Torbalı’da geçen yıl açılan ‘Gazeteci Rafet Genç Parkı' ne güzel olmuş! Kimse, parkın kısa sürede böyle güzel bir dinlenme yeri olacağını kestiremiyormuş. Parkın içi çimlik; dikilen çamlar, tutmuş, büyümüş. Reha İsvan'la, Ahmet İsvan'ın diktikleri 'Barış Ağacı' boyumu geçmiş. Bu barış ağacının anayurdu Hindistan. Oralarda 'Bereket Ağacı' deniyormuş. Belediye Başkanı Ertan Ünver veriyor bilgiyi. Güneybatı Hindistan’da, kuraklık yıllarında, erkekler, bu ağaca sarılırlar, orgazma ulaşırlarmış. Argo sözcüğüyle, ‘abazanlık'tan kurtulurlar, böylece kuraklığın giderileceğine inanırlarmış. 'Abazan', Ferit Devetlioğlu'nun Türk Argosu' sözlüğüne göre birkaç anlama geliyor; ‘iştahlı ve kamı aç kimse', ‘uzun süre kadınsız kalan adam', 'zil' anlamlarına. Ağaç 75 metreye dek yükselebiliyormuş. Bu ağaç, Hindistan'dan geldiğine göre ‘Hinthorozu'yla da bir ilişkisi var mı bilemem. Türkiye'de ‘barış açlığı’nı simgelediği kesin. Argosuna bakarak George Bush ile Saddam'a, savaş çılgınlarına, ‘savaş abazanları’ diyebilir miyiz ne? ‘Bereket Ağacı'nın adı: Grovilla Robusta.
Torbalı'da, bir de Sultan Abdülhamit'in, kimini eliyle diktiği söylenen ağaçlar var. Bunlar, kocaman, yüz yıllık ağaçlar. Çam, çınar, mantar meşesi, okaliptüs ağaçları. Yüzyıl önce, bunların sayısı beş bine yakınmış. Şimdi, bin iki yüz kadar kalmış. Mantar meşesi. Torbalıda, PTT binasının avlusunda, iki tane. 15-16 metre boyunda, 111 yaşında. Abdülhamit, Torbalı'ya, Padişah olduktan birkaç yıl sonra gelip burada bir çiftlik kurmuş. Aygır ahırında, 12 yarış atı var. Torbalı yakınındaki 'Seyir Köşkü’nde oturup, dürbünle yarışları oradan seyredermiş. Ağaçların, bir bölümü kesilip Atatürk’ün 'Cellat Gölü' adını taktığı sıtma kaynağı gölün kurutulması sırasında kullanılmış. 'Cellat Gölü’ şimdi, pamuk tarlası...
Torbalıda, bol ot yedim. Ottan yiyecekler. 'Arapsaçı', ‘turpatu' yeni çıkmıştı, ‘şevketi bostan' daha çıkmamıştı. Necmiye Ünver'in yemekleri güzeldi...
Cuma akşamı, Grek Büyükelçiliği'nde bir kokteyl vardı. Büyükelçi Dimitris Makris ile eşi Evlin Makris, Türkiye'ye gelen Bayan Profesör Elizabeth Zachariadou onuruna bir kokteyl vermişlerdi. Büyükelçilikten Cumhuriyetin Dış Politika muhabiri Samih İdiz'e,
Mustafa Ekmekçi'yi kesinlikle bekliyoruz! demişler.
Eh, böyle çağrı gelince, gitmesem ayıp olacak. Prof. Elizabeth Zachariadou, Girit Üniversitesi Akdeniz Araştırmaları Merkezi'nde Türkoloji Bölümü'nün kurucularından.
Türkiye’de ilk kez Modern Yunan Dili ve Edebiyatı bölümü, geçen yıl DTCF’de kurulmuş. Bu yıl Yanya Üniversitesi tarih doçentlerinden Dimitris Loules, Türkiye'ye gelerek Grekçe derslerini vermeye başlamış. Dimitris Loules de kokteyldeydi. Grek Basın Ataşesi Stayros Stathoulopoulos, Konsolos Nikos Kuniniotis, DTCF'den kimi Öğretim üyeleriyle Grek gazeteci Yerasimos Zarkadıs de kokteyldeydiler.
