İsmet Paşa'nın şakacı yapısını öteden beri bilirdim; fıkralarını yakınlarından dinlerdim. Birini Cemal Reşit Eyüpoğlu anlatmıştı. Bir gun Paşa, Cemal Reşit Eyüpoğlu'nun koluna girmiş, parti genel merkezine gidiyorlar. Bir ara karşıdan gelen iki güzel bayan gülümseyerek selam verirler, geçerler. Paşa, Cemal Reşit Eyüpoğlu'nun kolunu sıkarak sorar:
Bu hanımları nerden tanıyorsun?
Eyüpoğlu
Paşam, der, onlar bana değil size selam veriyorlar!
Paşa kıs kıs güler:
Bunu bazen Mevhibe'ye de yapıyorum!
İsmet Paşa'nın ölümünün, Ömer Asım Aksoy'un deyişi ile ' ölümsüzlüğünün'' 15. yılı anma toplantıları çok görkemli geçti. İnönü Vakfı'nın Pembe Köşk'te düzenlediği toplantıda Paşa’nın yıllarca özel kalem müdürlüğünü yapmış olan Haldun Derin konuştu. Ben, kolum alçıda olduğundan gidememiştim. Sonra Yakup Kepenek’in yardımı ile Haşan Şahan'ın yolladığı teyp bandından dinledim konuşmayı.
Derin, İsmet Paşa'nın 1960’lı yıllarda Başbakanlık Müsteşarlığını da yaptı. Konuşmasının sonuna doğru Derin, İsmet Paşa’nın şakalarını anlatıyor, şöyle diyor:
Başbakanlıkta, her sabah geldiğinde aşağı ineriz. Özel Kalem Müdürü (Necdet Calp), ben, kapıdan karşılarız, içeri girer, merdivenlerden yukarı çıkar. Gene bir gün geldi; Özel Kalem Müdürü Nejdet Bey'in koluna girdi: yukarı doğru çıkıyorlar, ben de arkalarından izliyorum. Şöyle arkasına döndü:
Necdet Bey merdivenleri çıkamıyor, koluna girdim, yardım ediyorum! (Gülüşmeler…) Yaş seksen!
Gene aynı merdiven sahanlığındaki sahne, gene merdivenleri çıkıyoruz, gene arkaya döndü:
Juntas everywhere!. (Cuntalar her yerde)
Ordu daha kışlasına lam girememiş; orda burda "cuntalar", işte… Tabii biz de haberini alıyoruz, fakat işin içyüzünü çok iyi biliyor, duruma çok hâkim, yarı ciddi yarı şaka bana da vazıyeti kısaca merdiven ağzından söylemiş oluyor.
Elendim bir de rahmetlinin bekârları evlendirme huyu vardı. Bana da piyango isabet etti! Şöyle oldu Kral Faysal gelmiş, suare var Orda Başyaver Cevdet Tolgay’a sormuş;
Haldun evli mi? demiş.
Hayır. Paşam, demiş.
Hemen evlensin!
Emir emir, ama (Gülüşmeler…) tabi yerine getirdik şimdi şu anda eşim aranızdadı, duymasın, yanı ben de mutluluğumu zamanın Milli Şef’ine borçluyum! (Alkışlar...) Şimdi bu çöpçatanlık nereden geliyor? Çöpçatan iki tane kelepir bulur, onları bir araya getirir, yuvalarım yapar! Bu öylesi değil, paşanın bir misyonu var ya, müesseselerin, kurumların yozlaşması değil, bireylerin, insanların yozlaşması, yanı tohuma kaçmadan kaçmayı önleyecek!"
İsmet Paşa'nın şakalarıyla ilgili olarak Haldun Derin ile görüştüm. Paşa zaman zaman kendi kendine İngilizce söylendiği gibi, İngilizce bilen Haldun Derin’e de İngilizce tümcelerle takılırmış. Derin şöyle dedi:
— 1946 seçimlerine girmeden önce hazırlık yapılıyor, nutkunu hazırlıyor falan "18" numara derdin yaver odası; orda bir de bilardo masası vardır, istekayla bir vuruş yaptı, şöyle döndü benim yanıma geldi, iki yanağımı sıktı, ondan sonra şapur şupur öptü iki yanağımdan. Hani düğün değil, bayram değil! Seçim nutkunu yazdıracak: şöyle dedi:
Are you making ready my papers9 (Kâğıtlarımı hazırlıyor musun? Gitme olasılığına karşı hazırlık yapıyor musun anlamına.)
Ben İnönü Vakfı’ndaki konuşmamı geniş hazırlamıştım, ancak zaman kısıtlıydı, kısa tuttum. Orda anlatmadığım bazılarım size söyleyeyim:
İsmet Paşa Cumhurbaşkanıyken bir İngiliz amiralini kabul etti: ayakta: yanda da bir masa var, masanın üstünde yiyecek, içecek bir şeyler var. Ben de deniz ürünleri içinde ıstakozla havyarı hiç sevmem, ağzıma koymamışımdır, hiç sevmem. Çocukluğumda da yoğurt yemezdim mesela. Şimdi masanın üstünde tesadüf, ufak kanepeler var, üstünde siyah havyar var. Amiral ağzından bal akan bir adam, gayet tatlı konuşuyor. İnönü ile ayakta, ben de tercümanlık yapıyorum. Adam bir diplomat kadar dünya politikasına vakıf, geniş ufku olan bir adam falan. Çok hazzetti İnönü, bayıldı. Konuşuluyor falan o hoşnutluk arasında, İnönü oradan bir tane havyarlı kanepeyi alıp ağzıma tıktı! Ben onu çiğneyip de yutuncaya kadar emdiğim sut burnumdan geldi!
Alican'ın YTP’sinde ikinci adam Fahrettin Kerim Gökay'dı. Başbakanken Paşaya çok gelir gider, arabulucu gibi o, Alican'la Paşa arasında sürtüşmeler hiç bitmez. Fahrettin Kerim sevimli, ağzı laf yapar falan. Gene böyle gelmiş, Başbakanın odasında konuşmuşlar, yemek vakti gelmiş, beraber çıkıyorlar. Ben de o sırada koridorda bulunuyorum. Paşa kafasını kaldırdı, beni görünce:
İkimizin de tepesinden bakıyorsun, ama dünyayı uzun boylular idare etmiyor diye takıldı.
Boyum biraz uzun, hatırlarsınız. Hemen dilimin ucuna geldi, ama söyleyemedim tabii, o sırada Fransa'da devlet başkanı De Gauelle! Hatta ona Fransızlar "asperge" (kuşkonmaz) adını takmışlardı, uzunluğundan dolayı!
27 Aralık 1988, Cumhuriyet