Geçen hafta sonu, Ankara'da bir çeşit “İnsan Hakları Günü" gibi geçti. İnsan hakları savunucuları, gerçekten heyecanlı saatler yaşadılar. Hollandalı Prof. Dr. P Van Dijk (Dayk okunuyor) Ankara'daydı. Dijk'ın, Türk Eczacılar Birliği salonunda yaptığı konuşmanın konusu, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye"ydi. Prof. Van Dijk'ın. Utrecht Üniversitesi Uluslararası Örgütler Hukuku Profesörlüğünün yanında, bir dolu görevi, sanı (unvanı) da vardı. Birkaçı şöyle: Hollanda Kraliyet Bilimler ve Sanatlar Akademisi üyesi, Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları Danışma Komitesi Başkanı, Adalet Bakanlığı Yabancılar İşleri Danışma Komitesi üyesi, İnsan Hakları Enstitüsü Başkanı, Lahey Yargıtay üyesi...
Böyle bir dolu sanı olan, uzun boylu minik sakallı van Dijk, Türkiye'deki insan hakları savsaklamalarıyla yakından ilgileniyordu. Enstitüde, Türkiye'ye gitmek istediğini söylediğinde arkadaşları:
Türkiye'ye ancak Türk hükümeti yetkilileri çağırırlarsa gidebilirsin... demişlerdi. Dijk, o zaman:
Ben de Türk hükümetinin çağrısıyla gitmem! yanıtını verdi. Tam o sırada, Bilar'dan bir konuşma çağrısı gelince, koşa koşa geldi, konuştu. Berlin Özgür Üniversitesi Profesörlerinden Gerhard Bauer de, böyle yapmış, YÖK'ün çağrısına uymamış, Bilal'ın çağrısına koşa koşa gelmiş, Ankara'daki “Demokrasi Kurultayı"nı izleyip, konuşmalar yapmıştı; Diyarbakır’a da gitmişti...
Van Dijk, insan hakları konusunda yetkili bir uzman olarak, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'ni özlü bir biçimde anlattı, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi karşısındaki durumunu, koyduğu çekinceleri bir bir sıraladı. Dijk’ın İngilizce yaptığı konuşmayı Yıldırım Koç çevirdi. Van Dijk, "Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"ni onayladığını, “İşkencenin Önlenmesi Sözleşmesi”ni de, ilk imzalayan ülke olduğunu belirtip, şöyle dedi:
Önemli olan, bu sözleşmelere imza almak değildir, ulusal yasaların da bu sözleşmelere uygun duruma getirilmesidir...
Van Dijk'in, Türkiye'nin ilk imzacı ülke olduğunu söylemesi üzerine, toplantının sonunda Nurkut İnan, önce İngilizce, sonra Türkçe olarak şunları söyledi:
Sayın Profesör, sizi ve çevirmeninizi yormadan, düşüncemi söylemek istiyorum: İşkenceye ve insanlık dışı işlemlere karşı Avrupa Sözleşmesi'ni ilk imzalayan ülke Türkiye olmuştur. Bunu siz de belirttiniz. Bu olay, benim son on yıl içinde gördüğüm en çarpıcı kara mizah örneğidir!
Doç. Dr. Nurkut İnan, İnsan Hakları Derneği 1402'likler yarkurulu başkanı, yazmanı da Haldun Özen; Nurkut İnan, üçüncü göbek Namık Kemal’in torunu; espri gücü de oradan mı geliyor ne? Namık Kemal'in torununun kızı olan Nermin Menemencioğlu, Nurkut İnan'ın annesiyle teyze çocukları.
Van Dijk, konuşmasından sonra sorulan yanıtladı. Sorulardan kimileriyle yanıtları şöyle:
Prof. Muammer Aksoy-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 26. maddesine göre, bir mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra, İnsan Hakları Komisyonu'na bireysel başvuruda bulunulabiliecektir. Haksız tutuklamalar ne olacak? "Tutuklama kararı, kesin karar değildir, geçici bir önlemdir" diyerek, tutuklamalara karşı, ancak kesin karardan sonra şikâyet yoluna gidilebilirse; o zaman şikâyetin pratik bir değeri kalmayacak demektir Yıllarca tutuklu kalanlar var (9-10 yıl tutuklu kalanlar var sesleri)...
Prof, van Dijk — Tutuklama işlemleri, başlıbaşına şikâyet konusu olabilmektedir. Tutuklamaya karşı başvurular sonuçlanınca, esas hakkındaki karar beklenmeden, bu tutuklamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu belirtilerek, şikâyet konusu yapılabilir...
(Van Dijk’ın söyledikleri çok önemliydi. Cezaevlerinde, uzun yıllardır yatan yüzlerce tutuklu vardı..)
Prof Muammer aksoy — Prof. Van Dijk, sizi kutlarım, yalnız şu konferansta bize verdiğiniz bilgilerden dolayı değil, konuk olduğunuz ülkede, nesnel gerçekleri, yüreklice ortaya sermenizden dolayı, kendi takdir duygularımı sunarım ki, herhalde dinleyenlerin birçoğu da aynı kanıdadır. Van Dijk’a bir sorum daha var: Bir mahkeme kararının dayandığı yasa hükümleri, sözleşmenin ruhuna aykırı ise, şikâyet konusu olabileceği gibi, davanın görülmesi sırasında, savunma hakkının ortadan kaldırılması, örneğin tanıkların dinlenmemesi söz konusu ise bunlar da başvuru konusu olmayacak mıdır?
Van Dijk — Evet, hem de ulusal usul hukukuna aykırı hareket edildiği zaman, şikâyet konusu yapılabileceği gibi, ulusal hukuka uygun hareket edildiği halde, kişiler arası hukuka göre uyulması gereken usul kurallarına aykırı davranılmış ise bu da şikâyet konusu olabilecektir.
Van Dijk’a sorular daha uzundu. Bunları, bir yazıda bugün yayımlamam olanaksız. Kimilerini gelecek yazıya bırakacağım. Akşam, “Galatasaraylılar Lokali"nde verilen yemek de neşeli geçti. Nurkut İnan'ın sağında oturan Van Dijk, İnan'la İngilizce, sağında oturan Muammer Aksoy'la Almanca, karşısında oturan Cahit Talas’la Fransızca konuşuyordu. Cevat Geray'la da İngilizce konuştu...
Van Dijk, Nurkut İnan'a yemekte şu soruyu sordu:
Türkiye'de mahkemeler hangi ölçüde bağımsızdır?
Türkiye'de mahkemeler, askeri mahkemeler dışında oldukça bağımsızdır, yasalardaki kötü hükümlere karşın. Bizim Türkiye aydınları olarak, askeri mahkemeler, bir de DGM'ler dışındaki mahkemelerden bir şikâyetimiz yoktur...
6 Haziran 1989, Cumhuriyet