Hinthorozu ne düşünüyor?

SHP'nin cuma günkü MKYK toplantısı ilginçti. Parti içinde birçok konuya açıklık getirdi. Özellikle, Erdal Bey'in açıklamaları, satır aralarında, düşündürücü mesajlarla doluydu. Açıklamaların sonunda, Aydın Bey'in yüzünün hafitten sarardığı gözlerden kaçmadı. Konuşmalar, gazetelerde de bir ölçüde çıktı. Daha geniş bir özeti, bu "Ankara Notları"nda vermeyi gerekli gördüm. Tüzük tartışmaları, bir çeşit havanda su dövmeye dönüşmüş gibiydi. Bu tartışmaları kesse kesse, Erdal Bey kesebilir deniyordu. Başkan Aydın Güven Gürkan, kendisine sözü verince konuşmasına şöyle başladı:
ERDAL İNÖNÜ — Siz sorun bari de, ben söyleyeyim sorularınızın yanıtını. Benim görevim, Başkanlar Kurulu'nun bir üyesi olarak birleşme protokolünün iyi işlemesi için çaba sarfetmekten ibarettir. Sorumluluk sizlerdedir. Ve kurultaydadır. Ben tüzüklerle fazla oyalanma fikrinde değilim, insan hayatı çok uzun değil "Acaba nasıl yönetsek?" diye bu kısa zamanı düşünmekle geçirmemeliyiz. Genel Başkan’dan sonra en yetkili organ olarak Genel Sekreterlik olmasını istiyorum, örgüt bu şekle alışmış ikili yapıyı parti meclisi özlemiyle istiyorlar. Partinin durumu bu değişikliklere uygun mu, değil mi onu siz saptayacaksınız. içinde olmadığım bir mekanizmayı değiştirmek için gayret sarfetmek bence çok anlamsızdır. Ben örgütün isteklerinin dikkate alınması gerektiğini söyledim, o kadar. Genel başkan yardımcılarının bu yapıda fazla rolü yok. Gerekiyor mu, bilmem. Ben bu yapıdan SODEP’te hiç rahatsız olmadım. Ama örgütün istediği yapı, Genel Başkan, Genel Sekreter sistemidir. Bu sistemleri kişilere bağlamak doğru olmaz. Kişiler ölebilir. Kişilere bağlasam, kişilere bağlayarak açıklasam, herkes rahat eder, ama kişilere bağlayarak sistem yapılmaz. Sistem kendi içinde tutarlı olmalıdır. Ya bu, ya da şimdiki sistem uygulanabilir bir sistemdir. Genel Başkan, Genel Sekreter modeli veya ikili yapıya yavaş yavaş geçmek, örgütle danışarak, konuşarak olmalıdır. Ve gelecek yılki olağan kurultayımızdan önce, özel bir tüzük kurultayı toplanarak olgunlaştıktan sonra değişikliğe gidilmelidir. Bugünkü sistem de kendi içinde tutarlı. Pekala bu da yürüyebilir. Bu sistemde, SODEP-HP tüzükleri arasında seçilme yönünden fark var; SODEP sistemi daha tutarlı ve yararlıdır. Ben hiçbir sıkıntı görmedim. Yine burada da Genel Sekreteri değiştirme olanağı var, mümkündür. Ben burada susayım, sorularınız varsa sorun…
SABRİ KOÇ — Genel Sekreterin Kurultay’dan seçilmesi gibi bir arzunuz var mı?
ERDAL İNÖNÜ — Olamaz. Zira bu da bir sistemdir ve ihtimallerden bir tanesidir.
TURAN BEYAZIT — Meclis grubunu gözden ırak tutmamalıyız. Bugünkü seçim sisteminin gayri tabii grup yapısı nedeniyle sayın İnönü milletvekili değildir. Grubun başında yetkili biri olmalıdır. SHP'lileşmemiz geçici kurultaydan gelecek yılki kurultaya kadar geçecek süre içinde olacaktır. Genel Sekreterlik çok yoğun çalışma gerektirdiği için grup, genel merkez ilişkileri, yeterince tanzim edilemeyecektir. Bu ilişkiyi düzenlemek için sizin tavsiyeniz nedir? Bu ilişkiyi genel sekreter nasıl tanzim edecektir? Başka bir organdan yetki alacak birisi, bu ilişkiyi daha iyi tanzim etmez mi?
