Tanilli’nin Gülay’a Mektubu (1)

Gülay Beceren, 1 Mayıs’ı kutlamak istediği için o gün kurşunla yaralandı, felç oldu. Bugüne dek bir buçuk aydan çok geçti. Gülay’ı yaşama kazandırmak için kampanyalar açıldı: İnsan Hakları Derneği Vakfı, olayla çok yakından ilgiliydi. Kafamda şu vardı: Benim diyeceklerimden çok, Prof. Server Tanilli'nin diyecekleri önemliydi. Kendisi gibi yaralanmış, felç olmuş bir genç kıza neler söyleyecek, ne öğüt verecekti? Tanilli, olay ilk kendisine ulaştığında, ilk sorusu "Elleri çalışıyor mu? Elleri sağlam mı?" olmuştu. Elleri sağlamsa sorun yoktu.
Server Tanilli'ye bir gün sormuşlar
Neden arada bir herkes gibi Cumhuriyet'te yazmıyorsunuz? diye. O karşılık vermiş:
Yazıyorum ya, ben Ekmekçi'nin köşesinde yazıyorum!
Tanilli'yi aradım telefonla, Gülay’a bir iletisi olup olmadığını sordum
Gülay'a mektup yazıyorum, sana yollayacağım! dedi. Gülay'a mektubuyla birlikte, bana da şu küçük notu geldi:
"Sevgili Ekmekçi.
Sen telefon ettiğinde Gülay Beceren'e mektup kaleme almaktaydım. Onu bitirdim ve sana yolluyorum. Yollarda kaybolmasın diye senin aracılığını rica edeceğim. Bizzat götürsen pek güzel olur. Mektup sahibinin iznini aldıktan sonra, yayımlamakta elbette serbestsin.
Doğrusu yayımlamanı da isterim.
Sadece gecikmeden ve kısaltmaya falan da gitmeden: çünkü mektup bir bütünü oluşturuyor. Elbet, yanlışsa da çıkmalı.
Yanaklarından Öperim aziz dostum.
Ortak dostlara selâmlar, sevgiler.
Not: Bu mektubu alır almaz -akşam saat 9'dan sonra olmak üzere-, bana "aldım" diye haber verirsen, pek sevineceğim. Şimdiden teşekkürler. - Server Tanilli"
Tanilli’nin Gülay'a mektubu, 1 Haziran 1990 tarihini taşıyordu. Benim elime ise 12 haziran salı günü geçti. Gülay’ı, 13 haziran çarşamba günü, yeni yerinde bulabildim. Çapa Acil Servisi'nden, Bahçelievler'deki, Bakırköy Fizik Tedavi, Rehabilitasyon Merkezi'ne nakledilmişti. Orada bulmam güç olmadı. Refik Durbaş’ın, Gülay'la güzel söyleşisini okumuştum; İlk kez konuşuyordum. Tanilli'nin mektubunu göndereceğimi bildirdim. İzni olursa yayımlayacağımı söyledim. "Tabii" dedi. Tanilli’nin mektubu uzunca. Onu, iki yazıda yayımlayabileceğim. Şöyle diyor Tanilli:
"Sevgili Gülay,
Sana, biraz gecikerek yazıyorum. Elimde olmayan nedenlerle oldu bu. Yoksa, daha ilk günden, çoğu insan gibi benim de seninle ilgili gelişmeleri yakından izlediğimi söylemeye gerek yok. Bugün, bir fırsat düşürüp şu birkaç satırı karalamak istiyorum; sana söyleyeceklerim de var bu arada.
Mektubumun hemen başında, senin yaşam akışını değiştirenlere olan tiksintimi yeniden belirtmeliyim. 1 Mayıs’ta kurşunlandın. 1 Mayıs, işçinin ve emekçinin bayram; bütün uygar dünya bunu böyle kabul ediyor. Bu uygar geleneği, 1980 öncesinde biz de uygular olmuştuk. Ne var ki, 12 Eylül’ün o kapkara faşist rejimi, toplumumuzda her güzel şeyi yıkıp çiğnerken, buna da son verdi. Bugünkü rejim ise, o yasağı sürdürüyor: sürdürüyor, çünkü bugünkü rejim, o faşizmin sivil kisve altında bir devamıdır; 12 Eylül'ün beş kişilik çetesinin, ülkenin başına musallat ettiği bir başka çete, bir başka çıkar şebekesidir; onun kadar özgürlük ve demokrasi düşmanı olup, tepeden tırnağa gericidir. Türkiye'ye demokrasi geldiği yalanını dünyaya ilan edip dururken, 1 Mayıs'ta da insanları -acımasızca- kurşunlatabilmektedir. Başka her kanıt bir yana, yalnız şu senin içinde bulunduğun durum, ülkemizde demokrasi olmadığının, ya da ne mene bir demokrasi okluğunun yeterli bir işaretidir.
Onlar utanmasa da, bu gerçeği yeniden belirtmiş olalım.
Olayın arkasından, senin sorununa resmi bir ilgiyi -her şeye karşın- bekledim de doğrusu. Örneğin, benim başıma gelen olayda, o zamanki Ecevit hükümeti derhal ilgilenmiş ve beni, rehabilitasyon için devlet hesabına İngiltere'ye göndermişti hemen Ecevit'in o jestini hiç unutmam; ne de olsa hümanist adam, insan sevgisi var içinde. Bildiğim kadarıyla, seninle, şu ana değin resmi olarak ilgilenilmiş değil. Belki, "oh oldu" diye geçilmişlerdir içlerinden. Kafa dünyaları gibi, iç dünyaları da yoksul insanlar. Hem sana ayıracakları parayla Kur'an kursları açmak varken, niye yapsınlar; Kimbilir şu anda kaç resmi kişi, devlet kesesinden hacca gitmenin hesabı içindedir, para lazım!
Bütün bu iğrenç şeyleri biliyorsun, o yüzden uzatmayayım. Ancak fütur getirme! Hakkın olan ilgiyi bizler göstereceğiz sana ve seni hareket bağımsızlığına kavuşturuncaya değin, yanında, yanı başında olacağız..."
Server Tanlli'nin mektubunun kalan bölümünü, öğütlerini gelecek yazıda vereceğim.