21. Duruşma...

Haydar Kutlu ile Nihat Sargın, Hasan Esat Işık'ın TBMM önündeki törenine çiçek yollamışlardı. Çelengin üzerindeki “Haydar Kutlu-Nihat Sargın" yazısını gören polisler, çiçeği getireni durdurdular; kâğıdı yırttıktan sonra çelengin geçmesine izin verdiler.
Haydar Kutlu’yla Nihat Sargın'ın, Tahsin Saraç'a da çiçekleri vardı; görmüştüm. Yattıkları yerde, birçok şeyi titizlikle yerine getiriyorlardı. Sayrılar evinde yatarken, çiçekleri geldiğinde nasıl duygulanmıştım..
Hasan Esat Işık, ünlü Esat Paşa'nın oğlu, Haydar Kutlu, Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa'nın kaçıncı göbekten yakını, Osman Paşa ile Kutlu, Tokat'ta “Yağcıoğlu’lardan geliyorlar. Bir paşanın torunu, bir paşanın oğlu için çiçek yolluyor, yolda çiçeğin kâğıdı yolunuyor. Olur mu böyle olur mu? Olur böyle şeyler bizim ellerde!
Sedat Veyis örnek öleli kaç yıl oldu? Onun “Anadolu Folklorunda ölüm" adlı yapıtında şöyle bir ağıt geçer:
"Ölüm ölüm hezen ölüm/Evden eve gezen ölüm/Her düzeni bozan ölüm."
Her düzeni bozuyor ölüm, kimse "Benim düzenim bozulmaz" demesin! Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, pazar günkü yazısına, aldığı bir mektuptan söz ederek başlıyor. Mektupta şöyle deniyormuş: “Öleceksin, muhakkak öleceksin." Hıfzı Veldet Hoca yazısını "Benim ölümümü özleyen mektup sahibinin Galo Leoz gibi 110 yıl yaşamasını dilerim" diye bitiriyor; filozofça değiniyor ölüm olayına. Server Tanilli de öyle: Tahsin'in ölümünü, Strasbourg'da arkadaşları, Tanilli'den iki üç gün saklamışlar; duyurmamışlar, duyunca çok çok üzülmüş. Telefonda Tanilli şöyle dedi:
Sevgili Ekmekçi, ben ölüm olgusuna, divan şairimiz Nâzımı gibi yaklaşıyorum, onun gibi düşünüyorum. Şöyle diyor Nâzımı:
"Lâbüd! gelen efsane olur dehre Nâzımı,/Bir gün de bizim halimiz efsanelik eyler!"
"Lâbüd", “heyhat" demek; anlamı aşağı yukarı şöyle dizelerin:
"Heyhat! dünyaya gelen masal olur Nâzımı,/Bir gün de bizim arkamızdan masal diyecekler!"
Öyle de. Haydar Kutlu'yla Nihat Sargın neden aylardır içerdeler?
16 Kasım 1987'de gelmişlerdi ülkelerine uçakla. Gelir gelmez apar topar emniyete götürülüp gözaltına alındılar. Savunman Erşen Şansal hesaplıyordu günleri:
Bin dört yüz on sekiz günlük bir cezanın infaz süresini yattılar! dedi Erşen Bey. "Bu, üç yıl on bir aylık bir cezanın infaz süresi eder."
Haydar Kutlu'yla Nihat Sargın'ın 8 Haziran 1988‘de DGM'de başlayan ilk duruşmalarına yurtdışından 72 yabancı konuk gelmişti. 21 Haziran 1989'daki duruşmaya 37 yabancı geldi. Şimdiye değin, duruşmalara gelen yabancı konukların sayısı dört yüzü aşıyor. Savunmanlar, ilk salıverilme istemini 29 ağustos duruşmasında başlattılar. Hasan Esat Bey için çiçek yolladıkları gün ise on üçüncü kez isteniyordu. Savunmanlar olarak, onlar adına Erşen Şansal yeniden "salıverilmeleri" isteminde bulundu. 3 temmuz günlü salıverilme istem dilekçesinin sonunda özetle şöyle deniyordu:
"... Bu davanın başlamasından, hatta daha öncesinde soruşturmanın başlamasından bu yana yaşanan gelişmelerde, iddianın asıl dayanağı olan TCK’nın 141 ve 142. maddeleri büyük sallantılar yaşadılar. Artık ömürlerini tamamlamak üzere olan bu maddelerin hukuk hayatımızda etkinliğinin kalmayacağı, hem de uzak olmayan bir tarihte sona ereceği kesindir.
... Üç oturumdur incelenmesine başlanan deliller, müvekkillerimizin suçlu olduklarını değil, suçlanmalarına elverişli kanıtların bile olmadığını ortaya koyuyor. Bu nedenle kalıp ifade, müvekkillerimizin tutukluluk hallerinin sürdürülmesinin değil, ancak tahliyelerinin gerekçesi olabilir...
Bir kimsenin tutukluluk halinin değerlendirilmesini yargının dışındaki etkenler etkileyemez. Çünkü bu, yargılama inisiyatifinin yargı organına değil, başka bir makama, örneğin yasama organına geçmesi anlamına gelir. Oysa bu inisiyatif yargı organından başka hiçbir organa devredilemez. Kuvvetler ayrımı ilkesi bunu emreder... Öte taraftan, yargılama inisiyatifini elinde bulunduran bir mahkeme önünde yargılanmak, sanığın da temel haklarındandır. Mahkemenizin bu inisiyatifi kullanmasını bekliyoruz."
Duruşma, yirmi birinci duruşmaydı. DGM Yargıçlar Kurulu, on üçüncü "salıverilme" istemini de reddetti. Gazi Osman Paşa’nın soyundan Haydar Kutlu'yla, Mustafa Kemal'in silah arkadaşlarından Kurtuluş Savaşı gazisi emekli Yarbay Mustafa Fahri Bey'in oğlu Nihat Sargın, Merkez Cezaevi’ne döndüler.
Ataol Behramoğlu, yurda döner dönmez İstanbul’da gözaltına alındı. Bir gece emniyette sandalye üzerinde sabahladı. O akşam İstanbul'da İbrahim Paşa Sarayı'nda Cumhuriyetin “Yunus Nadi Armağanı Ödül Törenindeydim. İstanbul Valisi Cahit Bayar’a, Belediye Başkanı Nurettin Sözen'e de söyledim:
Yurtdışından, kendi ayağıyla gelmiş bir ozanı, Ataol Behramoğlu'nu, emniyette geceletmek büyük yanlıştır! dedim. İkisi de ilgileneceklerini söylediler. Emniyet müdürü notlar aldı. Ancak Ataol, yine emniyette geceletildi. Savcılığa çıkarıldı da ertesi gün salıverildi...
Ataol'a, "Aramıza hoşgeldin!" diyorum...