Olur mu, Böyle Olur mu?

Hollanda'da öldürülen, Hodanda Türk İşçileri Birliği Başkanı Nihat Karaman, öldürülüşünden on bir gün sonra Erzurum'da toprağa verilebildi. Cenazenin başına Türkiye'ye girdikten sonra gelmedik kalmadı. Hollanda'da, Nihat Karaman’la İlgili büyük bir tören yapılmıştı. Nihat Karaman orada çok sevilmekteydi. Onu öldürdüğü söylenen İsmail İleri adındaki Türk, iki gün gözaltında tutulduktan sonra salıverilmişti. İsmail İleri eski bir öğretmendi. Bir süre Nihat Karaman’la da birlikte çalışmıştı. Son zamanlarında işsizdi. Kahvelerde okey oynuyordu. Nihat Karaman'ın eşi Maviye'ye birkaç kez yolda gözdağı vermiş, tabancasını göstererek, “Kocanı bununla öldüreceğim!” demişti. İsmail İleri'nin gözaltına alınmasının başlıca kanıtı Maviye Karaman'ın verdiği ifadeydi. İsmail'in kullandığı söylenen tabanca bulunamayınca, savcılık İsmail'i salıvermişti. Nihal Karaman’ın öldürülüşü olayı karanlıklara bürünür gibi olmuştu...
Nihat'ın cenazesinin serüvenine dönelim; Nihat Karaman'ın tabutu THY uçağı ile Ankara'ya gönderildi. İki saat sonra yine Amsterdam'dan kalkan bir başka THY uçağıyla da Nihat Karaman’ın kızkardeşi Fatma Karaman, Ramazan Tunç, Nihal'in eniştesi Şerafettin Muş, bir de Hollandalı Rob Duijker cenazenin ardından Ankara'ya geliyorlardı. Uçak, gece yarısından sonra inecekti. Varlık Özmenek, Erşen Sansal, Yılmaz Onay, bir de Hollanda Elçiliğinden Van Renseler, uçakta gelenleri karşılamaya Esenboğa'ya gittiler. Cenaze uçağın kargosunda bulunuyordu. 4 Temmuz Pazartesi günü de Erzurum'a götürülecek, orada toprağa verilecekti! Pazartesi günü, Erzurum'a gitmek üzere yola çıkan Hollanda yolcuları, THY yetkililerine sorunca, gerçeği öğreneceklerdi. Cenaze Ankara'ya gelmemiş, İstanbul'da bırakılmıştı. Ama neden? İstanbul'la İlişki kurulmaya çalışıldı.
Efendim, diye yanıtlandı, Nihat Karaman cinayet sonucu öldürülmüştür. Gelen tabutla birlikte otopsi raporu olması gerekirdi, o yok. Onun için, savcılığın isteği üzerine otopsi yapıldı...
Ama Hollanda'da otopsi yapılmıştı!
Otopsi raporu yok...
Peki, şimdi ne olacak?
Otopsi parası olan 650 Bin lirayı yatırır, cenazeyi alırsınız. Ya da Erzurum'a, yeniden uçağa konur gönderilir...
İstanbul'daki Hollanda Konsolosluğu'ndan bir kişi giderek 650 bin lirayı yatırdı.
Artık Nihat Karaman'ın cenazesi Erzurum'a gidip doğduğu yerde gömülebilirdi. Hayır, daha Nihat Karaman'ın serüveni bitmeyecekti. İstanbul'dan haber verildi Ankara'ya, cenaze Erzurum uçağına konmuştu. Günlerdir Ankara'da bekleyen Hollanda yolcularından bir bölüğü, cenaze Erzurum'a gitti diye, daha önce Erzurum’a gitmişlerdi. Ramazan ile Hollandalı Rob Duijker, THY yetkililerine yeniden sordular:
Cenaze uçakta mı?
