Düş Bu Ya...

Günlerdir olaylarla yatıp olaylarla kalkıyorduk. Sabahın üçünde dördünde kalkıp çalıştığım oluyordu, öğleden sonraları da saat 15.00 sıralarında bir saat olsun kestiriyordum. İsmet Paşa da öyle yaparmış Sağlıklı yaşamasını, günde bir saatlik gündüz uykusuna borçlu olduğunu söyler miymiş? Uzandım, kafamda olaylar...
Güvendiğim bir kaynak anlatıyordu olup bitenleri. Gerçekte "Körtez”le ilgili olarak Hacı TÖ ile Necip Torumtay arasında bir sürtüşme vardı. Hacı TÖ, eline geçen bu fırsatı, savaş fırsatını değerlendirmek istiyor, bunu kaçırmamak için “etken” olmayı yeğliyordu. Torumtay'ın başında bulunduğu Genelkurmay ise bir saldırı olmadıkça tepkisiz, edilgin kalmaktan yana olduğunu belirtiyordu. En son yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Genelkurmay'a, Irak’a saldırıyla ilgili bir dolu yönerge (direktif) gelince, işte bu bardağı taşırdı! Bu yönergelerin içinde uygulayımsal (teknik) çok şeyler vardı. Bunları ne Hacı TÖ ne de eski hal müdürü bitebilirdi. Ne de bakanlar! Düş bu ya sordum:
ABD'den mi geliyordu bu yönergeler yani?
Bütünüyle öyle!
İşte o zaman Necip Torumtay, istifayı vermeyi kafasına koydu mu? Pazartesi günü saat 14.30'da kuvvet komutanlarını topladı. İstifasını onlara açıkladı. Komutanlar önce onu istifadan vazgeçirmeye çalışmışlar ardından da:
Biz de birlikte istifa edelim demişlerdi.
Torumtay bunu istemedi. "Siz görevinizin başında kalın” dedi. Beklemediği bu istifa. Hacı TÖ’nün durumunu sarsmıştı dışarıya karşı. O, daha güçlü görünmek istiyordu. İstifa olayı Çankaya'ya tırmanıp oturmuş olan Hacı TÖ ite ordunun başı arasında, askeri komutanlarda da olsa bir görüş ayrılığının bulunduğunu ortaya koyuyordu. Türkiye'de tek egemenin Hacı TÖ olduğu görüntüsünü siliveriyordu.
Niye kişisel bir ayrılma, biz de ayrılalım demişti komutanlar.
Torumtay, bir olup bitti ile çözümlemişti işi; ayrılacağını basına da duyuruvermişti Yapılacak bir şey yoktu arkadaşları için...
Sağıma soluma döndüm mü ne biteyim? Neler oluyormuş meğer? Ordu içinde çok çeşitli görüşler mi varmış? Perşembe günü çıkan “Ankara Notları”nda “Şahinler"den söz etmiştim, savaş yanlılarından onlar şöyle mi diyorlardı?
Askerin görevi savaşmaktır; bu siyasal bir yeğleme, “tercih”tir. Asker, siyasal yeğlemede bulunmaz; işin siyasal sorumluluğu hükümetindir. Biz, bize ne buyurulursa o görevi yaparız...
Şahinler, içten içe savaşmayı istediklerini saklamıyorlar mıydı? Savaşta "ganimet” beklentileri de vardı hani!
"Güvercinler'' çeşitli nedenlere bağlı olarak “ordunun hazır olmadığını" söylüyorlar, "çok cana mal olabileceğini” belirtiyor ve şöyle diyorlardı:
Sorun bizi doğrudan ilgilendirmediğine göre savunmada kalmalıyız! Ne demiş Atatürk, "Yurtta barış, dünyada barış!”
Toplantı kalabalıktı. Daha ayrıntıya inenler vardı. En önemlisi de şuydu: Güneydoğu’da açılacak bir cephede, zırhlı birliklerin ilerleyebileceği geçenek, yani "koridor" çok dardı. Karşıdakiler, o dar geçeneği tuttukları zaman bir adım atma olanağı yoktu. Bu, Cilo Dağları'nda, Silopi'ye inen geçenekti. Düzlük ise Suriye sınırındaydı, Irak sınırında değil. Bu aylarda, bu koşullarda, bu dağlık geçitlerde savaş çok güçtü. Birlikler de o koşullara göre yetiştirilmiş değillerdi. Türk birlikleri içinde eğitilmiş olanlar “zırhlı'’ birliklerdi. O da o geçeneklerde zorlanabilirdi.