Grek Elçiliği'nde kokteyldeyken Kıbrıs konusu da usumdan çıkmıyordu, özellikle, Kuzey Kıbrıs'ta katledilen demokrasi! Aylardır, muhalefet, meclise girmiyor, Denktaş'ın umurunda değil. Elime üç kitap geçti; dinsel içerikli kitaplar. Yazan KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş; kitapların adları: ‘‘Kutandan İlhamlar", "Saadet Sırları", "Gençlerle Sohbet": Denktaş, Gençlere: "Allahın ipine sarılınız" diyor. Kitapların yayımlandığı yer. "Yeni Asya" gazetesi, Yeni Asya yöneticileri "Nurculuk"tan içeride, Denktaş'ın durumu ne olacak? Bu da bir çeşit dinsel abazanlık mı?
Cumartesi günü, Çankaya Evlendirme Dairesi'nde, nikâh tanığıydım. Belkıs Bulutla, Sami Kaya evlendiler. Ama, ne evlenme. Kimse böyle neşeli nikâh görmemiştir. Oğlan '‘evet” deyince, kız "yıh huuu!" diye çığlıklar atıyor. Nikâh memuru Selahattin Akçay, o da keyifli. Belediye görevlisi İsmail Kaya, "Böyle nikâh görmedik" diyor. Nikâh bitince, oğlan kızı, kollarına alıp kaçırıyor gibi. Kız, bacaklarını sallıyor, ama "bırak beni!" demiyor. Sanki uçuyor! Ben de epeyi alkış alıyorum; neredeyse malı götürüyorum! Nuran Kepenek, Harika Başer de orada. Baba, İbrahim Bulut mutlu. İbrahim baştan evliliğe karşı çıkmış. Belkıs diretmiş. Ayrı ev tutup oturmuş. Bu da sevgi abazanlığı mı?
Pazar günü, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 40. yılıydı. İHD Genel Başkanı Nevzat Helvacı, 40. yıl nedeniyle yaptığı basın toplantısında, "Cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin insan olma onurundan kaynaklanan hakları bulunduğu unutulmamalı. Oradaki insanlar, devletin güvencesi altındadır. Devlet onlara siyasal hasım gibi değil, tutuklu ve hükümlü statüsü içinde bakmak zorundadır Bugün ölüm orucunun 26. günü yaşanıyor, insancıl isteklerin kabulü olası bir kötü sonucu önleyebilir. Eğer bu yapılmaz ve cezaevlerinde yeni bir ölüm olayı meydana gelirse, bunu kasten işlenmiş bir cinayet sayacağız" dedi.
Binali Seferoğlu'nun oğlu Sinan, 14 arkadaşıyla birlikte 25 ekimden beri “Siyasi Şube"de, "DAL"da.
Sağınların öğretmeni, Prof. Nusret Fişek, bugün törenlerle uğurlanacak, toprağa verilecek. Nusret Fişek’i, 27 Mayısçılar, Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığına getirmişler, sağlık hizmetlerinin 'sosyalizasyonu' konusunu gerçekleştirmesini istemişlerdi. Nusret Fişek, asker çocuğuydu. Sağlığı halka götürmeyi amaç edinmişti. Adalet Partililer, sosyalizasyona karşı çıkarlar, onu bir çeşit ‘sosyalizm’ sayarlardı! Nusret Fişek'in kafasındaki sağın (hekim), 'köy hekimi' diyebileceğimiz bir sağındı. Vasiyetinde de şöyle der: ‘Pratisyen hekim, klinik dallarında eğitimi yetersiz hekim demek değildir- Pratisyen hekim, toplumda sık görülen hastalıklarda, sistem, organ ve etken ayrımı yapmada uzman hekim kadar bilgili ve becerili hekim demektir."
Nusret Fişek de bir halk âşığı idi.
6 Kasım 1990, Cumhuriyet