Evet efendim, sizinle birlikte gidiyor!.. ‘Tamam artık" dediler, onlar da atladılar uçağa, Erzurum'a vardılar. Nihat Karaman'ın yakınlarıyla, daha önce giden arkadaşlarınca karşılandılar. Aaa, bir de ne görsünler? Cenaze uçakta yok! Amanın, nerede olabilir? O uçak bir saat kadar geç kalkmıştı. Bu bir saat gecikmenin, Nihat'ın cenazesiyle ilgili olduğunu nereden bilsinlerdi? Ara, ara sonunda Nihat Karaman'ın tabutunun, Karşıyaka gömütlüğü morgunda olduğu anlaşıldı. Eee, herkes Erzurum'da, cenaze Karşıyaka morgunda! Emniyet yetkilileri, uçaktan tabutu aktırmış, Karşıyaka gömütlüğü morguna köpürmüştü! Nedenini kimse bilmiyordu!
Karşıyaka gömütlüğüne vardığımda, orada Müdür Nurettin Yiğitel’in odasında. Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay İle savunman Haşan Ürel ile Baki Lütfü Uzun’u oturur buldum. Erzurum'dan bu kez karayolu ile Nihal Karaman'ın kardeşi Ali Osman Karaman, amcaoğlu Mehmet Karaman cenazeyi almaya gelmişlerdi. Müdürün odasında onlar da bekleşiyorlardı. Müdür Nurettin Yiğitel, Emniyetin izni olmadan, cenazeyi veremeyeceğini söyledi. Telefon etti, emniyet sarayından İki sivil polis geldi. Birini tanıdım; Erbil Tuşalp gözaltına alındığında Cumhuriyet Bürosu'nda arama yapmaya gelenler arasındaydı. O da beni temdi. Ona, Kartal nasıl? diye sordum.
İyidir...
Yani, yemeklerden filan memnun mu?
Bizim yemeklerimiz iyidir, sizi de bekleriz!
Ülkücü Kartal Demirağ, Haydar Kutlu ile Nihat Sargın'ın da kaldıkları odada -belki de- kuştüyü yatakta mı yatıyordu? Erbin ise üç gece yerde mi yatırmışlardı?...
Kutlu ile Sargın kendilerine işkence yapıldığını söylediler, işkence ülkücü Kartal'a da yapılmamalı.
Emniyet Sarayı'yla telefonla görüştüler. Şöyle diyordu:
İbrahim Abi, geldik. Yok, yok kalabalık filan yok. İki gazeteci, iki avukat var, iki de cenaze sahibi. Tamam abi, peki abi!
Nihat Karaman’ın cenazesi, taksiye konamadığı için, 350 bin liraya kiralanan bir özel ambulansa kondu. Cenazeyi, Erzurum'a dek güvenlikçiler izledi...
Nihat Karaman, yurttaşlığını yitirmişti. Hollanda uyruğuna geçmişti. Amsterdam’da bir konuşmamız sırasında, "Türkiye'yi öyle özledim ki!" demişti...
Haydar Kutlu'yla Nihat Sargın, Türkiye'ye yeni geldikleri sırada, bir okurdan mektup almıştım. Okur, yakın tanıdığı Haydar Kutlu'yu anlatıyor, onun Tokat'ta “Yağcıoğlu" ailesinden olduğunu. Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa'nın da bu aileden olduğunu yazıyordu. Savunman Veli Devecioğlu'ndan, bunu Haydar Kutlu'ya sormasını rica ettim. Haydar Kutlu, gülmüş, “Doğrudur" demiş. Gazi Osman Paşa'nın torunu komünistlikten yargılanıyordu!
Veli Devecioğlu, Şadi Alkılıç'ın damadıdır. Nihat Sargın da "Şadi Baba'yla 12 Mart'ta birlikte yatmış. 12 Mart ilan adilince, Nihat Sargın, "Bizi de içeri alırlar” diye beklemeye başlamış. Kapı çalmış. Bakmışlar, polis:
Sizinle savcılığa kadar gideceğiz! demiş. Sargın, eşine:
Bir pijama, çamaşır filan da koyuver... demiş.
Emniyette onu. Şadi Baba'yla bir araya koymuştur. Nihat Sargın:
İkimiz de birbirimizi tanımazdan geldik diyor, çünkü o sıra, emniyet “gizli örgüt" arıyor.
Şadi Alkılıç beş yıl önce öldü. 12 Temmuz, onun ölüm yıldönümü. Gömüt taşında, kendi yazdığı şu dörtlük var:
“Artık ne bedbahtız, ne bahtiyarız / Her dala dokunmuş deli rüzgârız / Biz o kadar güldük, o kadar ağladık ki, I Artık ne güleriz ne de ağlarız.”