Hollanda'da "Türkiye Haftası"nı izlerken bir yandan da Bekir Yıldız'ın Cem Yayınlan’nda çıkan “Darbe” romanını okuyorum. Bekir Yıldız'ın öbür kitaplarını okumuştum da böyle yakından tanımamıştım. Hollanda'da, yolda yaşlı kadınları görüyorduk; Bekir Yıldız şöyle dedi:
—Bizim analarımız genç yaşta ölür; bu yaşlı kadınlar bizim genç yaşta ölen analarımızın yaşayamadıkları ömürleri yaşıyorlar. Bunların böyle uzun yaşayabilmeleri için onların genç yaşta ölmeleri gerekir.
Bekir Yıldız, "Darbe” romanında, hükümet darbelerinin de bir sömürünün sonucu olduğunu anlatıyor. Yolda, bisikletine binmeye çalışan 4-5 yaşlarındaki çocuğu görünce:
—Büyü, büyü de torunumu sömür diyor.
Bekir Yıldız, konuşmalarında korkunç bir gülmece ustası. İnsanı gülmekten kırıp geçiriyor; insan gülerken hiç ayrımına varmaz, altına ne kaçırabilir! Bekir Yıldız, Muzaffer İzgü, üçümüz, "Türkiye Haftası”nda, “Yazın Günleri”ne katılıyoruz. Oldukça kalabalık bir grup geldi Türkiye'den, onları yazacağım. Bu yazı Bekir Yıldız ağırlıklı olsun istedim. O da benim gibi güç yazarmış:
—Masada sanki akrepler var, diyor, masaya oturup yazmak gelmiyor içimden. Nerdeyse, zorla oturuyorum. Ama, yazmadan da duramıyorum!
Bekir Yıldız, 1960’lı yıllarda, çalışmak için Almanya'ya giden ilk işçiler arasındadır. Almanların, işçileri seçerken ağızlarını açtırıp, dişlerine bakmalarını hâlâ unutmamıştır.
—Bizi hayvan yerine koydular; ağzımıza, dişlerimizin sağlam olup olmadığına baktılar, soyup vücudumuza baktılar der.
"Darbe” romanında, işkence gören Kamer Can, savcının karşısına çıkarıldığında konuşmaz. Birkaç sözcük mırıldandığına bile pişman olmuştur sanki. Savcı, önündeki dosyadan birkaç sayfa alır. Kamer Can'a şöyle der
— Bak, ben sana okuyorum. Ta Almanya'da yapılan bir toplantıdan bile haberimiz vardır bizim. Şahin demiş ki: "Batı emekçilerinin tuzu kuru. Onlar haklarını çoğaltırlarken, başka ülkelerin, özellikle Üçüncü Dünya ülkelerinin hakları azalıyor demektir. Örgütümüz, sınıflararası mücadeleyle birlikte, bu çelişkili durumu da sergilemek zorundadır. Batıda demokrasi varsa, bu geri bırakılmış ülkelerde, antidemokratik yasaların gündemde oluşuna da bağlıdır. Batı emekçilerinin artan hakları, talepleri, geri bırakılmış ülke halklarına fatura edilir eni-sonu. Eğer bizler geri bırakılmış ülkenin insanlarıysak, halkı daha çok yoksullaşmasın diye, grevler üzerine çok düşürmemiz gerekir. Aslında işçi sınıfı, Batıda çok güçlü. Ama bu gücünü hep kendi çıkarı adına kullanıyor. İyi çocuk rolünü oynuyor yıllardır. İşveren de, iktidarlarla, hatta devletle el ele verip iyi çocuğu yağla balla besliyor. Geri bırakılmış ülke insanının yağıyla balıyla besliyor. En azından aşırı iş gücüne, bu dolaylı sömürüyü de katıyor. Güçlü dedim. Güçlü... Güçlü olmazsa, zaman zaman efendisini, kölesiymiş gibi kullanabilir mi? Ne yapıyor şimdiki iktidarlar Batıda? Ne yapıyor arkadaşlar? İyi çocuğu kızdırmamak adına Üçüncü Dünya ülkelerine gidiyorlar. Siz bakmayın giden liderlerin şatafatlı görünüşlerine, demokrasi havariliği yaptıklarına. Aslında onlar, bir pazarlamacı, bir taşeroncu hainliğiyle gidiyorlar. Amaçları; ülkelerinde üretilen, ama geri bırakılmış ülkelerin, pazarında olmasa da olabilecek pek çok tüketimi, o ülkenin kıçı kırık liderleriyle el ele verip Batıdan, gelişmemiş toplumlara pompalamak. Ki, o kıçı kırık liderler de kendilerini adamdan sanıp meydanlarda nutuklar atıyorlar. Oysa, şu dünyada, enerji sabit olduğuna göre, bir yerde artıyorsa, bir başka yerde eksiliyor demektir. İşte, bu gerçeği hiç unutmamak gerekir arkadaşlar Bir bakıma. Batılı ülkelerde arttırılan her demokratik hak, geri bırakılmış ülkelerde, askeri bir darbenin hazırlığını da içinde taşıyor demektir...
Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da Hollanda'daki “Türkiye Haftası”nı düzenleme işini, Aziz Nesin’in başında bulunduğu Bilar A.Ş. üstlenmiş. Bilar adına, Prof. Cevat Geray geldi bu yıl. Sinemada Tarık Akan, Engin Ayça, Gülsen Tuncer; karikatürde Behiç Ak; tiyatroda Çetin Öner, Nahit Güvendi, A. Emel Mesçi, müzikte Musa Eroğlu, Hasret Gültekin, Emre Saltık, işçilerin Hollanda'ya gelişinin 25 yılı açıkoturumunda Gündüz Vassaf, Orhan Silier, Ayhan Yalım, Ramazan Tunç konuştular, Toptanının adı: “Göçmenlikte 25 yıl"dı. Buradaki etkinlikleri, Türkiyeli Gençler Derneği'yle, Hollanda, Türkiyeli İşçiler Birliği düzenlemiş. Böyle toplantılara, etkinliklere Hollanda'da belediyeler yardımda bulunuyor. Hollanda'da, eğitime, sağlığa bütçede daha çok para ayrılıyor askerlikten. Savunma giderleri onlara göre, devede kulak!
21 Kasım 1989, Cumhuriyet