Bin Kuşkunun Yarattığı Adam...

İsmet Paşa randevularında çok titizdi. Bir kez daha değinmiştim. Bir gün, Milli Birlik Grubu'nu ziyarete gider. Diyelim, saat 11,00'dedir görüşme. Yanında da Özel Kalem Müdürü Necdet Calp var. Görüşme saatine bir dakika kala, Milli Birlik'in kapısına varmış olurlar. İnönü, saate bakar:
Daha bir dakikamız var, bekleyelim! der. O sırada, içerden Milli Birlikçiler, Paşa'nın geldiğini duymuşlar, dışarı karşılamaya çıkmışlardır. Sorarlar:
Paşam, niçin buyurmadınız da dışarıda bekliyorsunuz?
Olmaz, der Paşa, daha bir dakika vardı. Bir dakika önce girsem yakışık almazdı, içerde toplantıda da olabilirdiniz. Bir dakika geç kalsam hiç olmazdı!
Biz gazeteciler, Paşa'nın her davranışından bir anlam çıkarırdık. Gerçekten bir anlamı olurdu da ondan...
12 Mart döneminde. 1961 Anayasası’nın değiştirilmesi istekleri gündemdeydi. Darbeyi yapanlar,çıkış yolunu 1961 Anayasası’nın değiştirilmesinde sanıyorlardı. Değişikliği başta, o zamanın Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç'ın istediği söyleniyor, biliniyordu. İsmet Paşa direniyor,"Bu adamın elinden ne kurtarırsak kardır" diye düşünüyordu.
Bir gün, Memduh Tağmaç, İsmet Paşa'yla görüşmek istemiş, görüşmüştü. Konu belliydi. Görüşme Pembe Köşk’te olmuştu. Görüşmeden sonra İsmet Paşa, Parti Meclisi'ni topladı. Kırk kişilik Parti Meclisi toplandı. Üyeler dışında, yazmanlar da var. Şöyle dedi:
"Genel Kurmay Başkanı benimle görüşmek istedi, ‘Buyursun’ dedim. Geldi. Pijamamın üstüne robdöşambrımı geçirdim; aşağıya indim. Genel Kurmay Başkanı'nı böyle kabul ettim. Bu anlattıklarım sakın buradan dışarı çıkmasın. Yoksa çok ayıp olur!"
Paşa’nın bu açıklamasından sonra toplantı sona erdi. Parti meclisinin gazeteci üyelerinden biri hemen aşağıya inip olayı, tanıdığı gazetecilere aktarmış olmalıydı. Paşa'nın satır arasında söylediğini anlamıştı. Paşa, duyulmasını istemediği bir konuyu niye anlatsındı kırk kişinin arasında?
Paşa'nın Başbakanlık dönemi, Mecliste, Komisyonda Milli Savunma Bütçesi görüşüldüğü sıralar. Meclis lokantasında, komisyona gelen askerlerle, siviller birlikte yemek yerler.
Öğle saati, kalabalık bir biçimde lokantaya giriyorlar. Bir General, lokanta kapısından girerken, İsmet Paşa uyarır:
General, bak burada bir milletvekili var, o girsin sen daha sonra girersin!
Peki Paşam, der General, yanındaki milletvekiline verir sırayı
Paşa, politikacıya, milletvekiline çok önem verir... Ahmet İsvan’ın, Paşa ile ilgili anlattıklarından bir bölümünü yazmıştım. "Selin" Sanatevinde anlattıklarından bir bölüğünü daha aktarmak istiyorum. Bunları, Şeref Bakşık'ın İsmet Paşa'nın ölüm yıldönümünde çıkan, Hikmet Çetinkaya’ya anlattıklarıyla, daha sonra, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun yazılarıyla bütünleşsin diye düşünüyorum. Ahmet İsvan, İstanbul İI Sekreteri olduğu 1970’li yılların dolaylarında, her sabah 06.00'da kalkıp on beş gazeteyi okur; 10.30 vapuruyla Heybeliada'ya geçer. Partinin odacısı Associated Press bültenlerini getirmiştir. İsmet Paşa giyinmiş, hazırlanmış biçimde, her zaman olduğu gibi Ahmet İsvan’ı ayakta karşılar.
Bir gün İsmet Paşa şöyle der:
Bana dedin ki, "Helsinki’de Amenkan-Rus delegeleri anlaştılar'' Ben AP bültenlerine baktım, göremedim. Bir de sen bak bakalım...
Ahmet İsvan, bültene satır satır bakar, iki saat arar, böyle bir haber yok. Ahmet İsvan:
Yok Paşam, yanıtını verir.
Niye yok? Sor AP ofisine bakalım ..
