Kavanoz Dipli Dünya...

“İnönü Ansiklopedisi" 1943 yılında yayımlanmaya başlanır; Hasan Ali Yücel, Milli Eğitim Bakanı’dır o zaman; Milli Eğitim Bakanı denmez de Kültür Bakanı denir. İnönü de Yücel de ansiklopediye önsöz yazarlar. İsmet İnönü, el yazısıyla şunları yazar:
“Bu eserin değerini arttırmak için emek vermeyi her Türk aydınından beklerim.
Ansiklopedi, Türk kültürünün yeni devrinin bir işareti, bir sembolü olacak ve fikir hayatımızda geniş tesirler yapacaktır. Onu başaracaklar, millete büyük hizmetler yapanlar gibi engin saygılarımıza hak kazanacaklardır.”
İnönü Ansiklopedisi’nin adı, sonradan “Türk Ansiklopedisi"ne çevrilir. Artık giderek ansiklopedi olmaktan çıkar. Onun kurucusu Hasan Ali Yücel'in adı bile, “Y” harfinde geçmez. “Y” harfi 1984’te çıktı. 12 Eylülcülere yaklaşıp Türk Dil Kurumu’nun başkanlığını da yapan Prof. Hasan Eren, ”Y" harfi hazırlanırken ansiklopedinin yazı kurulu başkanıydı. Hasan Ali Yücel bakanken çevresinde dolan, köprülerin altından sular geçtikten sonra, Hasan Ali Yücel adını çiziver, İsmail Hakkı Tonguç adını görmezden gel; bunu ancak Hasan Eren gibi biri yapabilir! Hey, kavanoz dipli dünya hey!
Kim bu Hasan Eren? Okurlar merak edebilir, anlatalım; 1919 yılında, Bulgaristan'da Vidin’de doğmuş, bir berberin oğlu. Ha, Hasan Ali Yücel'in, İsmail Hakkı Tonguç'un adları yok, ama Türk Ansiklopedisi'nde Hasan Eren'in adı var; çarşaf çarşaf, kendi yazmış! Ama şimdi anlatacaklarımı yazmamış. Macar Türkbilimcisi Nemeth, Bulgaristan'da dil çalışmaları yapar, berber dükkânında söyleşileri dinlerken, Hasan’ı çok zeki bulup, onu babasından okutmak için ister. Macaristan’da okutur. Hasan, sonra Türkiye'ye gelir; Ankara Üniversitesi'nde asistan, sonra doçent olur. Adını sildiği Hasan Ali Yücel de elinden tutmuş olmalı! 1960 Devrimi öncesinde, iyiden iyiye Demokrat Parti’ye yanaşmıştır. 27 Mayıs Devrimi’ne yakın, Prof. Emin Bilgiç'le birlikte, DTCF’de, o zaman “V.C.” diye ün yapan “Vatan Cephesi”ni kurar. 27 Mayıs olunca, 147’lik olur. Bir süre sonra tüm 147’liklerle birlikte bağışlanır, DTCF'ye döner.
27 Mayıs'tan o da dersler almış mıdır ne? Bir paşa kızıyla evlidir, askerlerle ballı böreklidir. Uzun yıllar boyunca, Doğu bölgesinden gelen kitapların sıkı denetimden geçmesi işinde uzmanlık (!) eder; "Bu Türkiye'ye girebilir, beriki giremez!" gibi yargılarla. MİT'e yardımlarda bulunur. Bulgarcayı bilir, öbür Slav dillerini bilir geçinir! DTCF'de çalıştığı süre içinde “Rusça” bölümünün başında bulunmuştur. Ancak Rusçadan çeviriler yapan öğrencilerini kıskanmadan edemez. Agop Dilaçar, sık sık “Körler ülkesinde, tek gözlü kraldır” derdi. Hasan Eren’in kendini Türkiye’de en büyük "Türkolog" olarak göstermesi bundan mıdır? A. Dilaçar'ı hiç sevmez; Batı dillerini bilenleri de sevmez. Kendini gram gram satar. Yıllardır çalıştığı Dil Kurumu’na en ufak bir yardımı esirger, öğretim üyeliği yaşamı, derslerden çok, çeşitli yarkurullarda (komisyonlarda) geçer. Bunlardan “hakkı huzur”da alınır. Yurdakullardan başlıcası İçişleri Bakanlığı’nda oluşturulan "yer adlarını değiştirme" kuruludur. Hasan Eren, buralarda çok başarılıdır. Olmadık adlar bulunup yerlerin eski -tarihsel- adları değiştirilir. Burada askerler de vardır; Hasan Eren'in arası onlarla çok çok iyidir. Sola, Atatürkçü gençlere karşıdır. Türk Dil Kurumu'nun, 1940'lardan beri üyesiydi. TDK’da, 1980 öncesine doğru Hasan Eren'in kaypak davrandığı anlaşılmış, Cahit Külebi genel yazmanken, onun imzasıyla Hasan Eren'e soru açılmıştır. Bunun nedeni, 1979’da Tercüman gazetesinin TDK aleyhine başlattığı kampanyaya katılmış olmasıydı. SİSAv vakfı bir toplantı yapmış, Hasan Eren de oraya katılmıştı. 