İki Arada, Bir Derede...

Olayı, Danimarka'nın Randers kentinde anlatmışlardı. Sadun Aren, Hüsnü Okçuoğlu birlikteydik. Olay şu: Kentin otobosüne binen sıkmabaş bir kadın, yanındaki yer boş olduğu halde oturmaz. Belki, gelip geçene de engel oluyordur, bilmiyorum. Sürücü, kadını uyarır:
—Hanım, yanınızda boş koltuk var, neden oturmuyorsunuz? —Oturmam ben o koltuğa der, kadın, o koltuğa daha Önce bir gâvur oturmuştur!
—Ama tutunduğunuz yere de belki bir gâvur dediğiniz Danimarkalı tutunmuştur. O zaman oraya da tutunmayın! Otururdun oturmazdın, tutunurdun tutunmazdın derken, tartışma büyür. Otobüsün sürücüsü, kadını yarı yokla indirir:
—İnin otobüsten, der.
Gericilik, tutuculuk Avrupalara taşınmış; kat kat geliştirilmiştir. Çeşitli İslam derneklerine Suudi yardımı akmaktadır. Türkiye de buralara, siyasal amaçlı imamlar yollamakta, gerçekten başarılı olmaktadır. Çocuklar, küçük yaşta Kuran kurslarına gitmekte, ezberciliğe alışan öğrenciler, ne Danimarkacayı doğru dürüst öğrenebilmekte ne de belleklerinde Türkçe kalmaktadır. Gittiğimiz her yerde, dernek yöneticileri. “Bize öğretmen göndersinler, imam değil!" dediler.
Randers'te, ilginç şeyler dinledik. Biri şöyle dedi:
—Burada, düne kadar Türkiye'deki düzene, rejime söz söyletmeyenler, şimdi Kenan Bey'e veryansın ediyorlar, Hacı Turgut Bey’i getirdiği için! Türkiye'deki zamlara kızıyorlar. Çünkü Türkiye'de zam yapıldı mı, pasaporta da zam geliyor! Eskiden bir yıllık kazancıyla Türkiye'de bir daire alabiliyorken, şimdi beş yıllık kazancıyla atamıyor) Camiciler, Hacı Turgut Bey'in eski partisinden soğudular, ama daha çok DYP'ye doğru kayıyorlar. Beş vakit namaz kıldıklarını söyleyenler, kumar masasından kalkmıyorlar. Bunu hocaya sorduk: “Oynayabilir, o başka, o başka!" yanıtını verdi.
Randers'te, çokluk Çorumlularla Sivaslılar var. Kopenhag'da Cihanbeyli'nin köylüleri gelip yerleşmişler. Cihanbeyli'nin Kuşça, Yeniceoba, Kelhasan. Kütükuşağı, Bulduk, İnkuyu, Pınarbaşı, Beşkavak köylüleri, Kopenhag dolaylarını kuşatmışlar. Kürt kökenli yurttaşlar. Bir ayakları Türkiye'de, ama Sadun Bey'in gözlemi gibi, çoğu dönmeyecekler. İki arada, bir derede kalmışlar!
Randers'te, Türkiyeliler ve Danimarkalılar Dayanışma Derneği Başkanı Salih Ateş, derneklerinin 200’ün üstünde üyesi olduğunu, Danimarkalıların da üye olduklarını söyledi. Randers Belediyesi'nde etkinlikleri, saygınlıkları varmış. Salih Ateş'in çift pasaportu var; Türkiye'ye giderken Türk pasaportunu değil, Danimarka pasaportunu kullanıyormuş. Nedeni de şuymuş: Türkiye'ye girerken, Türk polisi Danimarka pasaportuna hiç bakmıyor, buna karşılık Türk pasaportlarını didik didik ediyormuş! Bir de işçiler Kapıkule'den girerlerken, 70 mark “ayak bastı parası" ödüyorlarmış. Salih ise Danimarka pasaportunu gösterdiği için ödemiyormuş!
Randers’ten Kemal Dursun, kızının adını "Eylem" koydu. Nüfusa yazdırmaya gittiğinde konsolos bu adı kabul etmedi: "Başka bir ad bul, Eylem olmaz!" dedi. O zamanki konsolos Kemal Dursun’a:
-Burası Türkiye, burada Türkiye yasaları geçer. Olmaz, dedim mi olmaz, dedi. Çocuğun adını “Ebru" koydular. Ama “Ebru" deyince çocuk dönüp bakmıyor, "Eylem!" diye çağırınca gülümsüyor, bakıyor! (Bu, çocuklarına istediği adı koyamama, bir şeyleri de çağrıştırıyor mu?)
Randers'te, toplantı sırasında Satı Bilgin’le tanıştım. Yönetmen yetiştiren bir okula gidiyor, 23 yaşında güzel bir kız. Kendisi Alevi, Sünni bir gençle evli. Adı Erol Bilgin. Bir bağnazlığı yıkmışlar. Kutladım Satı'yı. Ona Atatürk'ün milletvekili Ankaralı Satı Kadın'ı anlattım! Ressam İbrahim Örs de toplantıdaydı. İbrahim Örs'ün Kopenhag'da büyük bir duvar resmi var. Övündüm, kıvandım onunla. Ressam Cevdet Kocaman gösterdi İbrahim Örs’ün duvar resmini...
Eylem adını değiştirip “Ebru” koyuyorlar ya, TRT'de de dilde yeni yasaklar geliyormuş. “Örneğin" sözcüğü kullanılmayacak, “mesela" denecekmiş. Hay, Arapçası dilinizi eşek arısı soksun e mi? Bu arada söyleyeyim, AST’ta "Netekim" oynuyor, açılışına gidemedim, ama sonra gidip biraz güleceğim.!
Randers'teki otobüs olayını anlattım ya, benzeri Ankara'da olmuş, ama sürücüyle yolcu değişik kafalarda. Olay mart başında olur; Kızılay'dan Dikmen'e, Sokullu'ya giden otobüse binen bayan öğretmen, biletini atarken otobüsün sürücüsü yan gözle bakıp uyarır bayanı:
-Bileti sol elinle atma, sağ elinle at!
-Sol elime ne olmuş ki?
-Ben “sol elle atma!" diyorum. O kadar...
-Ya sağ elim sakatsa?
-Ne sakatı, domuz gibi!
Tartışma büyür, otobüsteki yolcular da işe karışırlar. Bir okurumuz olayı anlattı; ne yapmalı? Mecliste, Hüsnü Okçuoğlu'nun odasında Kamil Ateşoğulları’yla birlikte otururken anlatmıştım. Ateşoğulları durumu EGO Genel Müdürü Cihan Altınöz'e anlatmış. O da telefonla aradı. Olayı yaratan sürücüyü hemen işten alacaklar! Bunun yol olmadığını, bunları eğitmek gerektiğini söyledim. Genel Müdür Altınöz, yolculara nasıl davranı8ması gerektiği konusunda bir genelge yayımlayacak; ayrıca açılan kurslarda bu konuya ağırlık verilecek...