Eğitimcinin Ölümü...

İ. Safa Güner öldü. Köy enstitülerinde, enstitüler kapatıldıktan sonra, çeşitli okullarda yıllarca emek vermiş, öğretmen örgütlerinin oluşturulmasında çalışmış bir kişiydi Safa Güner. Engin gönüllü bir dost. Fakir Bayburt’la birlikte TÖS'ün kurucularındandı. Yıllarca TÖS'ün ikinci başkanlığını yaptı. Osman K. Akol'un adı, TÖS içinde, cezaevinde "Dedecik”ti. Fakir’in bu adlı bir öyküsü de vardır. Fakir'in kızları Işık ile Sönmez, Safa Güner'e "Tösdede" derlerdi. Onların dedeleri yokmuş, onun için Akol, “Dedecik", Güner “Tösdede" olmuşlar.
Safa Güner'in cenazesinde, onunla ilgili bir anıyı öğrencisi Arif Canpolat anlattı. Adana'nın Düziçi Köy Enstitüsü’nde son sınıf öğrencisi Arif Canpolat. Ayrıca öğrenci başkanı. Okulun öğretmenlerinden biri bir akşam. Canpolat’a:
Arif, der, yengen tavuk pişirmiş. Evde şarap da var. Bize gel de yiyip içelim..
Arif Canpolat, öğretmenin evinde yer içer, gece yarısı okula döner. Eğitimbaşı Safa Güner'le burun buruna gelir. Safa Güner sorar.
Arif ne arıyorsun burada bu saatte?
Nöbetçiyim hocam, der Arif, yatakhaneleri denetliyordum...
Peki, haydi birlikte denetleyelim!
Arif, şarap içtiği belli olmasın diye, eğitimbaşı Safa Güner’den uzak durmaya çalışır, uzak uzak yürür. Böyle tüm yatakhaneleri denetlerler. Arif Canpolat'ın yatağının yanına geldikleri sırada Safa Güner:
Şimdi sen de yatabilirsin. Aferin, bu kadar iç, daha fazla içme! der.
Saatler boyu dolaşırlar da, öğrencinin içkili olduğunu yüzüne vurmaz Safa Güner. Öğrencinin ruhunu bilir. Sigara içen öğrenciler için alt katta ayrı bir oda ayırmıştır. Burası dışında sigara içmek yasaktır. Bununla hem içenleri içmeyenlerden ayırır hem de fiyaka için sigara içilmesinin önüne geçer. Sigara içenler azalır...
Eğitimbaşı, yalnız köy enstitülerinde vardı. Müdür başyardımcısı gibi yetkili, okulun tüm eğitim işlerinden, izlencelerinden sorumlu kişi.
Safa Güner'i Hamit Özmenek'e benzetirler. İkisi de, enstitülerde ipekböceği gibi çalışmışlardır. Yaptıkları belki göze batmamıştır, ama unutulmamışlardır da Rıfat Ilgaz'ın "Kel Mahmut"u gibidirler...
Yine Safa Güner'le ilgili bir başka öykü; bu Ivriz Köy Enstitüsü’nde geçer. Yıl 1946. On altı yaşında on beş, yirmi genç Konya Ereğlisi yakınındaki Ivriz Köy Enstitüsü'ne gelirler. Başlarında köyün öğretmeni de vardır. Öğretmenleri, boynunda boyunbağı, düzgün giysileri var üstünde. Daha önce, okula girmek için başvuruda bulunmuşlar, ancak "Sizin yaşınız büyük alamayız" yanıtını almışlar. Bu kez, bir yararı olur diye öğretmenleriyle birlikte gelmişler. Kocaman kocaman çocuklar. Bu olayı, okula girmek için bekleşen öğrencilerden Yusuf Sezer anlattı cenazede:
Bir baktık, bizim öğretmen geliyor. Yanında işçi kılıklı biri de var. "Bizim öğretmen, bir işçiyle geliyor!" dedik. Bekleşiyoruz. İşçi kılıklı dediğimiz, golf pantolonlu, gömleğinin kolları sıvalı, üstü başı toz toprak içinde biri. Fakat, bizim öğretmen bu işçi kılıklı kişinin arkasından yürüyor saygılı saygılı... Onlar gelince, öğretmenimiz bizi sıraya dizdi. Gelen işçi kılıklı kişi eğitimbaşı Safa Güner'miş. Çok yetkili biriymiş.
Ne istiyorsunuz? diye sordu.
Efendim, dedik, Biz okumak istiyoruz "yaşımız büyük" diye almıyorlar okula...
Kim almıyormuş bakalım bunları, dedi Sefa Güner, yarının Türkiyesıni kurmak için iri, kocaman ellere gereksinim var...
Okula girerler. Yine İvriz'den bir anı. Safa Güner, okulun bahçesinde, tarım çalışması yapmaktadır. Yeni atanmış bir öğretmen gelir. Safa Güner'i görür:
Ben, der. yeni atanan öğretmenim. Beni müdüre götür...
Safa Güner,'"Peki götüreyim" der, önüne düşer. Müdür odasına gelirler. Öğretmen sorar:
Müdür nerede?
Müdür benim! Der, Safa Güner. Öğretmen orada çok kalmaz, ayrılır gider.
Arifiye Köy Entitüsü Müdürlüğü kısa sürer Safa Güner’in. Muhbirler, "Bu müdür komünist' diye ihbarlarda bulunurlar. Açığa alınır. Danıştay'lara başvurur, kazanır davayı. Yine öğretmenliğe atanır, ama yetkili görevlere verilmez. Ortaokullarda öğretmenlikler yapar son olarak. TÜYKO’da çalışmaktaydı...
Köy enstitülerini kapatanlar, bu ülkeye büyük, çok büyük kötülük etmişlerdir. Ülke insanının bilinçlenmesini, uyanmasını geciktirerek yapmışlardır bu kötülüğü...
Safa Güner’in cenazesine gelenler kalabalıktı. Birçok kişi de duymamıştı ölüm haberim belki, eşi, çocukları, yakınları başucundaydılar... Rauf İnan, Nazif Evren, Şevket Gedikoğlu, bunlar eski köy enstitüsü müdürleriydiler, oradaydılar. Köy enstitülü öğrenciler vardı. Kırk yıl önceki öğretmenlerini uğurlamaya gelmişlerdi. Engin Tonguç, Işık (Baykurt), Hamdi Konur, oradaydılar. Gözüme çarpanlardan daha birkaçı şöyle: Hüseyin Şahin, Kadir Akın, Ahmet Kaderli, İsmail Karabeyoğlu, Temel Ateş, Seyit Ali Çelik, Salim Yılmaz, Ali Yılmaz, Kenan Keleş, Avni Aytan, Hulusi Gökçe, Feyzullah Ertuğrul, Muhittin Çayır, Gazi Koç, İsmail Aydemir, Şıhca Yavuz, Nuh Çelik Yazıcıoğlu, Rüştü Apaydın, İsmet Yaiçınkaya. İbrahim Etem Başaran. Selçuk Ourdal, Rıza Gül, Halil Çelenk, Dursun Küt, Asım Hışıl, Nevzat Helvacı, A. Kadir Yerlikaya, Ali Bozkurt, Kemal Çelikkaya, İsmail Erdemir. Talip Apaydın Malatya'da imza gününde olduğundan, gelememişti..
Büyük bir kalabalık, bu sessiz, büyük eğitimciyi uğurladı.