Sarı Arının Deliğine Çomak...

12 Eylül'ün civcivli günlerinden birindeydi; Nadir Nadi, Ankara’ya gelmişti. Meclisle basın odasında gazetecilerle söyleşiyordu. Nadir Nadi'ye, Çağdaş Gazeteciler Demeği Başkanı Yılmaz Ateş'i tanıştırdım:
Efendim, Yılmaz Ateş, Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin genel başkanıdır!
Nadir Nadi, Yılmaz Ateş'in elini sıkarken şöyle dedi:
Gerçek gazeteciler sizde; ancak neden sesinizi duyuramıyorsunuz?
Yılmaz Ateş ne karşılık vermişti, şimdi anımsayamıyorum. Kolay değildi, yiter yılı yerleşip, çöreklenmiş derneklerin arasında, Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin sesini duyurması, yer tutması. Basın dernekleri arasında da lokma aslanın ağzındaydı. Yani bir derneği aralarında yaşatmak istemiyorlardı. Tutucu dernekler arasında, basına bulaşmış dernekleri sayabilirim. Çoğunun adı hâlâ "Cemiyet”tir. Türkiye'de cemiyet sözcüğü mü kalmış? Ama onların adı "cemiyet"tir. Değiştirmeyi düşünmemişlerdir bile...
Bayramlarda, ramazan bayramıyla, kurban bayramında gazeteler yayımlanmaz. Buna karşılık, basın derneklerinin çıkaracaktan “Bayram” gazeteleri çıkar. Bayramda, gazetelerin alacakları ilanları onlar alır, onlar yazıları yayımlarlar. Milyonlar, derneğin kasasına akar, dernek üyeleri, bundan yararlanırlar. Çağdaş Gazeteciler Derneği, Ankara'da basın kartı en çok üyeli dernek olduğu gerekçesiyle, 1979 yılında yetkililere başvurdu. ÇGD o zaman, daha bir yıllık dernek! ÇGD gerçek gazetecilik yapmak istedi, Ankara Gazeteciler Cemiyeti ile savaşıma girdi. Aman efendim, ne oyunlar döndü anlatılmaz. Yönetmelik değiştirildi, allem edildi, kallem edildi; sonunda ÇGD savaşımı yitirdi. "Bayram” gazetesi çıkarma hakkını alamadı! O zaman Ecevit başbakan, Ecevit de "cemiyet"in üyesi!
Arkadan 12 Eylül geldi. Cemiyetler, nasıl yağcılığa başladılar? Kenan Bey'in, yönetimin kapısını aşındıranlar, konuk edip ağırlayanlar, anlatılacak gibi değildi. Bir tek Çağdaş Gazeteciler Derneği, 12 Eylülcülerin semtine uğramadı, kimse de Çağdaş Gazeteciler Derneği'ne gelemedi! Bu, 12 Eylül boyunca, “ÇGD”nin onuru oldu.
1965'lerden beri, ben de İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nin üyesiyim. “İstanbul Bayram"da zaman zaman yazılar yazdığım da oldu. Pek çok arkadaşım, orada üyedir. Son “cemiyet” seçimlerinde, demokratik bir savaşımla, yönetime giren arkadaşlarımız oldu.
12 Eylülden sonra, ÇGD yöneticisi arkadaşlarımız, Ecevit'e başvurarak, onu "onur üyesi” yapmak isterler. Ecevit, “Size zararım olur!” gerekçesini ileri sürerek üye olmayı reddeder!
Bu yıl ilginç bir şey oldu; ÇGD’nin Güney Marmara Bölgesi'nde, Bursa'da, ÇGD, "Çağdaş Bayram” gazetesini çıkarma hakkını aldı. Bölge Çalışma Müdürlüğü ile Bursa Valiliği, ÇGO Bursa Şubesi'nin başvurusunu yerinde görmüşleri. “Çağdaş Bayram” tüm Türkiye'de dağıtılacaktı. Bunu başaran arkadaşımız. ÇGD Bursa Şubesi Başkanı yazar Yılmaz Akkılıç'tı.
