Devrek Şenliği’nde...

İki fıkrayı da Prof. Tarık Zafer Tunaya anlatmıştı Almanya'da. Arabayı Nebahat Hanım kullanıyor. Düsseldorf Havaalanı’ndan Prof. Pertev Naili Boratav’ı aldık önce Nebahat Hanım’la birlikte; oradan Gelsenkirschen'e geçip Tank Zafer Bey’le eşi Melahat Hanım'ı aldık. Nebahat Pohlreich'in kahkahaları, keyiflendiriyor. Tarık Zafer Bey, Nebahat Hanım'a, “bayan kahkaha” adını taktı. Fıkralar, o uzun yollarda, güzel havada anlatıldı. Tank Zafer Bey'i dinliyoruz:
Efendim, bizim karşımızda bir apartman var, Beyoğlu'nda. Orada bir Ermeni madam oturuyor. Bir de kapıcı var, rahmetli oldu Seyfi. Seyfı gidecek, Taksim’den ertesi gün çıkacak gazeteler var, onlardan alacak. Ev sahibi, gazeteleri Seyfi’ye ısmarladı. Seyfi giderken, ben de penceredeyim, ev sahibi, madama seslendi:
Madam, dedi, yarınki gazeteden sana da aldırayım mı?
Kadın, gayet saf karşılık verdi:
Yarın gazete çıkmacak?”
Tarık Zafer Beyrin ikinci fıkrası da şöyle:
Bizim semtin postacısıydı; ben onun adını Vahdettin diye biliyorum; adam görevinden emekli oldu, ayrıldı; sonra bir gün geldi, tanıdıklarını, evleri ziyaret ediyor; bize de geldi. Melahat Hanım:
Eski postacı geldi, dedi.
Ben kalktım, dinleniyordum; “Demek Vahdettin geldi” dedim;
Oooo, merhaba Vahdettin Efendi hoş geldin! dedim...
Yooo, Abdülhamit! dedi...”
Bayan kahkaha, Nebahat Hanım’dan önce, ben kahkahaları koyuverdim.
* * *
Geçen hafta sonunu Devrek'te geçirdik. Devrek'te, “Baston ve Kültür Şenliği" vardı. Cumartesi sabahı yapılan törene, SHP Genel Başkanı Erdal İnönü de katılmış, oradan Zonguldak’a geçmişti. Ankara'dan, İstanbul'dan gelen kalabalık bir çağrılı grubu gölgede bir yer bulup oturmuştuk. Yapıların duvarlarında, “Baston emektir", “Emek en yüce değerdir” yazıları göze çarpıyordu. Orhan Veli'nin dizeleri bez üzerindeydi:
“Siyah akar Zonguldak’ın deresi  /  Yüz karası değil kömür karası / Böyle kazanılır ekmek parası”.
Erdal İnönü, Devrek'teki, “Baston ve Kültür Şenliği”ni överken, babasının bir sözünü de anımsattı. İsmet Paşa:
Devrekliler, kızılcık sopasıyla da kendilerini müdafaa ederler, demiş...
Bastona “kültür" yeni eklenmiş Devrek'te. Daha önceleri, yağlıı güreşler yapılırmış. Aynı alanda, şimdi dinletiler düzenleniyor, şarkılar, türküler söyleniyor. Devrekll bir genç, şöyle dedi:
ANAP’lı belediyeler, yağlı güreşlere ağırlık veriyorlardı; biz, güreşten çok kültüre ağırlık vermek istedik. Çünkü, yağlı güreşleri, kadınlar izlemiyorlardı. Nüfusun en az yarısı kadın. Onların da izleyecekleri bir etkinlik düşündük; şenliğimize “Baston ve Kültür Şenliği" dedik...
Ali Ekber Çiçek’in dinletisinde baktım, kadınlar, kızlar doldurmuşlardı eski yağlı güreş alanını; Kırkpınar Çayırı'nda, bir dinleti düşünün öyle.
"Yedigöller" Ulusal Parkı, Devrek'e çok yakın; bir bölüğümüzü ilk gün oraya götürdüler. Yıllardır, gitmeyi tasarlardım; gel gelelim, neden yolu doğru dürüst yapılmamış? Buraları körletmek için olmalı!
Vedat Günyol anlattı; bundan on yedi yıl önce, Melih Cevdet, Sabahattin Eyüboğlu, birlikte Yedigöller'e gelip bir gece kalıp dönmüşler. Şimdi, burada kalabilmek için Ankara'dan, Orman Genel Mûdürlüğü'nden izin almak gerekiyormuş. Cumartesi, pazar günleriyse Yedigöller'de, oturacak yer bulmak bir sorunmuş. Ankaralılar, İstanbullular, Devrekliler akarmış buraya ..