12 Eylül faşizmi gelir gelmez. Hasan Eren ocak 1981 ’de uzun bir istifa mektubu yazdı, bunda 12 Eylülcülerin hoşlanmadıkları Dil Kurumu'nu suçluyordu, istifa mektubu, Tercüman'ın koca bir sayfasını doldurdu. Sonra başına geçtiği 'Türk Dili" dergisinde de yayımladı bu mektubunu! “Devrim” sözcüğünün, önceleri “inkılap” anlamına kullanıldığını, bunu TDK’nın “ihtilal” anlamında kullandığını ileri sürdü. Oysa, “devrim” sözcüğünün gediği “Türkçe Sözlük"ün altıncı baskısında, denetleyici olarak Hasan' Eren'in adı vardı. Fransızca "revolution" Osmanlı döneminde bile “ihtilal” anlamına kullanılagelmişti. “Fransız İhtilali Kebiri” denirdi. Hasan Eren, bunları bilmez miydi? Bilirdi, ama bu kez 12 Eylülcülere yaklaşması gerekiyordu. 12 Martlarda, 12 Martçılara mı yanaşmıştı? Hasan Pulur’un "Yanaşma” adlı yazısı onunla mı ilgiliydi? Cemal Süreya’nın “Tahta At”ı, Hasan Eren’le ilgiliydi, “2000'e Doğru” dergisinde yayımlandı. Kaynak Yayınları arasında “99-Yüz" adıyla çıktı. Cemal Süreya o yazısında, Hasan Eren için “Kül rengi, biraz da unutulma rengidir. Hasan Eren unutulmayacak. Yaptığı kötülükle her zaman anımsanacak” diyordu. O kitabı bulup, yazıyı okuyun. Şöyle diyordu Cemal Süreya o yazısında:
“.....Hasan Eren gibi, yönetim kurulu üyesi olduğu bir derneği kapatma girişiminin içinde tahta at olarak rol alan bir başka üye daha gösterilemez. Kapatma girişimi gerçekleştirildikten sonra da karşı grubun başkanlığını üstlenen adam. Hasan Eren dönek mi yoksa öteden beri çeşit olarak mı bulunuyordu kurumda?"
Oktay Akbal’ın da “Hasan ile Hasancık" yazısı var, Türk Ansiklopedisi’yle ilgili.
Hasan Eren, Kenan Bey’e, “devrim" değil "inkılap" sözcüğünü benimseten kişi mi oldu? Eh, paşa damadı da; ondan iyi kim bilebilir ki? 12 Eylülcüler, Hasan Eren’i, TDK'nın başkanlığına getirdiler. Hasan Eren, “kitapsız” profesörlerden. Bir tek "Saz Şairleri” adlı 80-90 sayfalık kitabı var. Şimdi onlar, TDK'da yuvalandılar. İsmail Parlatır, Hamza Zülfikar, Zeynep Korkmaz, Ahmet Bican Ercılasun, Osman Sertkaya (bu en tehlikelileri mi?), Necmeddin Hacıeminoğlu (militan MHP’lilikten 1402'lik) Hasan Eren'in takımı. 40 kişilik TDK’da, hani ılımlı diyebileceğimiz üç-beş kişi var yok. Eeee kavanoz dipli dünya bu!
Hasan Eren, son zamanda açıldı; TDK’nın eski genel yazmanı 90 yaşındaki Ömer Asım Aksoy'a saldırmaya başladı. Taşlama ustası Mustafa Eşref, bunun üzerine şu dörtlüğü düştü:

12 MAYIS 1990
Cumhurbaşkanı Turgut özal, Türkiye’deki güç dengesinin değiştiğini söyleyerek ordunun birincilikten üçüncülüğe düştüğünü belirtti. Dünya Ekonomik Forumu’nun İstanbul’daki toplantısında konuşan özal, serbest piyasa ekonomisine geçildikten sonra, ekonominin birinci, basın ve radyo-televizyonunun ikinci, daha önceden birinci-güç konumundaki ordunun ise üçüncü güç haline geldiğini ifade etti.
"Polemik ustası olmuş Bay Eren / Çok değişmiş buna bir hal olmuş / Seneler var ki kabızlık çekti; / Şimdi birdenbire ishal olmuş.”
İki not: "Kavanoz dipli dünya" sözcükleri deyimdir; "kahpe felek" anlamına kullanılıyor. “İletişim Larousse" hazırlanıyordu. Sıra, "E” harfine, “Eren’e gelince, uzmanlardan biri şöyle dedi:
Türk diline ihanet etmiş birini ansiklopediye almayalım! Hasan Eren. İletişim Larousse'a alınmadı! İyi mi?