Ülkü Coşkun ile Nusret Demiral...
Ankara Valisi Saffet Arıkan Bedük’ün, olayların başında da zor kullanmadan yana olmadığını duymuştum. Jandarma Alay Komutanı Albay Cahit Balcı da, bu izlenimi edinmişti.
Fikri Sağlar, valiyle görüştükten sonra kendisine söylediklerini Yarbay Hüseyin Yılmaz’a da yinelemesi için telefonu yarbaya verir. Bu arada, yerinde sinirli oturan DGM Savcı Yardımcısı Ülkü Coşkun, söze girer, şöyle der:
-Kesin kararlıyım, onları alacağım. Saldırırım...
F.S. -Saldırırsanız kafa göz yarılır, kan dökülür, insanlar ölür...
Ü.C. -Bir değil, on insan ölse önemli değil. Ben o suçluları yakalarım...
F.S. -Siz savcısınız, hukuk adamısınız, öldürmek değil, ölümü engellemek zorundasınız. Böyle bir savcı olmasından çok üzüldüm. Ve sizinle burada tartışmayacağım.
Fikri Sağlar ile Akın Birdal, Jandarma Yarbayı Hüseyin Yılmaz’ı da alarak, Alay Komutanı Albay Cahit Balâ’yla görüşmek için, yeniden kapıya, otobüslerin bulunduğu yere, bizim yanımıza geldiler. Olayı anlattılar. Akın Birdal’ın yüzü, dinlediklerinden olacak, kül gibiydi. Oradakileri birlikte yaşıyorduk. Jandarma Albayı Cahit Balcı, olayın başından beri, verdiği sözde duracağını, adları saptanan öğrenciler, otobüsten indiklerinde, ifadelerinin alınıp bırakılacaklarını, sabah saat 9.00'da da DGM'ye gönderileceklerini söylüyordu. Fikri Sağlar, otobüstekilere şöyle dedi:
-Zor kullanılmasını önledik. Ancak, adlarını saptadıklarını söyledikleri 11 kişinin otobüsten inmesini, ifadelerinin alınmasını istiyorlar. Onların da ifadeleri jandarmada alınacak, emniyete gitmeyecekler...
Öğrenciler, saatlerdir otobüsten inmemişlerdi. Yığılıp kalmış gibiydiler. İçimden, "Olay, bir kansız sonuçlansa” diyordum. Fikri Sağlar, bir öğrenci otobüsüne, bir Albaya koşturuyordu. Bizler de yanında. Albay, soruyor.
-Ne oldu, on dakikadan daha fazla bekleyemem!
-Görüşüyor öğrenciler efendim, karar verecekler, bekliyoruz, diyor Fikri Sağlar. Sinirler gergin mi gergin. Ülkü Coşkun, oraya gelmiyor, karakolda bekliyor...
11 öğrenci inmek istiyor otobüsten, arkadaşları bırakmıyor gibi geliyor bana. Ana-babalar, aşağıda bekleşiyorlar heyecan içinde. Bir bardak suda fırtına diye buna derler. İçi öğrenci dolu iki otobüsün çekiciyle çekilip emniyete götürülmesini düşünmüşler; bakmışlar, çekiciyle çekilecek gibi değil. Sonra, çekici nerede ki? Vazgeçmişler. Fikri Sağlar anlatıyor:
"Bu uzlaşma koşullarıyla, gençlerle yarım saat konuştum. Bir arkadaşımız (Çorum Milletvekili Rıza Ilıman), kente inecek öğrencilere güvence olarak, otobüsle kente gitti. Öbür arkadaşımız (Erzincan Milletvekili Mustafa Kul), yurtlara yerleştirmede güvence oldu. Bu arada, ODTÜ Genel Sekreteriyle de görüştüm. Çünkü, öğrenciler, saat 24.00’ten sonra yurda giderlerse, adları yazılıyordu. Sağlar, Genel Sekretere, “Bu gecelik bu yapılmasın” diye rica etti, bu da benimsendi. Yaklaşık 45 dakika sonra, öğrenciler önerileri benimsemişlerdi. Adları açıklanan 11 öğrenciden sekizi otobüsten indiler. Birlikte, Jandarma Alay Komutanlığına gittik...
Alay Komutanı Albay Cahit Balcı şöyle dedi:
-Büyük bir olaydan kurtulduk. Sabahtan beri aç olan askere, sinirleri gerilmiş çocuklara ‘Vurun" deseydik, bir daha zaptetmek zor olurdu. Olayların başında bizzat yüksek rütbeli subaylarım bulundu, herhangi bir kötü sonuç çıkmasın diye.
Bu da Albayın yaklaşımının uzlaşmadan yana olduğunu gösteriyordu. Ancak, daha sonra Savcı Yardımcısı Ülkü Coşkun arayarak, görevini yapmadığını, verilen emirlere uymadığını söylemiş...
Ertesi günü, öğrencilerle birlikte DGM'ye gittim. Ülkü Coşkun'a:
-Dün olay, kazasız belasız bitti dediğimde:
-Bitti ama Albayın da başını yedim! yanıtını verdi.
-Saldırmadığı İçin herhalde...
Bunun üzerine, DGM Savcısı Nusret Demiral'a gittim, "olay bitti" dedim.
-Hayır, diye bağırdı, suçluları bırakmışlar.
-Vali Bey'le konuştuk, uzlaşma yolları aradık.
-Vali kim oluyor? Ben, 140 kişiyi istiyorum. ODTÜ’yü altüst ederim. O suçluları istiyorum.
-Nasıl böyle bağırarak konuşuyorsunuz, sinirlerinize hâkim olun!
-Milletvekilinin orada işi ne? Siz de onlardan mısınız?
-Biz milletvekiliyiz. Görevimizi biliyoruz. Bize hakaret ediyorsunuz uyarıyorum.
-Sizleri inceleteceğim.
-Milletvekillerini tehdit ediyorsun, bu nasıl iştir? Nasıl savcısınız? Nasıl hukuk adamısınız? Adaleti temsil ediyorsunuz, ölümden, öldürmekten, altüst etmekten bahsediyorsunuz. Biz de sizi inceleyeceğiz.
-Ben devletim!
-Bu nasıl söz? Siz hukuk adamısınız! Ben de sinirlenince, yaptığını anladı.
-Fikri Bey, sizi ikna ederim.. dedi.
-Sizleri görünce iyice ikna oldum. Biz de sizleri iyice inceleyeceğiz. Kimlere hukuk adına güvendiğimizi şimdi daha iyi anlıyorum...
Bu konuda basına bir açıklama yapan Nusret Demiral, "Böyle konuşmaya terbiyesinin müsait olmadığını" söyledi...
Nusret Demiral, Fikri Sağlar’la ilgili olarak, suç duyurusunda bulunulacağını açıklarken. SHP de, Nusret Demiral ile Ülkü Coşkun'u, Yüksek Savcılar Kurulu'na götürmeyi kararlaştırıyordu...
18 Haziran 1989, Cumhuriyet