Kutsal Çölde Cinayet: (4) Kitap Okumak Suç...

Mekke'nin 10 km. yakınındaki inşaat şirketine bir gün, 1985 yılında hac dönemi geçmiş, on on beş gün sonra İki polis arabasıyla on kadar polis gelir. Suudlular nasıl giyiniyorlarsa polisler de öyle giyinmektedirler. Üzerlerinde ak entariler vardır. Görevli işçi, onları alıp İdare Amiri Aydın İpek’e getirir: Polislerin amiri:
Biz, der, şirketin yöneticisiyle görüşmek istiyoruz.
Şirketin müdürü yok, idare müdürü var.
Peki, der Aydın İpek, İdare Müdürü Filistinlidir. Yanında Mısırlı olan Personel Müdürü oturmaktadır. Personel Müdürü Mısırlı Hattıata, ayağa kalkar ve gelenlerden birine "Hoş geldiniz" der, kucaklaşırlar. Aydın İpek, onları baş başa bırakıp dışarı çıkar. Az sonra İdare Müdürü gelir: “Mr. Aydın, der. Bu arkadaşlar, Mr. Atilla'yı arıyorlar''. Aydın İpek aratıp Atilla’yı buldurur. Atilla, İdare Müdürü'nün yanına gider. Personel Müdürü Hattıata gelir, Aydın İpek’e:
İdare Müdürü Abdülkadir seni çağırıyor der. Abdülkadir, İpek'e şöyle der:
Mr. Aydın, bu kişiler sizin evinizi görmek istiyorlar. Evinizde bir şey aramak istiyorlar.
Eve giderler. Eve girerken biri kitaplığı görünce "Oooo, maşallah!'' der. 5-6 tane “Nokta” dergisi, 5-6 tane de "Cumhuriyet gazetesi alırlar. Aydın İpek:
Ne aradığınızı söyleyin, ben size yardıma olayım" deyince, sakallı olanı:
Biz aradığımızı biliyoruz! Yanıtını verir, Arapça. “Sana ihtiyacımız yok!"
Başlarında bulunan ve “Mr. Adnan" diye çağrılan Suudlu Şef, sakallıya sorar:
Bu, (yani Aydın İpek) Arapça biliyor mu? İyi mi biliyor Arapçayı?
Biliyor!
Bunun üzerine, Aydın İpek'in yanında Arapça konuşmamaya başlarlar polisler. Aldıkları arasında Cumhuriyet gazeteleri. Nokta dergileri yanında Aziz Nesin'in “Sosyalizm Geliyor, Savulun", Mahmut Makal'ın “Yer Altında Bir Anadolu" gibi kitaplar da var.
Sonra birlikte, Şara Sittin denilen caddenin üzerindeki İkinci Şube'ye giderler. Gözaltına alınan Atilla da orada bekletilmektedir. Sakallı olanı, bu arada Aydın İpek'e:
Aydın Bey, biz yemeğe gidiyoruz, isterseniz size da bir şeyler getirelim. İster misiniz (Sakallı, çok güzel Türkçe konuşmuştur. Aydın İpek sorar)
Sen Türk müsün?
Evet Türküm! Mardinliyim...
Mardinliler, bu kadar güzel Türkçe konuşmaz. Sen nerede öğrendin, bu kadar güzel Türkçe konuşmayı?
Aydın Bey, konumuz bu değil, lütfen...
Sen, bunların ajanı mısın?
Beni ajanlıkla suçlayamazsın!
Başka nedir? Bunların uşağısın sen...
Aydın Bey, karnınız aç değil mi?
Aç değil! Aç olsa bile sizin gibilerin yemeğini yemem!
Atilla ile Aydın İpek’i ayrı ayrı hücrelere koydular. Aydın İpek'in sorgusu başlamıştı:
Şirkette ne iş yapıyorsunuz?
Şirketin İdare Amiriyim...
Şirkete gelen her şeyden, olaylardan haberiniz olur mu?
Olur!
Peki, 1 Mayıs'ta toplantı yapmışsınız. O gün bazı afişler dağıtmışsınız, siz bizzat!
Aydın İpek düşündü, 1 Mayıs'ta dedikleri gibi bir toplantı yapmamışlardı. Toplantı da afiş dağıtma da söz konusu değildi. Polis şefi Adnan:
Arapça biliyor musun?
Biliyorum.
Sakallı, Türk'ü göstererek:
Peki, çevirmen olarak kullanalım mı arkadaşı?
