12 Martlardan sonraydı, ODTÜ'de arabası yakılan bir Amerikan Büyükelçisi vardı; Mr. Commer. Yankı Dergisi Yönetmeni Mehmet Ali Kışlalı, Büyükelçi ayrılırken bir konuşma yapmıştı. Mehmet Ali'nin sorularıdan biri şöyleydi:
27 Mayıs İhtilali'nden haberiniz olmuş muydu?
Olmadı diyordu Büyükelçi, 27 Mayıs İhtilali'ni atladık!
Büyükelçi önceleri yıllarca CIA'da görev yapmıştı. Aynı soruyu Cemal Madanoğlu'na sordum:
CIA’nın 27 Mayıs Devrimi'ni haber almadığı doğru mu?
Doğrudur dedi Madanoğlu, hiç haberleri olmadı!..
Kimse, eşine bile söylememiş zaten!
Söyleyenler oldu, ama çok gizli tutuldu; ben söylemedim örneğin!
Ondan sonraki darbelerde?
Oooo, balıklama girdi! 27 Mayıs'a karışamaması canını sıkmış olmalıydı, 12 Mart'ı da, 12 Eylül'ü de istedi Amerika...
CIA, MİT'e de karışmıştı. "MOSSAD'la, “SAVAK”la birlikte çalışmasını mı öneriyordu? MİT'in ne durumlara getirildiğini son olaylarda da gördük...
Cemal Madanoğlu, 27 Mayıs’ın en önemli adlarından; onun şimdiye dek yayımlanmamış, bir öyküsünü anlatmak istiyorum. 27 Mayıs olur olmaz birçok kişinin kafasında çeşitli sorular dolaşıyor:
Demokratların durumu ne olacak? İdamlar olacak mı?
Birçokları gibi Madanoğlu, adam asmadan yana değildir, ama ne yapmalı? Bunu Milli Birlik Komitesi Başkanı Cemal Gürsel'e açmak ister; komite üyesi Osman Köksal'la buluşup Gürsel'e giderler Çankaya'ya. Gürsel’e, “idamların olmaması için baskı da yapacağız!” der. Gürsel:
Tamam der, ben de öyle düşünüyorum; idamlar olmamalı!
Madanoğlu’yla Köksal, bunun gizil kalmasını da isterler, ama Gürsel, kimilerine açar, yayılır konu.
CHP Genel Başkanı İsmet Paşa’ya yardımcı olması için Enver Toprak'ı verirler; Paşa, zaman zaman Enver Toprak’ın koluna girer:
Haydi, biraz dolaşalım, beni gezdir der. Dolaşırlarken sorar:
Madanoğlu ne yapıyor?
Albay Enver Toprak, İsmet Paşa'nın sık sık Madanoğlu'nu soruşunu Madanoğlu'na aktarır. Madanoğlu:
Oğlum Enver der, İsmet Paşa kara kaşım için beni sormuyor; söylemek istediği bir şeyler var, onun için soruyor! Ben ismet Paşa'nın evine gidemem, ama o isterse gelebilir. Ben Muhafız Alayı'nın bitişiğinde oturuyorum, bir gün arabanın burnunu azıcık kıvırsa, bizim eve gelir görüşürüz!
Albay Enver Toprak bunu da İsmet Paşa’ya anlatır. Madanoğlu’yla İsmet Paşa, Madanoğlu'nun evinde üç kez buluşurlar, görüşürler. İsmet Paşa, Madanoğlu'na şöyle der:
Atatürk, bir gün bana dedi ki; "Yahu İsmet, bu kadar adam astık, bu astıklarımızın yapmadıkları yoktu, ama bütün o yaptıkları unutuldu, asıldıkları unutulmadı!" Aman dikkat Madanoğlu!
Der, ama İsmet Paşa da, Madanoğlu da, asılmalara karşı olanlar da başarı sağlayamazlar. Cemal Madanoğlu, Milli Birlik Komitesi’ndeki görevinden 30 Mayıs 1961 günü istifa eder. Talat Aydemir, "Madanoğlu niye istifa etti" diye bir ültimatom verir. Cemal Madanoğlu, "İstifa ettikten sonra kontenjancılık oynadım" diye anlattı. İstanbul'da oturmaktadır Madanoğlu. Kontenjan senatörü olunca; hafta sonlarında Ankara'dan İstanbul'a gider. Bir gün bir arkadaşı Madanoğlu'na:
Seni ben götüreyim istasyona dek der, giderler. Trene daha zaman vardır; birine de rastlarlar, üç kişi olmuşlardır. Madanoğlu:
Ben nasıl olsa trende yemek yiyeceğim, gelin şurada garın lokantasında yiyelim, hem de konuşuruz der. Lokantaya girerler, üçü rakı içerler. Biri, Madanoğlu'na şöyle der:
Madanoğlu, seni nasıl yıktık biliyor musun? Bütün subaylara, "Madanoğlu, Menderes'in asılmasını istemiyor, oysa ordu idamlardan yana” diye yaydık, senin ayağını yerden kestik! Subaylar sana selam vermez oldu!..
Madanoğlu, arkadaşının sözlerini anlattıktan sonra şöyle dedi:
Rakıyı nadiren (seyrek) içenlerin dilleri çabuk çözülür! Ban de o gün, işin iç yüzünü öğrenmiş oldum! Benim asıl derdim, anayasanın çıkmasıydı. Ondan sonra zaten gideceğim!
Geçenlerde Kenan Bey, Datça'da, Madanoğlu'nun oturduğu yerin yüz metre yakınında dinlendi, ayrıldı. Madanoğlu'na:
Kenan Bey sizinle görüşmedi mi diye sordum:
Görüşür mü yahu yanıtını verdi...
Biri 27 Mayıs'çı, biri 12 Eylül’cü…
12 Eylül'ün sıcak günlerindeydi, Bulgar Elçiliği'ndeki bir kokteylde bir tabii senatör, o zaman korgeneral olan bir komutanla konuşuyordu. Şimdi emekli olan komutan, adını açıklamayacağım, şöyle demişti tabii senatöre: (onun da adını saklı tutacağım)
Siz bir ihtilal yaptınız; tarihe geçti. (Durdu, şöyle dedi 12 Eylül'ü kastederek) Bu ne? Genelkurmay’da tam dokuz ay darbe günü tartışıldı!
Hey yavrum heeey! Dokuz ay darbe günü tartışılıyor, olgunlaşsın diye!
12 Eylül, 27 Mayıs’a karşıdır. 27 Mayıs Anayasası’na karşıdır. Onu unutturup silmek için her şeyi yapar. 27 Mayıs'ın önderi Gürsel’in, oradaki ölülerin gömütlerini, başka yerlere kaldırır. Bir simgeyi de yok eder. 27 Mayıs düşmanları, nasıl bayram ettiler gördük!
27 Mayıs sabahı, şapkamı havaya fırlattığımı anımsıyorum. 12 Eylüldeyse doğrusu hiç sevinmedim)
13 Eylül 1988, Cumhuriyet