Danimarkalılaştıramadıklanmızdan mısınız?

Prof. Sadun Aren, Kopenhag’dan ayrılacağımızın akşamı, Danimarka’da Türkiyeli işçilere bir konuşma yaptı. İstanbul Bağımsız Milletvekili Hüsnü Okçuoğlu, o akşam dostlarının çağrısı üzerine İsveç'e geçmişti. İşçilerin verdikleri kokteylde Sadun Beyle ikimiz vardık. Sadun Beyin konuşması, gezip gördüğümüz Türkiyeli göçmenlerin bıraktıkları bir izlenimdi. Şöyle dedi özetle Sadun Aren:
“... Öyle anlaşılıyor ki arkadaşlar, göçmen arkadaşlar, gerek Danimarka'da, gerek başka yerlerde, Almanya’da, İngiltere'de, Fransa'da filan göçmen arkadaşlarımızın pek büyük bir çoğunluğu Türkiye'ye dönmeyecektir. Tatil olarak filan döner, o başka; fakat yerleşmek üzere dönmeyecektir. Oysa 1960'lann başlarından bu tarafa göç akını başladığı zaman, herkes sanıyordu ki gidenler beş yıl sonra geri gelecekler, öyle olmadı. Onun için Danimarka'daki göçmen arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu -bir kısmı tabii dönebilir, ben kalacak olanlar için söylüyorum özellikle- gerçeği bir kez kabul etmelidirler: "Biz dönmeyeceğiz" gerçeğini kabul etmeli. Ondan sonra, eee dönmeyecekse nasıl yaşayacak? Demin başkan arkadaşımız iki vatandan söz etti: Türkiye, bir de bu vatan’ dedi. Bu doğru bir belirleme. Burası da vatandır, kalacaklar için. Hatta giderek birinci vatan olacaktır. Peki nasıl yaşanacak burada? Madem ki burada yaşanacak, öyleyse nasıl yaşanacağını tespit etmek lazım. Burada Türkiye’deki gibi yaşanmaz. Bunu kafamıza koymamız lazım. Türkiye’de doğanlar, Türkiye'deki gibi yaşarlar. ‘Buraya gelindi, burada Türkiye gibi yaşanır!’ Bu olmaz! Böyle yaşarsak, ikinci sınıf, beşinci sınıf vatandaş oluruz. Çünkü Türkiye'nin usulleri başka, burası başka. Elbette ki Türk olmak, Kürt olmak -Türkiyeli olmak diyelim- bizim kimliğimizle ilgilidir. O kimliği koruyalım, o ayrı bir konu. Onun için zaman zaman toplanılır... İşte burada oyun da oynandı, türkü de söylendi. Bu yapılacaktır. Bu, insanın kimliğiyle ilgili, örneğin ben Müslümanım. Müslümanlığımdan da dönmem yani, ölürüm de dönmem! Ama namaz kılmam, oruç tutmam filan. Kişiliğimle ilgili olduğu için. Yani Hıristiyan ol deseler olmam! Gebertir, gebertir! O başka bir şey. Demek ki insan 'Ben Türküm' o başka. Güzel! Ama artık Türkiye'de yaşamıyorsun. Benim namaz kılmamam, oruç tutmamam, Müslümanlığın birçok şeylerini yerme getirmemem, ama buna karşın kendimi Müslüman saymam gibi. Türk sayarım kendimi. Türkiye'de yaşamıyorum. Türkiye'deki usule uymuyorum, ama Türküm, bu benim kimliğimdir, kişiliğimdir. Nasıl ki Amerika'da bilmem kaç yüzyıldır oturan adam işte ‘Ben İrlandalıyım' diyor. Ne İrlandalılığı kalmış ne bir şeysi kalmış, ama 'İrlandalıyım’ diyor. Onun gibi burada da yüz yıl, iki yüz yıl sonra, çocuklarınız, torunlarınız, torunlarınızın torunları hâlâ ‘ben Türküm!' diyebilmeli bence. Ama Danimarkalı olmalı. Burada gibi yaşamalı. Kendimize, yani burada yaşayan arkadaşlar adına söylüyorum, burada yaşayan Türkler, bir yaşam felsefesini saptayıp ona sarılmalı. 'Ben burada oturacağım, kendimi adam yerine koyduracağım! Buradaki insanlara denk olacağım! Danimarkalılara vs. ve ona göre kendimi yetiştireceğim, çocuklarımı yetiştireceğim. Eşimle de bu işi böyle yürüteceğiz!' diye karar vermesi gerek. Bu, yaşam stratejisini, felsefesini, çizgisini açık seçik kabul etmek gerek. Ve ona göre yaşamak gerek. Bir kere kesinlikle dilini öğrenmesi gerekir ülkenin, örneğin buraya geldik, 'Türkiye’de SHP ne yapıyor? Bilmem; yeni kurulacak parti ne olacak? Türk solunun sonucu ne olacak? Kadın meselesi ne olacak falan filan Türkiye'de?' Ve onunla ilgili, burada hangi parti iktidarda, ben kimi tutayım? Hangisinden yana olayım filan diye düşünmek gerek. Aynı sıcaklıkla, hatta çok daha fazla sıcaklıkla, Danimarka'nın meseleleri nedir, sıkıntıları nedir, bunları bilmeniz ve yaşamanız gerekir. Buradaki takımları tutmanız gerekir filan, orada da Galatasaray'ı tutun. Fener'i tutun, Beşiktaş'ı özellikle tutun! (gülüşmeler) Ama burada da tutun eğer futboldan hoşlanıyorsanız, Türkiye'deyken nasıl tutuyorsanız. Yani bu memleketi de yaşayın, gazetesini okuyun, televizyonunu izleyin, sorunlarını dikkate alın.
