Günlerden cumartesi, yani üç gün önceydi; Cebeci gömütlüğüne gidip cumartesi arkadaşlarından ölenlerin gömütlerine çiçekler bırakacaktık. Bir gün önce Necati telefon etmişti; "Sabah saat 10.30’da Şinasi’nin evine gel!" diye. Gitmek istiyordum, uzun süredir cumartesi arkadaşlarını bir arada görmemiştim. Gömütlüğe gitmiyordum ya, bu kez giderdim işte. Şubatın 12'sinde mide kanaması geçirmiş, o güne dek herkeslerden saklamaya çalışmıştım. Leziz Hanım, Mustafa Şerif’in eşi, sayrıevine yatırmaya kalkmış, bereket "Yüksek İhtisas' ta yatak bulunamamıştı. "Yoğun bakım”a yatırmaya kalktılar, ona neredeyse isyan ettim!
Yoğun bakımda yatmam diyordum. Orada, adamı çırılçıplak yatırıyorlardı. Bir de üşüttüm mü tamamdı!
Günlerden cumartesi, ayın kaçı oluyor? Evet, 16'sı. Dört gündür mide kanaması geçiriyorum demek, ilk kez geçiriyorum! Bir ara bayıldığımı kimseye söylemedim. Sayrıevinde anladım ki iş ciddi!
Leziz Hanım, sağınlardan Tevfik Bey'e soruyor.
Özel yatak var mı?
Yok!
Tek yatak?
Yok!
İki yataklı?
O da yok!
Yoğun bakımda?
İşte o zaman, 'acil servis'in odasında, telefonu ben aldım:
Ben evde yatabilirim. En küçük bir olayda da size haber veririm. Leziz Hanım, ne olur evime gidip evimde yatayım!
Ama, dedi Leziz Hanım, kan çok düşük, kan vermek gerekebilir!
Ben o zaman gelirim. Bakın, sağınımız yanımda, onu aratırım. O da beni arar!
Bak arkadaş, benden günah gitti, dedi Leziz Hanım.
Yanımda. Eylem var; istemememe karşın o da gelmişti benimle. Sağın Tevfik Bey, ilaçlarımı yazdı.
Bu, "Talcid", iki saatte bir iki ölçek alacaksınız. Bu da "Famedin" her akşam yatarken bir tane alınacak, önce sıkı bir süt rejimi yapacaksınız. Birkaç gün sonra gelişmeye göre başka şeylere geçebiliriz...
Domates yiyebilir miyim? Elma?
Elma yiyebilirsiniz!
Yeşil biber?
Acı olmamak koşuluyla evet!
Asıl soruyu patlattım:
Yazı yazabilecek miyim?
Yazmamak sizde stres yaratacaksa, yazın! Aksi halde...
Yazmazsam, stres yaratır dedim.
Kolum kırıkken yazmamış mıydım? Eylem'le ilaçları alıp eve döndük. Doğru yatağa. Telefonlara çıkmıyorum. Ama "Babamız sayrı" filan da denmeyecek. Eylem, Özlem de, Aldoğan'da buna dikkat ediyorlar:
Babamız dinleniyor... Uyuyor... Kim arıyor efendim? Biz kalkınca haber verelim! Bunları duyuyorum, benim yüzümden yalan söylüyorlar!
Yatağa çakılıp kalmak da olmaz. Arada bir arabaya atlayıp Cumhuriyet Bürosuna, toplantılara gidip görünmek gerek..
Ne sayrısı yahu, dün birlikteydik desinler...
Konuştuklarım, iç açıcı şeyler söylüyorlardı;
Ben beş kez kanama geçirdim diyenler vardı...
Sağınım Güneş Hanım, "Aspirini kesmişsiniz. Leziz Hanım’la bir görüşün de ne yapacağımızı kararlaştıralım!" diyordu. O da yüreğimi düşünüyordu! Eski sağınlardan Müzeyyen Çokdeğerli de ilgilendi. Sağ olsun!
Artık iyiyim. Her şey tıkırında!
Haberler o sıralar iyice aktı da aktı. Haberler bu kez, yattığım yere geliyordu. Doğu’ya, Güneydoğu'ya giden sağınlara, bacılara ilişkin yazıları bu sayrılık döneminde yazdım.
Şinasi’nin evinde buluşmuştuk: Necati, Hüseyin, Hasan, Yüksel, Ali Fuat Bey’ler gelmişlerdi. Şinasi'nin evine usta gelmişti, mutfak eşyaları yinelenecekti. Biz altı kişi, iki araba ile Cebeci gömütlüğüne gittik, önce, "Beybaba"nın gömütüne gidip çiçekler serptik. "Beybaba" Ceyhun Atuf Kansu'ydu. Ona "Beybaba” derdi cumartesi arkadaşları.
"Bana dünyanın bütün çiçeklerini getirin" demiyor muydu bir dizesinde? Kır çiçekleri serptik “Beybaba”ya. Oradan "Halaoğlu" Erdoğan Erman’ın gömütüne geçtik. Onu Hüseyin aradı buldu. Necdet Özdemir’in gömütünü bir türlü bulamadık. "Ada-parsel" numaralarını da araştırmamıştık. Bir arkadaş:
Bu Necdet, dedi, yaşamında da böyleydi, nerede olduğunu kimse bilmezdi!
Necdet’in çiçeklerini ortalığa serptik. Oradan Tahsin Saraç'a geçtik. Biri:
Tahsin'e söyleriz, o bizim geldiğimizi Necdet'e haber verir diye espri yaptı. Tahsin Saraç, Nimet Arzık, Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin benden önceki başkanı arkadaşım Halat Genç'in gömüden bir aradaydı. Üçüne de çiçekler serptim!
Döndük. Arkadaşlar, “Körfez"e gittiler, ben gitmedim!
O akşam, cumartesi akşamı Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin gecesi vardı. Geceyi ayrıca anlatmak isterim. O gece, Hinthorozu Erdal Bey’le Hikmet Çetin, Yiğit Gülöksüz, Abdülkadir Ateş, Murat Karayalçın, Ali Dinçer bir aradaydık. Başarılı gazetecilere ödülleri verildikten sonra “piyango” çekildi. Erdal Bey de iki tane aldı. Hiç boş yok!
Erken ayrıldı Hinthorozu. Ayrılırken piyango numarasının bulunduğu çikleti bana bıraktı. Çok bilet alan Muzaffer'le, Ayla'ya verdim ben de biletleri. Aldoğan da almış biletler. Benim de vardı...
Piyangodan bir dolu şey çıkmış. Birde "3" numara gömlek!
Bu, senin dediler, "Mudo" gömleği...
Kendi kendime düşünüyorum; bu giydiğim gömlek acaba Erdal Bey'e mi çıktı, diye...
19 Mart 1991, Cumhuriyet