Kıbrıs’ın Türk kesiminde olup bitenlerle ilgili olarak bizim basında, hele TRT’de doğru dürüst haber de yorum da pek çıkmaz. Olayı bir ulusal sorun gibi görenler, onun ıcığını, cıcığını incelemede güçlük çekerler. Oysa olayın demokrasiye ilişkin bir yanı var ki öncelikle o açıdan bakılması gerekir sanıyorum. Şöyle bir göz ucuyla bakınca, anavatanda olup bitenlere çok benzer yavruvatanda olup bitenler. 27 Mayıs, orada da bayram olmaktan çıkarılmış; ancak nasıl olduysa 1 Mayıs bayram olarak kalmış. Kıbrıs’ta yapılan son seçimlerden sonra muhalefet milletvekilleri ant içip göreve başlamıyorlar. Yakında Türkiye'ye gelecek bir grup Kıbrıslı milletvekili, olayları Türkiye'de anlatmaya çalışacak. Seçimleri boykot ederek, meclise girmeyen milletvekillerinden Naci Talat (Usar), sayrı olup Hacettepe'de yatan kardeşi Salih Usar’ı görmek için Ankara'ya gelmişti. Görüşüp buluştuk. Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin bu milletvekilini öteden beri tanırdım. O da bir süre Londra'da sayrıevlerinde yatmış, ameliyatlar olmuştu. Naci Talat'la cumartesi akşamı Sevda Cenap And Müzik Vakfı'nın uluslararası sanat gösterileri arasında yer alan “Kuğu Gölü Balesi"ne gittik. Naci Talat'a:
Mayonu almayı unutma! diye takıldım...
O fıkrayı biliyoruz, yanıtını verdi.
Kuğu Gölü'nü izledikten sonra bir yerde oturup yemek yemek istedik, her yer kapalı. Rumeli İşkembecisi’ne gidip oturduk. Orada söyleştik.
Naci Talat Bey, Kıbrıs'ta durum nedir? Buradaki kamuoyuna ne anlatırsınız o konuda?
İç siyasal durum mu genel durum mu?
İç siyasal durum...
İç siyasal durum... Ne yazık ki Kıbrıs'ta hür ve demokratik bir seçimle kendi meclisimizi seçtiğimizi söylememize olanak yok. Bu son secimler, Türkiye’den Kıbrıs’a yönelen dış müdahalenin, içte devlet baskılarının, hatta yer yer devletle bütünleşen iktidar partisi terörünün, paranın kol gezdiği, hüküm sürdüğü bir seçim olmuştur. Bu, tabi halkın hür ve demokratik bir seçimle iradesini meclise yansıtmasına engel olmuştur.
Nereden kaynaklandı? Seçim yasasından mı, seçim sisteminden mi?
Hem seçim sisteminden, hem doğrudan doğruya Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve Denktaş'ı iktidarda tutmak isteyen Ankara'daki ve Lefkoşe'deki egemen güçlerin doğrudan girişimlerinden kaynaklanmıştır. Seçim sistemi, en çok oy alan partiye, parlamentoda 2/3'ye yakın bir temsili öngören bir seçim sistemidir.
Nasıl bir sistem?
Yüzde 34'ü aşan bir parti, kendisinden sonra en çok oy alan partiden tekbir oy fazla almış olsa bile, yaklaşık olarak 12 milletvekilini bedavadan çıkarıyor.
Tümü kaç milletvekili?
Elli.
UBP'nin kaç milletvekili var?
34. Yüzde 54 oyla 34 sandalyeye sahip oldu.
Muhalefet?
Muhalefet, biliyorsunuz birleşik muhalefet olarak seçimlere girdik. "Demokratik Mücadele Partisi” adı altında, bir partinin şemsiyesinde seçimlere girdik. Oyların yüzde 44'ünü aldık. Buna karşın mecliste sadece 16 sandalye kazanabildik, seçim sistemi nedeniyle 41 bin oy, 16 milletvekiliyle temsil hakkını verirken. 51.000 oy, 34 sandalye sahibi etti.