Şimdi benim bu söylediklerimi siz çok daha derin olarak anlıyorsunuz. Çünkü birçok sorunun içindesiniz. Ama Batılı gibi olmazsanız, ikinci sınıf işlemi görürsünüz! Hiçbir zaman kurtulamazsınız. İşte ne diyorlar, 'ırk ayrımcılığı', 'ırkçılık' filan. Tabii o kötü bir şey. Bunu yapan adamların da kabahatleri var, fakat kendimizde de biraz kabahat var mı arayalım. Diyelim ki biz horlanacak bir toplum olarak kalırsak giyinişimizde, anlayışımızda, davranışımızda, Danimarkalıların 'Bunlar ne biçim insanlar?’ diyecekleri bir toplum olarak yaşarsak, elbette ırkçılık da yaparlar. 'Bu herifleri defedelim' de derler, kötü işlem de yaparlar, mahallesini ayırır, bilmem ne yapar, her şeyi yapar. O yanına da dikkat etmek gerek. Eşit olmanın eşit işlem görmenin tek yolu vardır arkadaşlar, o da eşit olmaktır. Eşit olursan, eşit işlem görürsün. Eşit olmazsan, olmaz. Sen okuryazar değilsin, hurafeler içinde düşünürsün, ondan sonra 'Beni de eşit saysın.' Ne der? ‘Hadi canım sen de!’ der. Lafı uzatmak istemiyorum. Siz bu konuları benden iyi biliyorsunuz, çünkü yaşıyorsunuz. Acısını da seziyorsunuz. Fakat ben belki size düşüncelerinize açıklık getirmek için sadece söylüyorum bunları; yane tereddütü olan bilmem ne filan vardır, belki ‘ayıp’ diye düşünen vardır, onun için söylüyorum. Kendi kendinize baskılar yapmayın, nasıl olsa gitmeyeceksiniz Türkiye’ye! Hem Türkiye'ye gitme hem burada sıkıntı çek, o anlamsız bir şey! Bari burada sıkıntı çekmeyin! O zaman Türkiye’ye gereğinde daha yararlı olursunuz, daha yardımcı olursunuz belki de. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Tabii bu şeylere uymak, buranın usullerine uymak zor geliyor. Ama dişinizi sıkacaksınız, zorunu kabul edeceksiniz. Şimdi bu yaşlı kuşak için şunu söylemek istiyorum: Uyabildiğiniz kadar, siz de buraya uyun. Şayet uyamıyorsanız, zor geliyorsa size, çocuklarınızın, komşularınızın, çevrenizin uymasına engel olmayın. Ve teşvik edin. ‘Bak, ben bunu yapamam, ama sen yap!’ de kızına, oğluna. 'Ben yapamam, geçmiş. Ben alışmışım, ama sen yap! Sen uy. Bu toplumun insanı olmaya çalış' demesi gerek insanın. Yaşlılardan özellikle bunu istiyorum. Kimi yaşlı vardır, gençlerden daha lâdır, bazı gençler vardır, yaşlıdan beterdir; tutucudur filan. Şimdi arkadaşlar, bu işlerin düğüm noktası kadın sorunudur."