ERDAL İNÖNÜ — Bana iltifat ettiniz "genel başkan" diyerek, genel başkanın kim olacağına kurultay karar verecek. Tekrar ediyorum, kişiye dayalı tüzük yapılmaz.
HALİL İBRAHİM ŞAHİN — İki sorum var: Bir, Başkanlar Kurulu'nun önemine inanıyor musunuz? Devamında yarar var mı? Tüzüksel bir konuma getirilebilir mi? İki: Genel başkan yardımcılarının kaldırılmasına ben de taraftarım. Bir tek genel başkan yardımcısı kalabilir mi? Kurultaydan seçilmesi olabilir mi? Faydalı mıdır?
ERDAL İNÖNÜ — Başkanlar Kurulu, birleşme süreci içinde görev yapmış, yetkileri sınırlı ve zamanı sınırlı olan bir kuruldur. Umarım, Genel Başkanı da, bu görevimi yaparken fazla rahatsız etmedim. Bu, son derece sui jeneris bir organdır. Böyle bir organı devam ettirmenin anlamı, kimse duymasın, belki bir başka partiyle yeniden birleşme aşamasında ortaya çıkabilir. Ben şu anda bile iki Genel Başkan denmesinden rahatsız oluyorum. Kurultaydan sonra devamının hiçbir anlamını göremiyorum. Ve partinin başlangıçtaki iki kanadını anımsatan görüntülerden kaçınmamız gerektiğine inanıyorum. Ayrıca bunun anlamı da yok. Genel başkan yardımcılarının adedini azaltmak elbette düşünülebilir. Bire indirilebilir, koordinasyon için. Ama koordinasyon iyi sağlanırsa, buna ihtiyaç yoktur. Ben meseleyi kişiselleştirmiyorum. Bire inince kurultayın seçmesi, yani diyorsunuz ki, öneriyi Genel Başkan yapacak ve kurultay seçecek, maksadınıza göre, daha pek çok şey düşünülebilir. Ama, bana sorarsanız en uygunu genel başkan yardımcısını bizzat Genel Başkanın kendisinin seçmesidir. O zaman tam ahenkli olur. Yine de söz MKYK'nındır.
ERDOĞAN ERMAN (HALAOĞLU) — Arkadaşlar lafı çok uzaktan dolaştırıp getiriyorlar. Benim müşahadem görüntünün birlikte olmasıdır. Yani teşkilat sizi ramp ışıklarında birlikte görmek istiyor. Ne düşünüyorsunuz?
ERDAL İNÖNÜ — Açıklıkla söyleyeyim, şimdi sayın Gürkan Genel Başkandır. Hangi soruya muhatap olduysak, benim tasarladığım cevaptan daha iyisini sayın Gürkan’ın verdiğini gördüm. O halde en basit çözüm, Genel Başkanın devam etmesidir. Ama niçin "İnönü" deniyor? Niçin "Sayın İnönü Genel Başkan olsun" deniyor? Demek ki bir ihtiyaç var. O halde, gereğini de lütfen İnönü'ye bırakın. O görüntünün ve yararın gereğini bana bırakmalısınız. Ya bana güvenin, ya da, ben de oyumu kendisine vereceğim, Genel Başkanınızı muhafaza edin. Bu, Turan Beyazıt'a da cevaptır Bunu kişiselleştirdikçe işi zorlaştırıyorsunuz. Bunların cevabını kurultay verecektir. Bana sormayın. Sözüm basit. Aday olsun, ben de oyumu ona vereceğim. Eğer ortak görüntü gerekiyorsa, ki benim için gerekmiyor, onun gereği ve çaresi tarafımdan bulunacaktır...
Yanıtlara hemen herkes donup kalmıştı. Başkan yerinde oturan Aydın Güven Gürkan, “Şayet Sayın İnönü kalmak istemiyorlarsa kendilerine veda edelim" dedi. Erdal Bey, "Yok yok, gidiyorum zaten" diyerek yerinden kalktı. Gürkan "kalabilirsiniz" dediği sırada. Erdal Bey çoktan uzaklaşmış, kapıdan çıkıyordu. Aydın Bey, “Müzakere açmıyorum sadece oylama yapacağım..." dedi.
MKYK üyelerinin kafasında, Hinthorozu Erdal Bey'in yanıtları vardı...