İstanbul’da İki Gün...

İstanbul'daki iki günüm yoğun geçti. Son günü, çarşamba sabahı Selimiye'de, Türkiye Yazarlar Sendikası davasını izledim. Yargıç Önyüzbaşı Naci Gürkan, duruşmaya beş dakika ara verdiği sıra, sigara içmek için dışarı koridora çıkmıştım, olayı o sırada gördüm, içim burkuldu.
Elleri kelepçeli genç bir kız, arkasında bir er önümden geçtiler. Kadınlar helasının kapısından girdiler. Bir davadan yargılanan genç kız tutukluydu belli. Elleri kelepçeli, duruşma arasında, helaya gitmek istemiş, görevli er onu helaya götürüyordu. Fakat nasıl oluyordu da, görevli er, kadınlar helasının içine girebiliyordu? Kızın kelepçesi tuvalet kabinine gireceği sırada çıkarılıyordu demek. Sonra er, kız çıkıncaya dek kapının önünde bekliyor, çıkar çıkmaz da kelepçeyi kızın bileklerine geçiriyordu. Yeniden duruşmayı izlemeye girdiğim için çıkışı görmedim. Gördüklerimi uzun süre unutabileceğimi sanmıyorum insan haklarından, ya da Uluslararası Af Örgütü'nden birileri de orada olsalardı, herhalde üzüntüme katılırlardı...
Mahkemelere giderken, Mamak'ta yapılan aramalarda, erkekleri erkek görevliler, erler ararlar, kadınlar için bayan polisler görevlendirilmişlerdir. Bu, havaalanlarında da böyledir. Bayan tutuktular, elleri kelepçeli kızlar helaya giderlerken de, onları erkeklerin değil, bayanlann götürmeleri gerekir. Erkek götürüyorsa, iç kapıya dek içeri girmemeli, dışarıda beklemelidir. Görevliye söyleyecek bir sözüm yok. O, buyruk almıştır. Buyruğu yerine getirmektedir. Hani ne derler: “Emir, demiri keser."
Ancak bu uygulama, o buyruğu yerine getiren görevliye de bir “işkence" değil midir? Dilerim, bu yazımdan sonra, bu durumun önüne geçilir. Kadın tutukluları helaya götürmek için inceliğimize, insancıllığa uygun bir yöntem seçilir. Kızlara kelepçe neyin nesi?
Belleğimde o genç kız, yeniden duruşmaya girdik. Askeri Yargıtay Birinci Dairesi'nin bozma kararından sonra, yapılan ilk duruşmaydı bu. Sanıklardan Atilla Özkırımlı, Osman Saffet Arolat, Alpay Kabacalı, Demirtaş Ceyhun, Şükran Kurdakul, Adnan Özyalçıner, Bekir Yıldız, Haşmet Zeybek, Orhan Apaydın, Asım Bezirci, Aziz Çalışlar, Emil Galip Sandalcı, Mehmet Ali Sebük, Kemal Sülker, Vedat Türkali, gelmişler Aziz Nesin, Tekin Sönmez, Ataol Behramoğlu, Can Yücel gelmemişlerdi. Sanıklar, mahkemenin, daha önce verdiği "aklama" kararında direnmesini istediler. Savunmanlar yerinde Turgut Kazan ile Adil Kurtkaya vardılar. Kazan da, mahkemenin eski kararında direnmesini istedi. Yargıç Önyüzbaşı Naci Gürkan, savcı Mehmet Sayın'a ne diyeceğini sordu. O, görüş bildirmek için süre istedi. Bunun üzerine yargıç, gelmeyen sanıklarla savcının, Askeri Yargıtay Dairesi'nin bozma kararına karşı görüşlerini bildirmeleri için duruşmayı 25 aralık çarşamba günü saat 9.30'a bıraktı.
Bir bölümü tutukevi olarak kullanılan Selimiye'de sıkı güvenlik önlemleri vardı. Kuş uçmuyordu gibi bir şey. Girip çıkarken gözlerimle Selimiye'yi tarıyordum. İlk yapıldığında, "Ahır" olarak kullanılan yer, şimdi tutukevi miymiş? Rapor vermişler, "Burada at yaşamaz, havasız" diye. İnsanlar nasıl yaşıyor? Havalandırma yeri sonradan mı yapılmış bilmiyorum...
Duruşmadan sonra, Selimiye'nin yakınındaki Samsun Kıraathanesine gidip topluca çay içtik. Mehmet Ali Sebük, "Nazım Hikmet'ın Özgürlük Savaşı" adlı yapıtını verdi. Çaylar Mehmet Ali Sebük'tendi. Yolcu olduğum için, Orhan Apaydın'la birlikte erken ayrıldık. Vapurla karşıya Sirkeci'ye geçtik...
