Tanilli’nin Gülay’a Mektubu: (2) “Güneşin Olsun Gönlünde...”

Prof. Server Tanilli, Gülay Beceren'e mektubunda; “Başka söyleyeceklerime geleyim" dedikten sonra şöyle sürdürüyor;
“Felç olduğunu duyduğumda, ilk sorum şu oldu: “Elleri sağlam mı?” Bu tür olaylarda ilk sorun budur hep. “Sağlam" dediler; "O zaman sorun yok!” dedim. Gerçekten, böylesi durumlarda, ellerin işler kalışı pek önemlidir. Bunun ne demek olduğunu, rehabilitasyon merkezlerinde, ellerini de yitiren insanların müşküllerini gördükten sonra anladım, insan bedeninde en önemli organ "el"dir; "İnsanı yaratan elleri oldu" derler, İnanırım. Ancak, başlarda hareketsiz kalış, bir yatağa mıhlanış, pek büyük bir kötümserliğe götürür insanı; kişi, yaşamın dışına atıldığını sanır ve bu ömrün hep böyle geçeceği duygusuna kapılır; yaşamdan soğuduğu anlar da olur hatta. Hepsini tanıdım bu duyguların. Benim olaydan sonra ilk yatırıldığım — Siyamı Ersek’in o ünlü— Haydarpaşa Göğüs Cerrahi Merkezi'nde, böyle bir bıkkınlık anımda, "Bu da hayat mı?” diye yakındığım bir sırada, her zaman minnetle andığım büyük hekim Ayşen Hanım’ın sözlerini unutamam: “Server Bey" demişti, "hayattan sakın şikâyet etmeyiniz; hayatın alternatifi yoktur!” Ve, bir trafik kazasında hurdahaş olan eşinden söz edip “Keşke yaşasaydı" demişti gözleri dolu dolu.
Ayşen Hanım'ın o sözleri, beni yaşama bağlayan ilk bağ olmuştur.
İkinci bağı da götürüldüğüm ünlü London Hospital’ın başhekimi —dünyaca tanınmış nöroşirurg— Profesör Watkins kurdu. Bana çok büyük bir ilgi göstermiş olan bu filozof hekim, orada kaldığım birinci ayın sonunda ünlü Stocke Mandeville rehabilitasyon merkezine sevkedileceğim günün arifesinde, benimle vedalaşmaya gelmiş ve —üzerime bir baba şefkatiyle eğilerek— şunları söylemişti;
—Mr. Tanilli demişti, yarın seni Stocke Mandeville'e gönderiyoruz. Orada bir süre kalacak, bir eğitim görecek ve sonunda tekerlekli sandalyene geçeceksin. Bu eğitim pek önemlidir senin için, çok dikkat et gösterilenlere. Benim ayrıca söyleyeceğim ise şu: Unutma, sen hasta değil, sadece sakatsın (handikape). Hasta başka, sakat başladır: Hastanın yaşamında kısıtlamalar vardır, ama sakatta yoktur; Onun sadece hareket dünyasına —şu ya da bu ölçüde— fiili sınırlar gelmiştir, yoksa yaşam onun için olduğu gibi devam eder. Sen de Stocke Mandeville'den sonra yurduna döndüğünde, olduğu gibi yaşayacaksın. Yaşamında sakın kopukluk yapma; eskiden nasıl yaşıyor idiysen, yine öyle yaşa; çünkü yaşayabilirsin. Hayat da yaşanmaya değer. Haydi güle güle!
Profesör Watkins odamdan çıktıktan sonra dünyam birden değişmişti. O ana değin kendimi hasta (sayrı) sanıyordum ki kurtuldum o duygudan; yaşamın dışına atıldığıma inanıyordum ki silindi bu inancım. Dünyaya yeniden gelmiş gibi oldum, velhasıl! Ve Profesör Watkins’in dedikleri de çıktı; 'tekerlekli sandalyeme geçtikten sonra, hiçbir konuda sınır tanımadan, eskisi gibi yaşamaya başladım, bugün de sürdürüyorum onu.
Sen de öyle olacaksın.
İlk ayların güçlüklerini yendikten sonra, —ki onları yenecek gücün sende fazlasıyla olduğuna inanıyorum— tekerlekli sandalyeni altına çektiğinde, vız gelecek dünya emin ol yaşama kaldığı yerden devam edeceksin; etmen de gerek. Çünkü, önce yaşam güzeldir, sonra da yapılacak pek önemli şeyler var hayatta. Başta da şunlar: Biliyorsun, ülkemiz nice yıl var ki karanlık güçlerin işgali altındadır ve —en yüce makamlara değin— devlet iktidarını ele geçirmişlerdir. Bu kafa, ruh ve üstelik çehre yoksulu güruhu oradan alaşağı edip geleceğe giden aydınlık yolları açmak lazım. Bunu yapacak dan da bu ülkenin tarihinde hiçbir zaman tükenmemiş olan İlerici, demokrat ve devrimci güçlerdir ve o güçlerin içinde hiç kuşkusuz sen de varsın.
Yeniden yazışmak ya da görüşmek vaadiyle, sana gönüller dolusu başarılar diliyorum.
Hoşça kal şimdilik!
Server Tanilli.
Not: Bir de şiir yolluyorum sana. Casar Flaischlen adlı bir Alman ozanınındır bu şiir ve onu, aziz hocamız H.V. Velidedeoğlu kazandırmıştır Türkçeye. (Şiirin adı: Güneşin Olsun Gönlünde)
“Güneşin olsun gönlünde / Kar bile yağsa ya da fırtına olsa / Gök bulutlarla ve dünya kavgayla dolsa / Güneşin olsun gönlünde / O zaman gelsin ne gelirse / Doldurur ışıklarla en karanlık gününü.
Bir şarkın olsun dudaklarında / Sevinçli nağmelerle / Seni günlük tasalar bunalıma boğsa bile / Bir şarkın olsun dudaklarında / O zaman gelsin ne gelirse / Yardım eder savuşturmaya en yalnız gününü.
Başkaları için de bir diyeceğin olsun / Tasada ve bunalımda / Ve kendi ruhunu şenlendirecek her şeyi / Söyle onlara da / Bir şarkın olsun dudaklarında.
Yitirme sakın yürekliliğini / Güneşin olsun gönlünde / Ve her şey iyi olacak.”