Korotiç’i İzleyenler...

Sovyet yazan, Milletvekili Vitali Korotiç'in yaptığı konuşmalar geniş yankılar uyandırdı. Prof. Sadun Aren, sayrı olduğu için toplantılara gelememişti; Sadun Bey, konuşma bantlarını dinleyeceğini, ondan sonra. "Marksizm ve Gelecek" Dergisi'nde ayrıntılı olarak düşüncelerini belirteceğini söyledi. Vitali Korotiç'in söylediklerinin tümünü yazmadım, ancak kısa bir özet yazdım. Burasında, Korotiç'e ara vererek, dinleyenlerin ne düşündüklerini yansıtmak istedim. İlginç yanıtlar aldım; bunları aktarmak istiyorum. Söz, dinleyenlerin...
İlber Ortaylı — Perestroykanın en etkili propaganda organlarından birinin başındaki Korotiç'i Ankara'da dinlemek çok ilginç; doğrusu biz de Sovyetler gibi açılıyoruz. Ogonyok'un her sayısında Sovyet tarihiyle ve politikayla ilgili bir bomba patlatılıyor. Benim izlenimime göre tarım ve sanayide bazı dönüşümlerin beklendiği ve toplumun buna istekli olduğu açık. Benim izlenimim, özel sektör ve çok siyasal partili yaşam gibi konuların gündeme gelmeyeceği; bunlarsız bir demokratikleşme ve üretim düzeyinin ve düzeninin iyileştirilmesine çalışılacak.
Halit Çelenk — Vitali Korotiç'in 9 ekim sabahı Eczacılar Birliği binasında, aynı gün akşam da Altındağ Kültür Merkezi'nde konuşma ve söyleşiler yapacağı haberini alınca merak ettim. Bir Sovyet milletvekili ve 3,5 milyon tirajı olan bir derginin yönetmenini dinlemek gerekiyordu. Her iki toplantıda da bulundum; konuşmacının, kendi ülkesinin bilinen başarılarını değil, başarısızlıklarını açık yüreklilikle ve ayrıntılarıyla anlatması. Sovyetler Birliği’nin yeni açıklık politikasının bir örneğini oluşturuyordu. Konuşmacıya çok sorular soruldu; ben de soru soranlar arasındaydım; Sovyetler Birliği'nde iç politikadaki başarısızlıkların nedenleri konusundaki sorularımıza verilen yanıt şöyleydi: "Bu başarısızlıkların ve olumsuz sonuçların nedeni bizim yönetim yanlışlıklarımızdır. Marksizm geliştirilmelidir.'' Bu yanıt, inancıma göre son zamanlarda ülkemizde bu konuda yapılan tartışmalara açıklık getirmiştir.
Haldun Özen - Korotiç, sade, fakat etkin kişiliğiyle Ankara ortamını adeta hallaç pamuğu gibi attı. Ben, kendi payıma, kafamdaki birçok soruya açık yanıt aldım. Bunun yanında, ortaya yeni sorular çıktı; kuzey komşumuzun gündemindeki yeni gelişmelerin ayrıntılı olarak planlanıp planlanamadığı sorusu bunlardan biri. Ülkemizin sorunlarla dolu geleceğine daha bir güvenle ve güçlenmiş olarak batabilmek için, Korotiç'in konuşmaları yeni ipuçları verdi; öğretici oldu. Sağolsun!
Cem Eroğul - Sovyetler Birliği’nde ve Doğu Avrupa ülkelerinde kurulan sosyalist düzenin bugün içine düştüğü bunalımın kanımca birinci nedeni, bu ülkelerdeki devlet yapıları ve siyasal düzenlerdir. Bu ülkelerin hepsi de hantal, baskıcı, çıkarcı ve keyfi yönetim yapıları kurmuşlar; bu yapıları da tekilci siyasal düzenlerle desteklemişlerdir. Sonuçta, toplumun soluk almasına olanak bırakmayan, gerçek bir yetenek yarışmasını köstekleyen, her türlü atılımcılığı geniş ölçüde frenleyen bir düzen yaratılmıştır. Esas sorun bundan kurtulmaktır.
