Cellatlığa Özenenler...

Bir dostla idamları konuşuyorduk, "Bizim tarihimizde halk hep idam edilenin yanında olmuştur, karşısında değil” dedi. Tuttu birkaç dize okudu:
Sabah oldu götürdüler kazaya
Hepimizi dizdiler bir hizaya
Hükümet önünde resmim aldılar
Ak kâğıt üstünde tanıyın beni.
Burada 'ak kâğıt üstünde tanınmak' bir tür kahramanlık gösterisidir. Menderes ve arkadaşlarının asılması yıllar sonrası nasıl benimsenmedi. Devlet töreni ile cenazeleri yeniden kaldırılmadı mı? 'Yarın öteki asılanların yandaşları iktidar olur, cenazeler törenle yeniden gömülür. İş idamda değil, idamı kaldırmadadır. İdam cezasına toptan karşıyım dediniz mi idam çekişmeleri de durur.
Son verilmiş idam cezaları altı yıldır Meclis’te bekliyordu. Bir bakana göre ele alınsaydı şimdi çoktan kalkmış olacaktı. Madem ele alınıp kaldırılmadı, terör azınca yeniden gündeme gelmemeli. Sen bir cezayı altı yıldır beklet, terör azınca ‘kısasa kısas' diye kullanmaya kalkış; işte bu olmaz!.. Siyasal iktidarlar terör karşısında birer kasap, birer cellat mıdır? Bırakın bizdeki gözü kararmışları, cihan-ı âlem ne der?
Avrupa Topluluğu üyelerinin hemen hepsi idama karşıdır. AT'ye girmek istiyoruz. Onlar hiç cellatlık-kasaplık cinnetine tutulmuş olanları içlerine sindirebilirler mi? Bu işin bir yanı, bir de öte yanı var; Avrupa tarih boyunca bize barbar gözüyle bakar, sırası gelince ‘barbar Türkler’ der. Şimdi altı yıldır ölüm cezası altında yalanları terörle başedemeyince 'rehine' gibi tutmuş olmuyor muyuz?
Tarihimizde var, Osmanlı başı sıkışınca durmadan adam asmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında her sıkışıklıkta bir sehpa kurulmuştur. Bunlardan hangisi caydırıcı olabildi? 27 Mayıs’tan sonra sehpalar kurulup adamlar asılmadı mı? Sonra başkaları geldiler 12 Martta, 12 Eylül'de gençleri asmadılar mı?
"Çekersin birkaçını ipe, kurutursun köklerini...” diyenler olmadı mı? "Besleyecek miyiz, asarız.” diye fetva verilmedi mi?
Teröristler kendileri için adam öldürürler. Amaçları, yöntemleri adam öldürmedir. İdamdan yana olurken siyasal iktidarların da amaçtan adam öldürme olmuyor mu? Bekleteceksiniz rehineleri, sırası gelince asacaksınız. Bunu dünya bilmiyor mu?
Şurasını iyice bilelim ki terörle savaşmanın yöntemi rehineleri bekletip onları asmak değildir. Siyasal iktidarlar terörle savaşırken öldürenleri bulup bunların kaynağına ulaşırlar. Teröristleri bulup yargıç karşısına çıkarırlar. Yoksa rehineleri alıp bir kenarda yıllardır tutmak, sonra da terör azınca bunları idam edeceğiz diye gözdağı vermek, devlet adamlığı ile bağdaşmaz.
Rehineleri teröre karşı elde tutmak, sonra terör azınca bunları idam edeceğiz diye gözdağı vermek modern devletin yöntemi değildir. Bunu söyleyenler bir yerlerden işaret aldıklarını da gizlemiyorlar, işaretin geldiği yer, yasadışı ışıklar yakıyor. Yolu yöntemi yasadışıdır. Her işte Şark kurnazlığı ile dümen çevirmek ister. Her işte acımasızdır, rehineler işinde de acımasız olacaktır.
Ok yaydan çıkmış, rehineler için idam ışığı belli yerden çakmıştır. Bunu aklı başında yandaşlarının kabul etmeyeceğini biliyoruz. Ama kolayına gidenler belki bu yolu da deneyecekler. Rehine olarak tuttuklarını bir gecede, bir oturumda ellerindeki çoğunlukla sehpaya göndereceklerdir. Ama kamuoyu çoğunluğu ile bu türlü Şark kurnazlıklarının karşısındadır. Hiçbir zaman benimsemeyecek, içine sindiremeyecektir. Sade bizden sesler çıkmayacak, Batı'dan da keşler gelecektir. İdam, bir kez infaz edildikten sonra bir daha düzeltilmesi olası olmayan bir cezadır. Uygarlığa susamış toplumumuz böylesi cezaları kabul edemez. Geçmiştekiler de içine sindirememiştir, gelecektekileri de sindiremez. Burası da böyle biline!...