Saddam, bir yandan asker yığıyordu, ama Türkiye de armut toplamıyordu. Ancak Türkiye savunma amacıyla yapıyordu yığınağını...
Hacı TÖ ile Genelkurmay arasındaki anlaşmazlık, saldırı amaçlı birliklerin yollanmak istenmesi, olası saldırı tasarılarının Hacı TÖ'nün bilemeyeceği ölçüde ayrıntılarla bildirilmesi yüzünden çıktı mı böylece?
Kimse ne olacağını bilmiyordu.
Bush, bir saldırıya geçecek mi?
Olasıdır, bekleniyor.
Kim bekliyor?
Ordu bekliyor. ABD, Saddam'ın çekileceğine olasılık vermiyor, çekilmesini de istemiyor! Saddam, Bush’a “buyurun çekildim" dese bile Bush. Saddam'ın hesabını görmekten yana. Bir de sürekli tehlike yaratan kuruluşları (tesisleri) ortadan kaktırmak istiyor.
Düş bu ya düşünüyordum binbir şeyi korkulu bir düş. Torumtay istifa etmeyebilir miydi? Torumtay'ın gelişinde de bir sakatlık yok değildi aslında. Necdet Üruğ'la, Necdet Öztorun dışlanarak Genelkurmay Başkanlığı’na geldiği için onlara yakınlığı hep söylendi durdu asker kulislerinde. Şimdi böyle bir öykünün içine girince, kendini bayağı zorda gördü. Belki de o izlenimi silmek istedi, ne bileyim? Hacı TÖ'nün işi de güçleşti. Doğan Güreş’i getirdi, ama istemeye istemeye. Ordunun geleneklerine aykırı bir değerlendirme Hacı TÖ'yü daha da güç durumda bırakırdı. Eleştiriye, dedikoduya yol açmayacak bir atamayı gerçekleştirmişti, ama onu daha içine sindiremedi. Kimi yan sürtüşmeler de yok değildi; gericilerin, tarikatçıların silahlı güçlere sızması gibi. Torumtay onları temizlemeye girişmişti. Bu konuda oldukça sert önlemler almıştı.
İşin ilginç bir yanı Torumtay'ı da Amerikalıların, “Adamımız" diye benimsemiş, övmüş olmaları mıydı? Düş bu ya Hacı TÖ, Bush'a telefon edip:
Alın malınızı görün demiş miydi? Ne bileyim...
Necip Torumtay'ı “cuntacı"lıkla suçlamak yanlıştı. O, 27 Mayıs'tan sonra Yassıada'da binbaşı olarak irtibat bürosunda çalışmış. "22 Şubat Olayları"nda Talat Aydemir'i evinden alıp Genelkurmay’da gözaltına alınmasını sağlamıştı. 22 Şubatçılardan Turgut Alpagut şunları söyledi:
22 Şubat’ta Torumtay'ın ilişkisi yoktu; şöyle bir ilişkisi vardı: 22 Şubat ta bizi evlerden topladılar: Talat'ı götüren buydu. Dört kişiyi evlerimizden alıp Genelkurmay’a getirdiler. Genelkurmay'da hapsettiler. Talat Aydemir, ben, Emin Arat, Dündar Seyhan. Beni bir denizci yüzbaşı, Talat'ı da Torumtay götürdü. Torumtay binbaşıydı. Emir vermişler, “al, götür” demişler, o da aldı götürdü...
Necip Torumtay'lı düş terletmişti; uyandım. İstifadan sonra ilginç gelişmeler sürüyordu. Saddam, Irak'ta tutulan Batılıların tümünü salıvereceğini açıklıyordu. Türkiye’de de hava değişiyor muydu? Zonguldak'ta işçilere sert davrananlar yumuşamaya mı başlamışlardı?  Demokrasi, barış, özgürlük, güzel şeydi...
Gölge başbakan hint horozu Erdal Bey hafta içinde gölge kabine toplantısında şöyle diyordu:
Genelkurmay Başkanını sanki savunur hale düşme doğru değil!
Hacı T.Ö “demokratikleşiyoruz” diyordu ya ona gönderme yapıyordu hint horozu “bir devlet anlayışı açısından bunu gündeme getirmeliyiz; ama Genelkurmay Başkanı istifa edince büyük olay olmamalıdır" demeye getiriyordu...