İstanbul'a pazartesi akşamı vardım, doğruca Abdülkadir Bulut Gecesi'ne Şan Sineması'na gittim. Vedat Türkali'yle, Emil Galiple birlikte girdik. Salon gençlerle doluydu. Tıklım tıklım. Abdülkadir Bulut Gecesi 25 kasımda yapılacakmış. Kolay izin çıkmamış ertelenmiş. İstanbul'a vardığım geceye kalmış, geceye eşi Havva Bulut, çocukları Ekin ile Eliçin gelmişlerdi, ön sırada oturuyorlardı. Havva Bulut’la gecenin sonunda tanıştım.
— Böyle günde mi tanışacaktık? dedi.
Havva Bulut, konuşmacıları, sanatçıları alkışlarken bir değişik alkışlıyordu. Kuşun kanatlannı çırpması gibiydi alkışları, geceyi Sennur Sezer sundu. Abdülkadir Bulut ile şiiri üstüne konuştu. Recep Güneş, Doğan Hızlan, Özdemir İnce, Hilmi Yavuz konuşmalar yaptılar. Oktay Akbal’ın yolladığı konuşma metnini Adnan Özyalçıner okudu. Konuşmalar yazılıydı. Emniyet de, konuşmaların bir örneğini istemişti. Abdülkadir Bulut’un oğlu Ekin, babasının şiirini okudu. Genco Erkal, Deniz Türkali Bulut’un şiirlerini okudular. Müzik dinletileri zengindi: Selda Bağcan, Ünal Büyükgönenç, Ömer Özgeç, İstanbul Folklor Araştırma Derneği ile Kartal Halkoyunları ekibi çalıp söylediler. Selda Bağcan, Nazım’dan, Sabahattin Ali’den, Hasan Hüseyin'den söyledi, çok alkışlandı.
Salı akşamı "Baro Han" da, Akademi Kitabevi'nin Yazın Ödülleri töreni vardı. Cumhuriyet’ten Sami Karaören'le, Şenay Kalkan birlikte gittik törene. Mehmed Kemal'le, Behzat Ay ayrı gittiler. Akademi Kitabevi sahibi Hadi Olca, kapıda konuklarını karşılıyordu. Baro Han’ın alt katı tiyatro salonu. Yazıncılar, salonu doldurmuşlar. Bahri Savcı ile eşi Sudiş orada. Hasan Fehmi Güneş, Vedat Günyol, Mehmet Başaran, Halim Uğurlu, Salâh Birsel, Jale Birsel, Sabahattin Kudret Aksal, Gencay Gürsoy, Coşkun Özdemir oradalar... Ankaralı olduğum için ne de olsa, dışarlıklı sayılırım. Göze batıyorum. Nail Gürman, Ankara'dan gelip izleyenlerden. Törenin açış konuşmasını İlhan Selçuk yaptı. Daha sonra Demirtaş Ceyhun konuştu. Akademi’nin Seçici Kurul Başkanı Emil Galip Sandalcı, Seçici Kurul'da: Sami Karaören, Demirtaş Ceyhun, Adnan Özyalçıner, Aziz Çalışlar, Alpay Kabacalı, Onat Kutlar var. Sunuculuğu Can Gürzap yapıyor. A. Kadir adına verilen şiir ödülünü "Sevgilim Ölü Asker" adlı yapıtıyla Kıbrıslı Ozan Mehmet Yaşın aldı. Ödülünü de A. Kadir'in eşi Cansel Meriçboyu verdi. Şiir başarı ödülünü kazanan Hüseyin Alemdar’a ödülünü H. Fehmi Güneş, İbrahim Karaca'ya Melih Tümer, Süha Tuğtepe'ye Vedat Günyol, Ali Yıldırım'a Adalet Ağaoğlu, öykü ödülünü kazanan Ahmet Yurdakul'a İlhan Selçuk, bu dalda mansiyon kazanan Semra Özdamar'a, Vedat Türkali ödülleri verdiler.
Ödül töreni arasında, bir ara çıkıp Nadir Nadi'ye "Geçmiş olsun"a gittim.Bir saate yakın oturdum. Akademi ödülleri dolayısıyla törenden sonra verilecek kokteyle yetişeceğimi söyledim. Berin Nadi:
Sen şimdi orada viski içeceksin, diye takıldı...
Baro Han’ın üstündeki “Çatı”daydı kokteyl. Orası da ana baba günüydü. Rıfat Ilgaz, Rahmi Saltuk, Aydın Ilgaz, Adalet Ağaoğlu, İlhan Selçuk, Bilgesu Erenus, Yalçın Küçük, Müştak Erenus, Halim Ağaoğlu bir bölümdeydiler. Öykücü Tomris R. (Uyar) ile Bekir Yıldız’la Refik Durbaş'la söyleştik. Koray Düzgören’le eşi bir masadaydılar.
İki gün kadar İstanbul'da dolaştım. Köy Enstitülü Bekir Semerci’yle Yeşildirek'te, Aksaray'da halkın arasında gezdim. Vedat Türkali:
Arada bir gel İstanbul'a dedi. Memleketin kuyruğu burada kesilir.