Devrek'te, Almancılar da oldukça yoğun; nüfus yoğunluğu açısından Almanya'ya en çok işçi gönderen ilçe Devrek. Devrekliler, madenci de olduklarından, orada kolayca iş bulabiliyorlar, para biriktirip, Devrektekilere bakıyorlarmış. Bu nedenle olacak, Filyos Çayı çevresinde artık bostan ne yetiştirilmiyormuş. Almanya'dan marklar gelirken, bostana kim bakar?
Eczacı Aydın Bozkurt, Haldun Özen’in eniştesi; eczacı o. Eczanesinde “Eczacınız ilaç zammına karşıdır” yazısı vardı.
Devrek'te Jandarma Alay Komutanı Yarbay Sabri Arıkan'la, Devrek Kaymakamı Vahdettin Özcan'ın, bir iki tutarsız davranışı olmasa, Devrek Baston-Kültür Şenliği doğrusu, daha tatlı bitecekti. İlk tutarsızlık, sanatçı Ekrem Ataer’in, Ali Ekber Çiçek’in dinletisinden sonra, yağlı güreş çayırında gece dinletisi sırasında, Jandarma Yarbayı Sabri Arıkan'ın mikrofonu eline alarak “programı kesiyorum" demesiyle başladı! Vahdettin Bey de aynı tutarsızlığa katıldı. Bunun üzerine, çayırı dolduran kalabalık, protesto edip, yuhalamaya başladı. Ekrem Ataer, izlencedeki şarkılarını değiştirdi, bu kez halk bağrışıyordu “söyle, söyle" diye. Ekrem Ataer, dinletiden sonra sazıyla çayırda tur attı. Jandarma Yarbayı, pazar günkü açıkoturumu yasaklamak istedi. Açıkoturumu Haldun Özen yönetti, katılanlar da şunlardı: Mehmet Başaran, Demirtaş Ceyhun, Mustafa Ekmekçi, Mehmed Kemal. Konusu, "Demokrasi-İnsan Hakları”ydı. Sevgi Özel arkasından “Karamanoğlu Mehmet Bey'den Bugüne Türk Dili” konulu söyleşisini gerçekleştirdi. Açıkoturum yapıldı, ama dışarıda, Zonguldak’tan getirilen çevik kuvvet, çok sayıda sivil polis, çevreyi sarmıştı! Ne oluyorduk?
Asıl baskılar, yazarların kitap imzalamaları sırasında ortaya çıktı. Karabük'ten gelen Cumhuriyet Kitap Kulübü Yöneticisi Tuncer Öztürk'e, sivil polisler gelip soruşturmaya başladılar:
"Hasretinden Prangalar Eskittim" tamamen yasak, üzerinde Yılmaz Güneyin resmi olan kitaplar biraz yasak, ‘THKP-C davası" kitabı “Y" yayınları olsaydı yasaktı ama, bu "V” yayınlarıymış!.. diyordu biri. Az sonra, yine geldiler, “Buradaki kitapların imzalanacak kitapların listesini bize vereceksin” dediler.
Kardeşim, burada bin çeşit kitap var, listesini size nasıl vereyim? Size CKK'nın (Cumhuriyet Kitap Kulübü) kataloğunu göndereyim!
Olmaz! diyorlardı...
Kitapların tek tek adlarını yazarlarken, sonra bundan vazgeçtiler; fazla mı göze çarpmaya başlamışlardı? Tuncer’e “Sen yaz, bize getir" dediler.
Cumhuriyet Kitap Kulübü yöneticileri liste yapıp verdiler; ancak bu arada, ilk kez ilçelerinde böyle bir imza günü düzenlenen Devrekliler, olaydan ürkmediler değil hani.
AST'çılar, "Suçsuzlar'ı oynamışlardı. Oynar oynamaz, o gece ayrıldılar Devrek'ten. Tuncer Öztürk’le arkadaşları, Çınar Otelde kimlikleriyle, kimi kitapları da unutup gitmişlerdi...
O gün Ayla Kutlu, Mehmed Kemal, Zihni Anadol, Haşim Şahin, Öner Yağcı, Demirtaş Ceyhun, Muzaffer Arabul, Müfide Güzin Anadol, Vedat Günyol, Mehmet Başaran, Mustafa Ekmekçi kitap imzaladılar...