"Nokta”nın son sayısında vardı; hocasını öldürdüğü için, cezaevine giren 1946'ları üniversite öğrencisi Mehmet Taşkesen anlatıyor anılarını:
"... O zaman hapishanede Esat Adil Müstecabi diye bir adam vardı. Kır saçlı... Kapital’i tercüme etmiş adam. Bir gün bu adama:
Ya Esat amca şu vatan hainliğini bıraksanız olmaz mı? dedim. Esat Adil bana:
Yavrum, ben adliye başmüfettişliği yaptım. İmralı Cezaevi’ni ben kurdum. Vatan hainliği yapsaydık evden büroya, bürodan eve gider, buralara düşmezdik, dedi. Adamın konuşması beni çok etkiledi...”
* * *
Örsan Öymen öleli iki yıl oldu; temmuz sıcağında, Bodrum’da sayrılanan Örsan, İzmir’e getirildi, ama kurtarılamadı, öldü. Bodrum'dan İzmir’e langır lungur arabayla değil de, örneğin bir helikopterle getirilebilseydi, Örsancık kurtarılamaz mıydı, yaşatılamaz mıydı, diye düşünürüm. Hollanda’da beni sağlık denetiminden geçiren, Türk sağınladan Zülfikar Aytuğ, şöyle demişti özetle:
Türkiye'de turistik bölgelerde sağlık için helikopterler bulundurulmaması bir cinayettir...
Helikopter olsa bile, diyelim, İzmir’deki sayrıevleri bakım için yeterli mi bakalım? O da ayrı sorun ya...
Örsan Öymen için Milliyet Gazetesi, bu yıldan başlayarak, ödül koydu. Biri “köşe yazısı", öbürü "haber" dalında. Ankara'da olmadığım bir sıra, bana da yollanmış mektup, geç aldığım için, zamanında düşüncemi, oyumu bildiremedim. Gelecek yıllarda, katkıda bulunmak isterim. Örsan, çalışkanlığın bir örneğiydi. Varlık Özmenek, Mülkiyeliler Birliği Dergisi’nin son sayısında Örsan Öymen’i anlatırken, bir yerde şöyle diyor:
"... Basın, 12 Eylül rejiminin tahrip ettiği kurumlar içinde belki de en sessiz biçimde payına düşeni yaşamaktadır. Ama Türkiye’de gazeteciler vardır. 24 temmuzda kutlanacak olan onlardır. İki yıl önce o gün toprağa verdiğimiz Örsan Öymen’i, dört dörttük bir gazeteci olarak ve bu mesleğin anıt isimlerinden biri olarak anmak ve ölümsüzleştirmek önem taşıyor...
5 Mart 1984 tarihli “Aydınlar Dilekçesi’ndeki sıra numarasıyla 788 Örsan Öymen... Mesleğin dününe, bugününe ve yarınına bakıyorum, yaşamak zorundasın kardeşim; doğa yasaları değil, Türkiye'nin layık olduğu uygarlık yasalarının gereği bu, diyorum..."
DİSK eski Genel Başkanı, Maden-İş Sendikası eski Başkanı Kemal Türkler, 22 Temmuz 1980 günü, evinden çıkarken faşistlerce öldürülmüştü. Kemal Türkler öldürüleli dokuz yıl oldu. Dokuz yılda faşizm nerelere tırmandı, geldi? Kemal Türkler, 22 temmuz günü, İstanbul'da Topkapı'da, Trakya Garajı'nın bitişiğindeki gömütlükte, saat 10.00'da gömütü başında törenle anılacak. Burada, DİSK savunmanlarından Rasim Öz’le, Maden-İş eski Başkan Yardımcısı Şinasi Kaya konuşacaklar. Geçen yıl gömütü başında Abdullah Baştürk konuşmuştu, bu yıl da gelip konuşması bekleniyor. 23 temmuzda İzmir'de, fuarda on bin kişilik çay bahçesinde, Kemal Türkler’i anma toplantısı düzenlendi. Geçen yıl, İstanbul Valiliği izin vermediği için, bu yıl oraya başvurulmadı, İzmir Valiliği'ne başvuruldu; oradan toplantı izni alındı. O gece İzmir'de, savunman Rasim Öz, Otomobil-İş Genel Sekreteri Celal Özdoğan, TİP eski Merkez Yürütme Kurulu üyelerinden Vedat Pekel konuşacaklar, Genco Erkal'ın gelebilip gelemeyeceği kesin değil, Grup Anadol, Arif Kemal, Tayfun Seven, dia gösterileriyle İsa Çelik, etkinliklere katılacaklar. Gecede Kemal Türkler’in eşi Sabahat Türkler de bulunacak, oradakilere tanıtılacak. Gece, bir anma toplantısı yanında, bir şenlik biçiminde olacak...
Bu ara şenlikler, duruşma günlerine iyice karıştı. Dün Dev-Yol duruşması vardı Ankara'da, Ülkü - Haldun Özen, Vedat Devecioğlu, birlikte oraya gittik. Haldun'un yaşgünüydü, yolda onu kutladık. Yarın da Sinop'ta "şenlik" var! Şenlik de şenlik hani, kaçırılmaz bir şenlik, ama gidemedim işte! "Dost Kitabevi" sahibi Ural Armay, takılıyordu:
Devrek'e gidersin ama... diyordu.
Sinop'ta kimler mi olacak? Tan Oral, Mehmed Kemal, Hamdi Konuş, Kerim Korcan, Öner Yağcı, İsa Çelik, Refik Durbaş, Toktamış Ateş, Muzaffer İzgü, Ahmet Say, Ali Yüce, Muzaffer Sencer, Burhan Günel, Kamuran Akkor, Emine Kök, Selda, kesin değil ya, belki karikatürist Nezih Danyal, daha bir dolu kişi, Sinop'ta olacaklar. Sağ olsaydılar, H. İzzettin Dinamo'yla, Tahsin Saraç da olacaklardı!... Ural Armay'ın eşi Semra Armay, Sinop’ta Belediye Başkan Yardımcılığı'na geldi, Belediye Başkanı Ali Karagülle'yle, yardımcısı Semra Armay, şenlik için kolları sıvamışlardı. Cengiz Demirel de kültür kolunda çalıştı. Semra Armay’la birlik; müzik çalışmalarını PTT Baş Müdürü Türkan Aydemir, Musa İstankol, Selçuk Aygan, İlgün Saysev, Nilgün Abişka düzenlediler. Ankara, İstanbul radyosu sanatçıları dinletisi var. Ama orada ağır top Selda olacak kuşkusuz. Selda özgürlük, tutukevi, cezaevi türküleri de söyleyecek. Sabahattin Ali'nin hapis yattığı yerde, "Aldırma gönül aldırma" türküsü söylenmez mi?
20 Temmuz 1989, Cumhuriyet