Bu seçim yasasını kim hazırladı, nasıl hazırlandı?
Bu seçim sistemi, Ulusal Birlik Partisi'nin iktidarda tutunmak için buradaki ANAP'tan da özenerek geçirdiği bir yasayla yürürlüğe konmuş bir seçim sistemidir. Daha önceki seçim sistemi, nispi temsile çok daha yakın bir seçim sistemiydi. Değerlendirmeye girebilmek için yalnız ada genelinde yüzde 8 barajı aşmak gerekiyordu. Bunun ötesinde her parti, d'hont sistemine göre aldığı oy oranı ölçüsünde parlamentoya temsilci gönderirdi. Şimdiki sistem ise en çok oy alan partiye, hakkı olan milletvekili sayısının üçte birini de ekstra, bedavadan çıkarma olanağı veriyor.
Kim hazırladı bu yasa tasarısını?
Ulusal Birlik Partisi.
Ulusal Birlik Partisi’nde kim?
Eroğlu karar verdi. Türkiye'de seçim uzmanlarının görüşleri alınarak bu yasa tasarısının hazırlandığı yaygın bir söylentidir.
Kimlerin hazırladığı üzerine de söylenti var mı?
Eski ANAP başkan yardımcılarından Şadi Pehlivanoğlu'nun görüşünün alındığı söyleniyor.
Şadi Pehlivanoğlu'nun Kıbrıs'ta bir görevi var mı?
Kıbrıs'ta bir görevi yok; Kıbrıs'ta ortakları vardır.
Ne ortağı?
İş ortakları.
Orada iş mi yapıyor?
Tabii. Rauf Denktaş’ın dünürü, Fikret Kürşat’la iş ortağı.
Muhalefet milletvekilleri meclisten çekilmiş durumda. Gelişmesi ne olur, ne düşünüyorsunuz?
Bizim meclise dönmemiz için ileriye sürdüğümüz koşullar bellidir. Biz, seçim sisteminin yasasıyla birlikle, demokratikleşmesini istiyoruz. Nispi seçim sistemine dönülsün, her parti aldığı oy oranında mecliste temsil edilsin, baskısız, müdahalesiz bir seçim olsun istiyoruz. Bütün bunlar gerçekleşsin ve bir takvim yapılsın, seçime gidilsin diyoruz. Dışarıda bir protokol imzalanır, isteklerimizin yerine getirildiği bir protokolle saptanırsa, o zaman ant içer ve göreve başlarız. Aksi hakle göreve dönmemiz söz konusu değil. Türkiye’den baskılar olacak, vatandaş seçmen kartı elinde sandığa giderken, TRT programlar yayımlayacak. Bilirsiniz. TRT Kıbrıs'tan izleniyor; UBP'nin seçim kazanması gerektiğini telkin edecek, muhalefetin seçimleri kazanması durumunda, “Milli davanın ve Kıbrıs Türklerinin haklarının tehlikeye gireceğini" söyleyecek, bizzat Mümtaz Soysal’ın ağzından ve daha başka programlar, elçilik kol gerecek, elçiliğin yeşil plakalı arabaları, elçiliğin görevlileri, Halil Gençtürk gibi kişiler örneğin dolaşacaklar, yurttaşların oylarını etkileyecekler. Hatta asker işin içine karışacak, askeri makamlar. UBP'nin seçim şansını yükseltmek için türlü çeşitli işler çevirecekler; sonra da seçim sistemi, bu şekilde yüzde 54 oy alan parti, mecliste 34 sandalyeye sahip olacak, yüzde 44 oy alan parti 16 sandalyeye sahip olacak, hepsi bunların birleştiğinde, oynanan sadece bir demokratik oyundur; biz de bu demokratik oyuna figüranlık etmemeye karar verdik. Olay, bu kadar basittir...
29 Mayıs 1990, Cumhuriyet