Kurnazlık...

Zürih'te, Neue Zurcher Zeitung adında bir gazete çıkar; "Yeni Zürih Gazetesi" demek. Habib Edip Törehan, bir zamanlar çıkan "Yeni İstanbul” Gazetesi'ne ad ararken bu gazetenin adından esinlenmiş. Gazete iki yüz yılı aşkın bir süredir çıkar. Bir arkadaşım, bu gazetenin yıllardır sürdürümcüsü; onun dediğine göre gazete liberal eğilimli, ama haberleri yansız, ciddi, yorumları ilgi çekici. Gazete, başlarda Turgut Bey'e çok avans vermiş, desteklemiş, ancak sonra sonra bırakmış. Turgut Bey’i bıraktığı da yorumlarından belli. Yorumlarında, Turgut Bey için ağır sözcükler kullanıyor, örneğin, hafifleterek yazayım, “vurdumduymaz" anlamına gelecek, ama çok ağır bir sözcük.
Gazetenin, Ortadoğu muhabirinin 28 Eylül sayısında, "Kaybı kazanca çevirmek" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle bitiyor:
"... Muhalefetin iyi bir hazırlıkla yerel seçimlerde Özal’ı ağır bir yenilgiye uğratıp çekilmeye zorlama niyetinde olduğu anlaşılıyor. Ancak Ozal, son manevrasıyla, çekilmekten vazgeçerek ‘vurdumduymazlığını’ gösterdiği gibi, öyle... ve... nedenlerle tahttan feragat edecek tiplerden değil. Ayrıca, Türkiye’deki birçok gözlemcinin tahminlerine göre Özal, 1989'da boşalacak olan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna tırmanmaya çalışacak. Eğer bunu başarırsa, Anavatan Partisi'ni de kardeşi Korkut Özal'a bırakacak..."
Muhabirin belli ki Türkiye ile Özal konusunda oldukça geniş bilgisi var. Halkoylamasından önce yazdığı “Özal'ın istifa tehdidi" başlıklı yorumunda, şöyle diyordu:
"... Tehdit, hükümetin halkoylamasını başarıyla atlatma şansını arttırabilir. Bu şans tehdit öncesinde pek de parlak değildi. Yapılan birçok kamuoyu araştırmasında Özal'a yalnız yüzde 25 kadar bir şans tanınıyordu. Kişiliğini ve kariyerini ortaya koymakla Özal, bahsi olağanüstü yükseltti. Olasıdır ki şansını da bir miktar arttırdı; ancak bunun bahsi kazanmaya yetip yetmeyeceğini sonuçlar gösterecek..."
Sonuçları gördük; yüzde 35'e karşı yüzde 65 “hayır”; muhabir, yazısında şöyle diyor;
'Türkiye’de biraz acı bir şaka olarak şöyle deniyor:
Gerçi Türkiye'de demokrasi vardır, ama bu şark usulü bir demokrasidir: şark usulü demokrasinin özelliği ise oyunun kurallarının sabit (belirli, durağan) olmayıp oyun sırasında, tabii iktidardakilerle uygun düşecek biçimde, sürekli değiştirilmesidir.”
Halkoylaması sonucunu değerlendirirken, muhabir şöyle diyor:
"... Böylece Ozal, kaçındığı tatsız şu seçeneklerle karşı karşıya kaldı: Ya enflasyonu aşağı çekmek için çok sevimsiz bir dizi önlemlere hemen başlamak, ki bu yerel seçimlerin bazı yerlerde yitirilmesi, özellikle büyük kent yönetimlerinin, başta sosyal demokratlar olmak üzere, muhalefetin eline geçmesi demektir. Ya da enflasyonu kendi haline bırakmak ki, bu da halkoylamasında açıkça görüldüğü gibi geniş kitlelerin sürekli artan fiyatlar karşısında bıkkınlığını arttıracak, izlenecek bir orta yol da başarı sağlayamayacak görünüyor. Bu orta yol bir yandan enflasyonu frenleyecek önlemler alırken, Öte yandan sevimsizliğe yol açan etkileri ortadan kaldırmak. Bu öyle bir sanattır ki Özal gibi kurnaz bir politikacının, bunun altından kalkması çok güç.”
Neue Zurcher Zeitung muhabiri, “Özal’ın kurnazlığı buna yetmez” mi demek istiyor?
Birkaç "Ankara Notları"nda, Turgut Bey'i incelemeye çalıştım. Sordum, soruşturdum. Bunlar, daha sürebilir. Süleyman Bey'le konuşuyorduk, ona söyledim:
Ben, Turgut Bey'i inceliyorum! dedim...
Çok iyi, dedi, tükenmez iş bu! (Gülüşmeler)
Size bazen taş atıyorum, "yükselişinde payınız var!" diye. Bu konuda hiç konuşmuyorsunuz...
Konuşmam!
Neden?
Zamanı değil de ondan...
Ama, o size en ağır sözleri söylüyor!
Ne yapayım? Kem söz sahibine aittir! Ben o çeşit tartışmalara girmem...
Siz Elektrik Etüt'te birlikte oldunuz mu?
Ben ayrı servisteydim, o ayrı servisteydi: o benden iki sene sonradır...
Planlamada askerliği birlikte yaptınız?
Yaptık! Doğrudur.
Sonra, siz onu önce müşavirliğe mi getirdiniz?
Önce müşavirliğe getirdim!
Başbakanlık Müşavirliği'ne?
Evet!
Sonra Planlama Müsteşarı yaptınız?
Evet, öyle yaptım! İyi yapmamış mıyım?
İyi yapmamışsınız gibi geliyor! (gülüşmeler)....
Sen yine yazmaya, çizmeye devam et, gözlerinden öperim!