Hayır! Siz bana sorun, İster İngilizce ister Arapça. Siz bana sorun, ben yanıtlayayım. (Sakallı Türk, ara sıra karışınca Aydın ipek ona, “Sen karışma!” diyordu. "Sana gereksinimim yok!" Sen bunların uşağısın! Suudlu Mr. Adnan ise Türkçe anlamıyordu. “Bana bakın, benim yanımda Türkçe konuşmayın!" diye, Aydın İpek'i de sakallı polisi de uyardı).
Polis şef! Adnan, Aydın İpek'e "Cumhuriyet" gazetesini gösterdi:
Siz bu gazeteyi nasıl okuyabiliyorsunuz? Bu gazetenin, buraya girmesi yasak değil mi? Biz krallıkla yönetilen bir ülkeyiz. Cumhuriyet, bu ülkeye nasıl girer? Hangi yollardan getirtiyorsunuz bu gazeteyi?
O gazete, normal yollardan giriyor. Geliyor havaalanından, bütün marketlere dağılıyor. Şu karşıki markette var, birlikte gidelim, alalım marketten (Bir asker gönderildi. Cumhuriyet'i alıp geldi asker).
Türkiye'de yasak değil mi bu gazete?
Ne yasağı? Türkiye, cumhuriyet, Cumhuriyet’in gazetesi bu...
Peki, şu kitabı okumaya utanmıyor musun sen? (Kitabın adı “Cinsel Politika"ydı. O da toplanıp getirilmişti).
Bu kitap psikoloji kitabı. Ben psikoloji öğretmeniyim. Emekliyim, ama psikoloji öğretmeniyim...
Ama bu kitabı okumak sizin yaşınıza uyuyor mu?
Ne demek istediğinizi anlamadım!
Peki, bu “Sosyalizm Geliyor, Savulun” kitabı ne oluyor? Nereye geliyor sosyalizm?
Bu kitap, bir gülmece kitabıdır. Bütün dünya dillerine çevrilmiştir. Sadece Suudcaya çevrilmemiş, ama bütün dünya dillerine çevrilmiş bir kitap. Ünlü bir yazarın Aziz Nesin'in kitabı; bir gülmece kitabı. Sosyalizmin gelmesiyle, gitmesiyle ilgisi yok.
Onu, sen benim külahıma anlat!
Peki, bu Nokta dergisi nasıl giriyor?
O da karşı markette var. Normal yollardan giriyor...
Peki, “Gizli Örgüt Nasıl Kurulur?" O ne oluyor?
O bir roman. Gerçekten bu sakıncalı bir kitap olsa Türkiye’de de satılmaz. Orada satılıyor.
Peki, 1 Mayıs'ta yaptığınız toplantıyı anlat! Afiş dağıtmışsınız?
Toplantı yapmadık, afiş dağıtmadık. Bilmiyorum, görmedim. (Polis şefi Mr. Adnan, bir afiş çıkardı, afişte, zincirlere vurulmuş bir insan. Elinde balyozla, zincirleri kırmış, altında Rusça, Arapça, Türkçe daha birkaç dilden “Bütün Dünya işçileri Birleşiniz" yazısı var).
Bunu siz yaptınız değil mi?
Hayır! Ben bunu görmedim bile.
Uzun sorgulamadan sonra Atilla ile yüzleştirilirler, iki arkadaşı birbirlerine düşürmek istemektedirler. Her yerde aynı yöntem...
Aydın İpek, bir ay gözaltında kaldı. Biraz sert davrandılar, ona işkence ne yapmadılar doğrusu. Ağzından itiraf almak istiyorlardı. Bir ara:
Sen namaz kılmıyormuşsun, oruç tutmuyormuşsun! Kaldığın beş yıl içinde ne oruç tutmuşsun, ne namaz kılmışsın!
Biz, laik bir ülkeyiz!
Senin laikliğin burada sökmez! Burası Suudi Arabistan! Krallıkla yönetilen dini bir ülke.
Ben namaz kılmayı, oruç tutmayı bilirim. Çocukluğumda belki yapmıştım. Ancak biz laik bir ülke olduğumuz için isteyen oruç tutar, istemeyen tutmaz. Ama burada oruç tutmuyorsun diyemez bana kimse; oruç tutmamanın Suudi Arabistan yasalarına göre suç olduğunu biliyorum...
Peki namaz kılıyor musun?
Şu anda kılmıyorum!
Biliyor musun namaz kılmasını?
Biliyorum...
Niye kılmıyorsun?
Biz, laik bir ülkenin çocuklarıyız, Atatürk'ün çocuklarıyız. (Polis Adnan, Atatürk için ağır sözler söyledi. “İslâmî katletti" dedi).
Hayır, Atatürk İslâmî kurtardı. Atatürk olmasaydı, Türkiye olmazdı, İslam da kalmazdı Türkiye'de...