Daha önce de değinirdim; "bayram” gazetelerinin sade suya tirit yazılarla çıktığını vurgular, eleştirirdim. Daha önceleri, daha da sade suya tirit çıkardı "bayram”lar. Bayram gazeteleri, siyasal partilerden söz edemezler, yazı yazacaklara bu anımsatılırdı bir çeşit. Hiç unutmam. Bedii Faik, şöyle bir fıkra yazmıştı partilerin adlarını da anarak:
Bayram gazetesine yazı isteyen arkadaşlar, siyasi partilerden söz etmememizi istiyorlar. Sanki ortada siyasi parti varmış gibi!
“Çağdaş Bayram", önümüzdeki hafta pazartesi günü başlayacak üç günlük yayımıyla, arı kovanına çomak sokmuş olacaktı. Arı kovanına çomağın sokulmasını sağlayan arkadaşımız Yılmaz Akkılıç'ı kutlamak istiyordum. Yalnız gazeteleri, gazetecileri değil, "Bayram” gazetelerini de düzeltmek, onu da yoluna koymak zorundaydık. "Çağdaş Bayram", bunu yapabilecek miydi? "Çağdaş Bayram” bu savaşımıyla, öbür illerde çıkan “Bayram”lara uyarıcılık görevi yapacak, onlara da, ilan için çıkan sade suya tirit gazete yerine gerçekten gazete çıkarma zorunluluğunu duyuracaktı. Olmadı!
Milyonlarca basan gazetelerin yerine çıkan “Bayram” gazetelerinin baskısı birkaç yüz bini geçmez. Nedeni, okunacak gibi değildir de ondan. Okur, bayram gazetelerinin yasa gereği çıktığını, hatta ilan için çıktığını düşünür. Dört gözle, bayramın bitmesini, eski gazetesine kavuşacağı günün gelmesini bekler Bunu da yıkalım istedik; Cumhuriyet sanki bayram günleri de çıkıyormuş gibi, yazı hazırlıklarına giriştik. Örneğin, Şiar Yalçın'ın “Briç”, Kahraman Olgaç'ın “Satranç", Sedat Yaşayan’ın "Bulmaca” köşeleri, yazarların yazıları, çizerlerin çizgileri, her şey yerli yerinde olacaktı. Olmadı!
Bursa’da şimdiye değin, “Bayram” gazetesini çıkaran “Cemiyet” idare Mahkemesine başvurdu. İdare Mahkemesi, 1'e karşı 2 oyla, bayramı ÇGD Şubesi'nin değil, “Cemiyet”in çıkarmasına karar verdi. Arı kovanına sokulacak çomak, kimleri tedirgin etti?
Burada, “Çağdaş Bayram”a yazı yazma sözü verenlere teşekkür etmek istiyorum. Bunların kimileri şöyle:
Behiç Ak, Oktay Akbal, Dursun Akçam, Özden Alpdağ, Selçuk Altan, Talip Apaydın, Oğuz Aral, Prof. Sadun Aren, Mümtaz Arıkan, Melih Aşık, Adnan Binyazar, Akın Birdal, Hasan Çelebi, Halit Çelenk, Emin Çölaşan, Hikmet Çetinkaya, Haluk Gerger, Kemal Gökhan, İsmail Gülgeç, Mehmed Kemal, Şükran Ketenci, Hamdi Konur, Kâmil Masaracı, Hasan Metin, Uğur Mumcu, Aziz Nesin, Kahraman Olgaç, Tan Oral, Füsun Özbilgen, Sevgi Özel, Varlık Özmenek, Semih Poroy, Prof. Bahri Savcı, İlhan Selçuk, Ali Sirmen, Ilhami Soysal, Necdet Şen, Prof. Server Tanilli, Şiar Yalçın, Sedat Yaşayan, Bekir Yıldız, Ali Yüce.
Anadolu'da halk, “arı kvanına çomak sokmak" demez de, daha çok “Sarı arının deliğine çomak sokmak” der, öyle söylenir. Çünkü, sarı arı bal yapmaz! Deliğine çöp ya da çomak sokulunca öfkelenir, yapmadığını komaz. Sanıyorum, Çağdaş Gazeteciler Derneği, savaşımını sürdürecek, bir gün de elbet başarıya ulaşacak...