İsvan, AP’nin bürosunu arar. Dış Haberlerden sorumlu Müdürün Hamburg'a gittiğini söylerler. Haberin niye olmadığından, çıkanların haberleri yoktur. Paşa:
Benim sorduğumu söylüyor musun? New York'a şikâyet et bunları!
Paşam, izin verirseniz, ben haberi bizim basında görmüştüm. Onların bu haberi nereden bulduklarını öğreneyim.Haber Cumhuriyet’te çıkmıştı. .
Peki öğren... der Paşa
Ahmet İsvan, o yıllar Cumhuriyet’te olan Mehmet Barlas’ı arar. Barlas dış haberleri de düzenlemektedir. Barlas, "Araştırıp bildireyim" diye karşılık verir, on dakika sonra arar, şöyle der:
Bu haberi bize, a.a. verdi. Beyaz Saray, başka ajanslarda çıkan bu haberi yalanladı. Onlar da bültenlerinden çıkarttılar.
Ahmet İsvan, durumu Paşa’ya anlatınca o, şöyle der:
Bin tane kuşkumdan birisi de budur!
Ahmet İsvan ekledi:
İnönü, bin tane kuşkunun bir araya getirdiği adamdı. Ulusal çıkarlar, bağımsız devlet, demokrasi konusunda bin tane kuşkunun bir araya getirdiği bir adamdı. Sanıyorum ki Türkiye'de Dışişlerinde bir başka adam yok bu kuşkuları toplayan. İsmet Paşa, ' Ben olmazsam ne olur?”' diyen adamdı. Bağrıma taş basıp Kurultay’da İsmet Paşa'ya karşı oy kullandım!
İnönü'nün titizliğini, inceliğini anlatan İsvan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gene sekreterliğini yaptığım sırada, Haybeliada’da lokalde basın toplantısı yapacak. İnönü'nün tartışmasız bir büyüklüğü var. O, basın toplantısına hazırlanırken, bir çocuk korku ve titizliğiyle hazırlanır. Yanına oturdum, bazı sözcükleri büyük büyük yazıyorum. Yanına büyük işaretler de koyuyorum. Sordu:
O işaretler ne?
Paşam, önemli yerlerin işaretleri... "Haytalar gibi olur..." sözünüz önemli, onun için. (İsvan, Paşa'nın gençler için söylediği "haytalar" sözünü anımsatıyor...)
Çıkart, dedi, "haytalar gibi..." diye başlayan tümceyi çıkarttı.
Öğleyin orada kaldım. Ali Topuz İI Başkanı, o da var. Keçe kalemle büyük büyük yazdığımız metni çoğaltıp basına dağıtacağız, Ali Topuz’la birlikte yemeğe kalacağız...
Paşa, yemek masasında bulunan servis tabaklarının, çatal bıçağın yerlerini değiştirmeye çalışıyor. Yerler parke; ayağı kayacak, düşecek diye ödümüz kopuyor. Mevhibe Hanım, cızbız köfteyi getirdi. İsmet Paşa, beni kolumdan tuttu, kendi sağına oturttu. Mevhibe Hanım baş köşedeydi. Onun sağında Paşa, Ali Topuz İl Başkanı olduğu için Mevhibe Hanım'ın soluna onu oturttu. Onun yeri, ikinci yerdi. Beni nereye oturtacaktı? İstanbul örgütünde bir il sekreteri için, ne yapılmalıydı? Ali Topuz’un soluna koysa? Iııh işte öyle yapmadı. Kendi sağına beni oturttu. Mevhibe Hanım, solunda Topuz, sağında Paşa, Paşa’nın yanında da ben.
Paşa, bu titizliği gösteren adamdı...
Paşa'ya sekreterlik yaptığım yaz, ben bir trafik kazası geçirdim. Onu anlatacağım; Paşa bir gün:
Beni, düzlük, yürüyeceğim bir yere götür, dedi.
İçimden. "Yolda giderken, gideceğimiz köyleri anlatayım" diyordum. O, "Ben burada bulunduğum sırada her gün bir köye gidelim" dedi. "Paşam, böyle bir şey yapacaksanız, programı ben yapayım" dedim. Kimi köylerden söz ettim. Bir köydeki CHP'li il genel meclisi üyesini anlattım. Onu görmek gerektiğini söyledim. Laflarımı duymamış gibi geldi bana. On gün sonra geçirdim trafik kazasını. Paşa, müthiş bir duygusal havaya girdi. Sürekli sağlığımı sordu. Haydarpaşa Hastanesi’ndeydim. Reha, refakatçiydi. Paşa arıyor, Ecevit telefonda. On gün sonra, Paşa’nın bir isteği ildekilere:
Kadıköy Köyüne gidelim, diyor, orda bir il genel meclisi üyesi varmış, onu da bulun. Gideceğimizi de İsvan’a haber verin!