Bunun için yapılması gerekenler ise bellidir, öncelikle bürokrasinin gücünün kırılması ve her türlü keyfi yönetime son verilmesi gerekir. Bunun için de insan haklarına dayalı çağcıl (modern) bir tüze (hukuk) düzeni, yargı bağımsızlığı, yargıç güvencesi, yönetimin bütün işlem ve eylemlerinin tüzeye uygun ve yargı denetimine açık olması gibi, tüze devletinin bilinen kuralları uygulanmaya konmalıdır. İkinci bir temel önlem ise devletin, toplumun denetimine açılmasıdır. Bunu sağlamanın da yolları bellidir: Tekilciliğe son verip çoğulculuğa geçmek gerekir. Siyasal partilerden başlamak üzere toplumun tüm kesimlerinin devlete barışçı ve tüzel yollardan etki etmesine olanak veren her türlü örgütlenme serbest bırakılmalı; yani, yine bilinen kurallarıyla, gerçek bir siyasal çoğulculuk yaratılmalıdır.
İşte bunlar yapılırsa, sözünü ettiğimiz sosyalist düzenler kendilerini sağlıklı bir biçimde yenileme olanağına kavuşurlar. Şunu da belirtmek gerekir ki, benimsenmesi istenen bu demokratik örnekçenin (modelin), kapitalist düzenle eşleştirilmesi çok yanlıştır. Sıralayageldiğim tüze devleti ve demokratik düzen önlemleri, hiçbir biçimde kapitalist bir üretim biçimini zorunlu kılmazlar, işte sanırım tam bu noktada, Sayın Korotiç ve onun gibi düşünenler, önemli bir yanılgıya düşüyorlar. Tıpkı bizdeki sağcı siyaset adamlan gibi, siyasette liberalizm ile geçimsel (iktisadi) düzende liberalizmi birbirine karıştırıyorlar. Tüze devletini ve demokrasiyi kurabilmek için, özel girişimciliği destekleyen bir pazar düzeni zorunludur, diye düşünüyorlar.
Akın Birdal - Korotiç'i hem sabah oturumunda hem de akşam izledim. İlginçti. Aynı günlerde Macaristan'daki değişim, Gorbaçov'un açıklamaları, Doğu Almanya ve Polonya'dan gelen haberler, Korotiç'in konuşmalarını daha ilginç kıldı. Ekonomik, toplumsal ve siyasal yapılanmaya ilişkin konuşmaları, insan hakları ve özgürlükler konusunda da yeni açılımlar getireceğini gösteriyor. Gorbaçov'un glasnost ve perestroykayla ne istediğini konuşmalarından, yazılarından öğrenmiştik. Korotiç, şimdi en son ve yeni gelişmelerin mesajını getiriyordu. Korotiç’e akşam yemekte sordum; "ölüm cezasını da kaldıracak mısınız?” diye. Korotiç ve yanındaki Sovyet Basın Ataşesi, "Halkın buna hazır olmadığım, ama bunu halka soracaklarım" söylediler; "Eğer halka glasnost ve perestroykayla yapılmak istenilenlerin yaşam hakkıyla başlayacağı ve ölüm cezasının suçlar için caydırıcı olmadığı söylenirse, halk bunu da kabul edecektir” dedim, insan hakları ve temel özgürlüklerin en önünde gelen yaşam hakkının referandum konusu olmaması gerektiğini'' belirttim. Çünkü bütün dünya halkları, kendileri için iyi ve doğru olan her şeye hazırdır.
Gorbaçov'un glasnost ve perestroyka ile Korotiç’in anlattıkları yeni tartışmaları taşıyor. Hep birlikte izlenilmeli; öncelikle bugüne değin Türkiye'nin demokratikleşmesinin stratejik açıdan engelleyici gerekçelerini getirenlerin daha da yakından izlemeleri gerekiyor.