Torbalılar, atasözleriyle, deyişlerle konuşmayı severler. Halk, böyle kaynaklık eder. Torbalı’nın Girit'ten gelen kesiminin sözüdür:
-Alçak kümesin tavuğu seyrek yumurtlar! derler.
SHP'nin son durumunu anlatırken söylerler bunu; küçük hesaplarla uğraşanlar, "küçük olsun, bizim olsun” diyenler, partilerini büyütemezler. İktidara hiç mi hiç gelemezler.
Bir şeyi daha değişik söyler Torbalılılar, örneğin “Kol kırılır yen içinde, bacak kırılır don içinde" gibi. Eskiden uzun paçabağlı donlar giyilirdi. Onu anımsatmak istiyor söz. Halk kaynağı, kendi içinden gülmece kahramanlarını da yaratır. "Torbalı’nın Halil Efe’si, Ermo'su, yeni Arabacı Ramazan”ı, fıkralarıyla, onlara paslar dağıtan Ercan, unutulabilir mi? Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver anlattı; “Ermo” yani Arabacı Ramazan fıkraları 'Ankara Notları"nda çıkınca, bir havalara girmiş ki sormayın. Nazlı nazlı gidiyormuş artık Avcılar Kulübü'ne! Benimle tanışmak istiyormuş, ben de tanışmayı çok istiyorum doğrusu Ermo’yla, Halil Efe'yle. Domuz avına da götürecekler Torbalı'da; "Rasgele" yazarı Raif Ertem’i de çağıracaklar, gelirse! Artık ne cümbüş olur kimbilir…
Hinthorozu Erdal Bey, Torbalı’nın genç Belediye Başkanı Ertan Ünver'in anlattıklarını dinliyordu.
Ertan Ünver, Erdal Bey'in partiden çıkarılan milletvekillerinin geri alınmalarında, ağırlığını koymasını istiyordu. Ona göre “kesin ihraç” ölüm cezasından ayrı değildi. Ertan Ünver, şöyle konuştu:
-Sayın Genel Başkanım, kurultayda kaç grup vardı? Baykal’lar, yeni sizin deyiminizle “arkadaş grubu", bir de “sol kanat" var. Eee, şimdi siz bu tavırlarınızla Baykalların yanında yer alıyorsunuz, oysa biz böyle düşünmüyoruz. İşte, bu davranışınızla aynı zamanda iki kanadın da üstüne çıkmış olacaksınız. Ve küçük kurultaydan önce bir gelişme olursa, önümüzdeki on, on beş gün içinde, çok sağlıklı olur. Bu yani davranışlarla, bu gelişmelerle etkinliğiniz artıyor. Çünkü, Sayın Genel Başkanım, açık söyleyeyim, sizin Baykal kanadında olduğunuz söyleniyor. Yeni İnönü kanadı oluştu da Baykal oraya geldi değil... Siz, şimdi kılıcı çekip sorunu çözdüğünüz zaman, Baykalcı olmadığınız, yansız olduğunuz ortaya çıkıyor. Hatta efendim yurtdışı var, Sosyalist Enternasyonal’e yeni girmeye çalışıyoruz, bu yurtdışı nasıl bakıyor şimdi bize zannediyorsunuz?
-Olağanüstü kurultayı toplayalım mı, toplamayalım mı?
(Bu soruya Ertan Ünver, doğrusu çok keyiflendi. "Sayın Genel Başkanım, ver şu elini bir öpeyim, zaten on beş yaş büyüksün benden" demek geçti içinden).
-Efendim, dedi, Ertan Ünver, bence, kim ne düşünür bilemem, kendi öz düşüncemi söylüyorum, Sayın Genel Başkanım TTK olur bu!
-Ne olur?
-TTK, yani "tekme tokat kurultayı"! Bu kurultay maskara eder bizi, daha berbat eder. Şu anda siz olmasanız, genel merkezde, tekme tokat adam yuvarlanacak Necati Bey Caddesi'ne. Parti meclisi üyesi milletvekili... Sizin kişiliğiniz, bu partiyi ayakta tutuyor. (Ertan Ünver içinden söylüyordu kimi sözcükleri; "Bu partide sen öyle bir tutkalsın ki bu partiyi sen tutuyorsun. Bir de şu var; partide patlama olacak, dinamitin fitili, kenarda duruyor. Sen çekilir çekilmez patlayacak. Açıktan konuşmasını sürdürdü. Necati Bey Caddesi'ne maalesef, genel başkan adayları da yuvarlanabilir. (Erdal Bey, gözlerini kısıp bekti Ertan Ünver'e. çok zaman yaptığı gibi sağ ayağını solunun altına aldı). Az daha çekilirseniz, partinin dışına doğru ya da içinize kapanırsanız size kadar da çıkabilir. Şu andaki gücünüzün devamı, kurultayın toplanmamasındadır. Kurultayı toplamadan, iki tarafa da şöyle tatlı tatlı birer tokat atarsınız, Kürt sorununu da “programa girmeyecek ama yanlış yapan herkes yanlışını düzeltsin" dersiniz. “Kesin' ihraç edilenlere ceza, olsa olsa "geçici ihraç" ya da "kınama”dır. Bu denli ağır ceza verip de bir insanı ölüm cezasına mahkûm eder gibi, partiden çıkarmak yanlıştır. Merkez Yürütme Kurulu da Disiplin Kurulu da yerine otursun; sağa da sola da söyle iki tane tatlı tatlı bindirdiniz mi "İşte bizim beklediğimiz İnönü" sözünü yalnız biz değil, milyonlarca kişi söyleyecektir. (Ertan Ünver, sözünün burasında ayağa kalktı, dosyasını çantasına koydu, şöyle dedi:)
-Sayın Genel Başkanım, vakit çok geçiyor. Biraz da rahatsızsınız. Bir emriniz var mı? Beni incelikle dinlediğiniz için, yer yer kabalıklarıma aldırış etmeden beni dinlediğiniz için, gerçekten bana değer verdiğiniz için, beni sevdiğiniz için teşekkür ederim!
-Ben teşekkür ederim, bekliyorum. Vakit buldukça ve konu biriktikçe, görüşlerini gerçekten almak istiyorum...
7 Aralık 1989, Cumhuriyet