyya ekliyor yapıtında:
“Evet, İsmet Paşa artık daha ümitliydi. Bir mehtaplı gece ve Sivrihisar’ın kayalıkları dibinde Yakup Kadri’ye de şöyle veda etti;
İzmir’de görüşürüz..."
“Karargâh"ı gezerken, Fransız Profesör Paul Dumont'un, bir süre önce, Ankara'da yaptığı konuşmayı anımsıyordum. Fransızlar, “Ankara Antlaşması” ile sonuçlanacak görüşmeler için, Akşehir'e gelirler. Görüşmeleri Mustafa Kemal ile Franklin Bouillon yaparlar, ancak Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa da, sık sık etkin biçimde, bu görüşmelere katılır. Fransız kaynaklarındaki belgelere göre, ağır bir iş gününün sonunda, bol içkili bir yemek de yendikten sonra, Franklin Bouillon ile Mustafa Kemal üzerlerindeki gerginliği atmak için, birlikte “valse" kalkarlar... 26 ağustos saldırı buyruğu, Akşehir’de verilir...
Fransız belgelerine göre, Akşehir görüşmeleri İsmet Paşa için bir çeşit Lozan'ın provası niteliğindedir. Birkaç ay sonra Mudanya'da bir küçük Lozan daha yaşanacaktır.
Sovyet Elçisi Aralov da, Akşehir izlenimlerini anılarında anlatır Aralov, birlikleri denetlemelere de katılır. Müze olan "karargâh”ta, bunlardan resimler var. Ancak, müze oldukça yoksul, Akşehir’deki bu müze zenginleştirilebilir. "Karargâh"ı birlikte dolaştığımız emekli öğretmen Mehmet Köse:
Akşehir, dedi, Türkiye Cumhuriyeti’nin anaokuludur...
Ne yazık ki, bu güzel ilçe unutulmuş gibidir.
Çalışkan bir kaymakam gelmiş, Metin Özkınay; Akşehir gölündeki sömürüyü önlemeye çalışmış. Akşehir’in yeni kaymakamı da, ANAP’lıların hışmına mı uğramış ne olmuş, Konya’ya Vali Yardımcısı gitmiş. İlçe aylardır kaymakamsızmış...
SODEP’li Nail Gürman, Fikret Ünlü de var ya kafilede, çok yerde SODEP’liler karşılıyorlar. Gazeteci olarak Teoman Erel'le ikimiziz. Doğanhisar Belediye Başkanı SODEP'li İsmail Görgülü, Doğanhisar Spor Kulübü Başkanı Rahmi Baştoldu, çok sıcak insanlar, o yörelerde tanıştıklarımla konuşurken, başkent Ankara'nın, İstanbul'un dışında, Anadolu'da da yurt sorunlarını tartışan, düşünen, eziyetleri göğüsleyen aydınların çoğaldığına inancım güçleniyor...
Akşehir’de bir gece kalıp, ertesi günü Konya’ya geçtik. Oradaki tanışma toplantısına katılıp, Vedat Dalokay’ı da alıp Ankara'ya döndük...
Ankara, Turgut Bey'in ABD dönüşüyle, DYP, ANAP, SODEP hareketliliği içindeydi. Bir şey olacağı yoktu ya olsun...
TV'de, 8 nisan pazartesi günü, bir ABD TV muhabirinin, Başbakan Turgut Bey'le yapılmış bir konuşmasını izledim. NBC muhabiri, Özal’la 5 nisan cuma günü konuşmuş. Muhabirin adı John Molaughl. Özal’la Sovyetler'den alınması düşünülen "doğalgaz" konusunu soruyor. Özal, "Doğal gaz sevkiyatı için varılan anlaşmanın Türkiye’yi siyasal açıdan Sovyetler Birliğine bağımlı kılacağı yolundaki görüşleri kabul etmediğini" bildiriyor, ayrıca İran ve Katardan doğal gaz nakli konusunda da görüşmeler yapıldığını anımsatıyor.
Amerikalı gazetecinin sorusu tuhafıma gitti. Neden ille bağımlılık? Bağımsızlığı, Akşehir’deki anaokulunda öğrenenlerin bilinçli çocukları, o bağımsızlık bilincini yaşatmasını da bilirler.
13 Nisan 1985, Cumhuriyet